kudretli, keremkâr Zat- Rahîm, bütün etti¤i masraf ve
ihsan, kendini sevdirmek ve tanttrmak neticesinin ak-
siyle, yani bütün mahlûkat tarafndan, Bize tattrd, fa-
kat yedirmeden bizi idam etti dememek ve dedirme-
mek ve saltanat- ulûhiyetini iskât etmemek ve nihayet-
siz rahmetini inkâr etmemek ve ettirmemek ve bütün
müfltak dostlarn mahrumiyet cihetinde düflmanlara çe-
virmemek noktalarndan, elbette ve herhâlde, ebedî bir
âlemde, ebedî bir memlekette, ebedî brakaca¤ abdleri-
ne, ebedî rahmet hazinelerinden, ebedî Cennetlerinde,
ebedî ve Cennete lâyk bir surette meyvedar eflcar ve çi-
çekli nebatlar ihzar etmifltir. Buradakiler ise, müflterilere
göstermek için numunelerdir.
Hem a¤açlar ve nebatlar, umumen yaprak ve çiçek ve
meyvelerinin kelimeleriyle Seni takdis ve tesbih ve tah-
mit ettikleri gibi, o kelimelerden her birisi dahi ayrca Se-
ni takdis eder. Hususan meyvelerin bedî bir surette, etle-
ri çok muhtelif, sanatlar çok acip, çekirdekleri çok hari-
ka olarak yaplarak o yemek tablalarn a¤açlarn ellerine
verip ve nebatlarn bafllarna koyarak zîhayat misafirleri-
ne göndermek cihetinde, lisan- hâl olan tesbihatlar, zu-
hurca lisan- kàl derecesine çkar. Bütün onlar Senin
mülkünde, Senin kuvvet ve kudretinle, Senin irade ve ih-
sanatnla, Senin rahmet ve hikmetinle musahhardrlar ve
Senin her bir emrine mutîdirler.
Ey fliddet-i zuhurundan gizlenmifl ve ey kibriya-i
azametinden tesettür etmifl olan Sâni-i Hakîm ve
Hâlk- Rahîm!
TARHÇE- HAYATI
| 599
K
ASTAMONU
H
AYATI
¤ün büyüklü¤ü, son derece bü-
yüklük ve kudret.
kudret:
Allah'n bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
lisan- hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
lisan- kal:
söz ile anlatlan mana,
konuflma dili.
mahlûkat:
yaratlmfllar, yaratk-
lar, Allah tarafndan yaratlanlar.
mahrumiyet:
mahrumluk, diledi-
¤ini, istedi¤ini elde edememe, na-
sipsizlik, hissesizlik.
meyvedar:
meyveli, yemiflli, ye-
mifl veren, meyvesi olan.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli, çeflit
çeflit, farkl.
musahhar:
boyun e¤en, emir al-
tna giren.
mutî:
itaat eden, boyun e¤en.
mülk:
varlk, saltanat.
müfltak:
ifltiyakl, arzulu.
nebat:
topraktan biten, yetiflen
her türlü fley, bitki.
rahmet:
Allah'n kullarn esirge-
mesi, onlara acyp ba¤fllamas,
onlara maddî ve manevî nimetler
vermesi, onlarn günahlarn sil-
mesi.
saltanat- ulûhiyet:
kâinatta fle-
rik, ortak kabul etmeyen lâhî sal-
tanat.
Sâni-i Hakîm:
hikmet sahibi olan,
her fleyi sanatla ve hikmetle ya-
ratan Allah.
suret:
biçim, flekil, tarz.
fliddet-i zuhur:
görünmenin, aç-
¤a çkmann, açkta olmann flid-
det ve derecesi.
tahmit:
elhamdülillâh deme, bü-
tün övgünün ve hamdin yalnz
Allah'a ait oldu¤unu söyleme.
takdis:
Allah'n hamde ve övül-
meye lâyk oldu¤unu bildirme,
Allah' her türlü kusur ve noksan-
lklardan tenzih etme.
tesbih:
Allah' bütün kusur ve
noksan sfatlardan uzak tutma,
Sübhanallah deme, Cenab- Hakk
(c.c.) flanna lâyk ifadelerle anma,
Allah'a söz, ifl, davranfl ve kalple
içten ibadet etme.
tesbihat:
tesbihler, Cenab- Hak-
kn bütün noksan sfatlardan
uzak ve bütün kemal sfatlara sa-
hip oldu¤unu ifade eden sözler.
tesettür:
gizlenme, saklanma.
umumen:
umumî olarak, bütün,
hep, herkese oldu¤u gibi.
Zat- Rahîm:
rahmeti her fleyi ku-
flatan, sonsuz flefkat ve merha-
met sahibi olan Allah.
zîhayat:
hayat sahibi.
zuhur:
görünme, meydana çk-
ma.
abd:
kul, köle.
acip:
tuhaf, hayret veren,
hayrette brakan, flafllacak
fley.
aks:
yansma.
âlem:
dünya, cihan.
bedî:
efli ve benzeri olmayan,
eflsiz güzel.
cihet:
yan, yön, taraf.
ebedî:
ebede mensup, zeval-
siz, sonu olmayan, sürekli, hiç
son bulmayacak flekilde sü-
ren.
eflcar:
a¤açlar.
Hâlk- Rahîm:
sonsuz mer-
hamet ve flefkat sahibi yara-
tc, Allah.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal, anlaml ve yerli
yerinde olufl.
hususan:
bilhassa, ayrca,
baflkaca, hususî olarak.
idam:
öldürme.
ihsan:
iyilik etme, güzel dav-
ranma, ba¤fllama, ikram et-
me, lütuf, ba¤fl, yardm.
ihsanat:
ihsanlar, iyilikler, ba-
¤fllar, yardmlar, nimetler, lü-
tuflar.
ihzar:
hazr etme, hazrlama.
inkâr:
reddetme, tanmama,
kabul ve tasdik etmeme,
inanmama.
irade:
dileme, isteme, bir fleyi
yapma veya yapmama konu-
sunda karar verebilme ve bu
karar yerine getirme gücü.
iskât:
düflürme.
keremkâr:
kerem eden, lüt-
feden, eli açk olan, ba¤flla-
yan, cömert.
kibriya-y azamet:
büyüklü-