adedince, zevkî olan mizancklar ile teçhiz ettiren hik-
met-i kudsiyenin her bir fleye flümulüne; hem, bu dünya-
da numuneleri görülen celâlî ve cemalî isimlerinin tecel-
lileri, daha parlak bir surette ebedü1-âbâdda devam
edece¤ine; ve bu fânî âlemde numuneleri müflahede edi-
len ihsanatnn daha flaflaal bir surette dâr- saadette is-
timrarna ve bekasna; ve bu dünyada onlar gören müfl-
taklarn ebedde dahi refakatlerine ve beraber bulunmala-
rna bilicma, bilittifak flahadet ve delâlet ve iflaret ederler.
Hem, yüzer mucizat- bâhiresine ve âyât- katasna
istinaden, baflta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
ve Kurân- Hakîmin olarak, bütün ervah- neyyire asha-
b olan enbiyalar ve kulûb-i nuraniye aktab olan evliya-
lar ve ukul-i münevvere erbab olan asfiyalar, bütün su-
huf ve kütüb-i mukaddesede Senin çok tekrar ile etti¤in
vaadlerine ve tehditlerine istinaden; ve Senin, kudret ve
rahmet ve inayet ve hikmet ve celâl ve cemalin gibi kud-
sî sfatlarna ve flenlerine ve izzet-i celâline ve saltanat-
rububiyetine itimaden ve keflfiyat ve müflahedat ve ilmel-
yakîn itikatlaryla, saadet-i ebediyeyi cin ve inse müjdeli-
yorlar. Ve ehl-i dalâlet için Cehennem bulundu¤unu ha-
ber verip ilân ediyorlar ve iman edip flahadet ediyorlar.
Ey Kadîr-i Hakîm! Ey Rahman- Ra-
hîm! Ey Sadku'l-Va'di'l-Kerîm! Ey izzet ve
azamet ve celâl sahibi Kahhar- Zülcelâl!
Bu kadar sadk dostlarn ve bu kadar vaadlerini ve bu
kadar sfât ve fluunatn tekzip edip, saltanat- rububiyetinin
TARHÇE- HAYATI
| 607
K
ASTAMONU
H
AYATI
itimaden:
güvenerek.
izzet:
de¤er, itibar, fleref, yücelik.
izzet-i celâl:
büyüklü¤ün ve yü-
celi¤in haysiyet ve flerefi.
Kadîr-i Hakîm:
her fleyi hikmetle
yaratan ve her fleye kudreti ye-
ten, Allah.
Kahhar- Zülcelâl:
kaytsz, flart-
sz galip ve her an kahretmeye
gücü yeten büyüklük sahibi, Al-
lah.
keflfiyat:
evliyann, Allah'n ilham
etmesiyle gösterdikleri gaybla il-
gili srlar, manevî srlar, keflifler.
kudsî:
mukaddes, kutlu.
kulûb-i nuraniye:
nurlu kalpler.
Kur'ân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur'ân.
kütüb-i mukaddese:
mukaddes
kitaplar (Tevrat, Zebur, ncil ve
Kur'ân- Kerîm).
mizan:
ölçü.
mu'cizat- bâhire:
apaçk muci-
zeler.
müflahedat:
gözlemler.
müflahede:
bir fleyi gözle görme,
seyrederek anlama, seyretme.
müfltak:
ifltiyakl, arzulu.
numune:
örnek, misal.
Rahman- Rahîm:
rahman ve Ra-
him olan Allah.
rahmet:
Allah'n kullarn esirge-
mesi, onlara acyp ba¤fllamas,
onlara maddî ve manevî nimetler
vermesi, onlarn günahlarn sil-
mesi.
refakat:
refiklik, arkadafllk, yol-
dafllk, yol arkadafll¤.
Resul-i Ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan peygamber, Hz. Muham-
med (a.s.m.).
saadet-i ebediye:
zevalsiz, sonu
olmayan mutluluk, sonsuz mut-
luluk.
Sâdku'l-Va'di'l-Kerîm:
vaadinde
sadk ve cömertlik sahibi olan Al-
lah.
saltanat- rububiyet:
kâinat ter-
biye ve idare edici olan Allah'n
saltanat.
suhuf:
sahifeler fleklinde baz
peygamberlere gönderilen lâhî
emirler.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
flaflaa:
gösterifl, debdebe.
fle'n:
hâl, keyfiyet, durum, özellik,
yap, istidat.
flümul:
içine alma, kaplama, iha-
ta etme, havi olma.
tecelli:
görünme, ortaya çkma.
techiz:
cihazlama, donatma.
tehdit:
gözda¤ verme, birisini
korkutma, birinin gözünü korkut-
ma, korku verme, gözda¤.
ukul-i münevvere:
aydn akllar.
vaat:
söz verme.
aktap:
sahipler, efendiler,
azizler.
ashap:
arkadafllar.
ayat- kata:
kesin deliller.
azamet:
büyüklük, ululuk.
beka:
kalclk, devamllk, sa-
bit olmak.
bilicma:
icma ile, birden, itti-
fakla, fikir birli¤iyle.
bilittifak:
ittifakla, birleflerek.
celâl:
nihayet derecede bü-
yüklük, azamet, ululuk.
cemal:
güzellik, iç ve dfl gü-
zelli¤i.
dâr- saadet:
saadet, mutlu-
luk yeri, Cennet.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ebed
:
sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuzluk, daimîlik.
ebedülâbâd:
ebedlerin ebedî,
tükenmez, ebedî hayat, son-
suzluk.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli.
enbiya:
peygamberler.
ervah- neyyire:
nur saçan
ruhlar.
fânî:
muvakkat, geçici.
hikmet:
gaye, fayda, anlaml
ve yerli yerinde olufl.
hikmet-i kudsiye:
kusursuz
ve eksiksiz hikmet.
ihsanat:
iyilikler, ba¤fllar,
yardmlar, nimetler, lütuflar.
ilmelyakîn:
yakîn ile bilme,
bir fleyi ilim ve delil ile kesin
olarak bilme, tanma, kabul
etme.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
ins:
insan, befler, Âdemo¤lu.
istimrar:
sürme, sürüp gitme.
istinaden:
dayanarak.
itikat:
inanma, kesin inanfl.