cihazat- maneviyesi, baflka bir bâkî âleme ve ebedî bir
hayata bakyor; ve insann kalbi ve fluuru bütün kuvvetiy-
le beka istiyor; ve lisan, hadsiz dualaryla beka için Hâ-
lkna yalvaryor. Elbette ve her hâlde, o çok seven ve se-
vilen ve mahbup ve muhip olan insanlar dirilmemek
üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaratlmfl
iken, ebedî bir adavetle gücendirmek olamaz ve kabil de-
¤ildir. Belki baflka bir ebedî âlemde mesudane yaflamas
hikmetiyle, bu dünyada çalflmak ve onu kazanmak için
gönderilmifltir. Ve insana tecelli eden isimlerin bu fânî ve
ksa hayattaki cilveleriyle, âlem-i bekada onlarn âyinesi
olan insanlarn, ebedî cilvelerine mazhar olacaklarna
iflaret ederler.
Evet, Ebedînin sadk dostu, ebedî olacak. Ve Bâkînin
âyine-i zîfluuru, bâkî olmak lâzm gelir.
Hayvanlarn ruhlar bâkî kalaca¤n ve hüdhüd-i Süley-
manî (a.s.) ve nemli, ve naka-i Salih (a.s.) ve kelb-i As-
hab- Kehf gibi baz efrad- mahsusa, hem ruhu, hem ce-
sediyle bâkî âleme gidece¤i ve her bir nevin, ara sra is-
timal için bir tek cesedi bulunaca¤, rivayat- sahihadan
anlafllmakla beraber, hikmet ve hakikat, hem Rahmet
ve Rububiyet öyle iktiza ederler.
Ey Kadir-i Kayyum!
Bütün zîhayat, zîruh, zîfluur, Senin mülkünde, yalnz
Senin kuvvet ve kudretinle ve ancak Senin irade ve ted-
birinle ve rahmet ve hikmetinle, rububiyetinin emirlerine
teshir ve ftrî vazifelerle tavzif edilmifller. Ve bir ksm, in-
TARHÇE- HAYATI
| 603
K
ASTAMONU
H
AYATI
olan ve günefle tapan Belks ile
Süleyman arasnda haberleflme-
ye vesile olan kuflun ismi.
iktiza:
lâzm gelme, gerekme, ih-
tiyaç hissedilme.
irade:
dileme, isteme, bir fleyi
yapma veya yapmama konusun-
da karar verebilme ve bu karar
yerine getirme gücü.
istimâl:
kullanma.
kabil:
olan, olabilir, mümkün, ih-
timal dairesinde.
Kadîr-i Kayyum:
ezelden ebede
kadar var olan sonsuz kudret sa-
hibi, Allah.
kelb-i Ashâb- Kehf:
Ashâb-
Kehf'in köpe¤i, ktmir.
kudret:
Allah'n bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
lisan:
dil, anlaflma amacyla kulla-
nlan sesli iflaretler sistemi.
mahbup:
muhabbet olunmufl,
sevilmifl, sevilen, sevgili.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
mesudane:
mutluca, mutlu olana
yakflacak surette, kutlulukla.
muhabbet:
ülfet, sevgi, sevme,
dostluk.
muhip:
seven.
mülk:
varlk, saltanat.
nâka-i Salih:
Salih Peygamberin
(a.s.) bir mu'cizesi olarak kayadan
çkan devesi.
neml:
karnca.
nev
'
:
tür, çeflit.
Rahmet:
Allah'n kullarn esirge-
mesi, onlara acyp ba¤fllamas,
onlara maddî ve manevî nimetler
vermesi, onlarn günahlarn sil-
mesi.
rivayat- sahiha:
sahih rivayetler,
Peygamberimizden dosdo¤ru
olarak, sahih olarak nakledilmifl
rivayetler, sözler.
Rububiyet:
Rablk, ilâhlk.
sadk:
do¤ru, gerçek, hakikî, sah-
te olmayan.
fluur:
bir fleyi anlama, tanma ve
kavrama gücü.
tavzif:
vazifelendirme, görevlen-
dirme, ifle alma, ifl verme.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
teshir:
emri altna alma, emrine
itaat ettirme, boyun e¤dirme.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîruh:
ruh sahibi, ruhlu, canl, ha-
yattar.
zîfluur:
fluurlu, fluur sahibi.
adavet:
düflmanlk, husumet.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i beka:
sonsuzluk âle-
mi, ahiret.
âyine:
ayna, mirat.
âyine-i zîfluur:
fluurlu, fluur
sahibi ayna.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gel-
mez, bitip tükenmez, ölmez,
sonsuz.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, sonu
olmama, bulundu¤u hâlde
kalma.
ceset:
ten, gövde, vücut, be-
den.
cihazat- maneviyeye:
akl,
kalp, ruh, duygu gibi manevî
cihazlar.
cilve:
Esma-i lâhînin tecellisi.
ebedî:
ebede mensup, zeval-
siz, sonu olmayan, sürekli, hiç
son bulmayacak flekilde sü-
ren.
efrad- mahsusa:
özel birey-
ler, fertler.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
fânî:
muvakkat, geçici.
ftrî:
tabiî, yaratlfltaki, do-
¤ufltan olan.
hadsiz:
snrsz.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
Hâlk:
yoktan yaratan, her
fleyi yoktan var eden, yarat-
c.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal, anlaml ve yerli
yerinde olufl.
hüdhüd-i Süleymanî:
Hz. Sü-
leyman zamannda, Hicaz ile
Yemen arasnda bulunan ve
Sabâ denilen ülkede kraliçe