Tarihçe-i Hayat - page 602

Hem, nas›l ki hayvanattan her birisi, kâinat›n bir kü-
çük nüshas› ve bir misal-i musa¤¤ar› hükmünde, gayet
derin bir ilim ve gayet dakik bir hikmetle, kar›fl›k eczala-
r› kar›flt›rmayarak ve bütün hayvanlar›n ayr› ayr› suretle-
rini flafl›rmayarak, hatas›z, sehivsiz, noksans›z yap›lmala-
r›yla, ilminin her fleye ihatas›na ve hikmetinin her fleye
flümulüne, adetlerince iflaretler ederler. Öyle de, her biri
birer mu’cize-i sanat ve birer harika-i hikmet olacak ka-
dar sanatl› ve güzel yap›lmas›yla, çok sevdi¤in ve teflhiri-
ni istedi¤in sanat-› Rabbaniyenin kemal-i hüsnüne ve ga-
yet derecede güzelli¤ine iflaret ve her birisi, hususan yav-
rular, gayet nazdar, nazenin bir surette beslenmeleriyle ve
heveslerinin ve arzular›n›n tatmini cihetiyle, Senin inaye-
tinin gayet flirin cemaline hadsiz iflaretler ederler.
Ey Rahmanü'r-Rahim! Ey Sad›ku'l-Va'-
di'l-Emin! Ey Malik-i Yevmiddin!
Senin Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm›n›n tali-
miyle ve Kur’ân-› Hakîminin irflad›yla anlad›m ki: Ma-
dem kâinat›n en müntehap neticesi hayatt›r; ve hayat›n
en müntehap hulâsas› ruhtur; ve zîruhun en müntehap
k›sm› zîfluurdur; ve zîfluurun en camii insand›r. Ve bütün
kâinat ise, hayata musahhard›r ve onun için çal›fl›yor; ve
zîhayatlar zîruhlara musahhard›r, onlar için dünyaya
gönderiliyorlar; ve zîruhlar insanlara musahhard›r, onla-
ra yard›m ediyorlar. Ve insanlar f›traten Hâl›k›n› pek cid-
dî severler; ve Hâl›klar› onlar› hem sever, hem Kendini
onlara her vesile ile sevdirir; ve insan›n istidad› ve
aleyhissalâtü vesselâm:
Salât ve
selâm onun üzerine olsun” anla-
m›nda Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed'in (a.s.m.)ismini duyun-
ca söylenmesi sünnet olan dua.
arzu:
bir fleye karfl› duyulan istek,
heves.
cami:
ihtiva eden, kaplayan.
cemal:
güzellik, iç ve d›fl güzelli¤i.
cihet:
yan, yön, taraf.
dakik:
düzenli iflleyen.
ecza:
cüz'ler, parçalar, k›s›mlar.
f›traten:
f›trî olarak, yarat›l›fltan,
yarat›l›fl itibariyle.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hadsiz:
s›n›rs›z.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yarat›c›.
harika-i hikmet:
hikmet harikas›.
hata:
yanl›fl, yanl›fll›k, galat.
hayvânât:
hayvanlar.
heves:
bir fleye karfl› duyulan is-
tek, arzu.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal›, anlaml› ve yerli yerinde
olufl.
hulâsa:
bir fleyin özü, esas›, temel
k›sm›.
hususan:
bilhassa, ayr›ca, baflka-
ca, hususî olarak.
hükmünde:
yerinde, de¤erinde.
ihata:
bir fleyin etraf›n› çevirme,
sarma, kuflatma.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
irflat:
do¤ru yolu gösterme, do¤ru
yola yöneltme, gafletten uyand›r-
ma, uyarma.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
kemal-i hüsn:
mükemmel, ku-
sursuz güzellik.
Kur'ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur'ân.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay›, böyle ise, hele.
Malik-i Yevmiddin:
din gününün
sahibi, herkesin dünyada yapt›¤›-
n›n mükâfat ve cezas›n› görece¤i
yer olan ahiretin maliki, sahibi
602 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
olan Allah.
misal-i musa¤¤ar:
küçültül-
müfl örnek, küçültülmüfl nü-
mune.
mu'cize-i sanat:
sanat mu’ci-
zesi, sanattaki mu’cize.
musahhar:
boyun e¤en, emir
alt›na giren.
müntehap:
seçilmifl, seçkin,
güzide, mümtaz.
nazdar:
nazl›.
nazenin:
narin, ince yap›l›.
netice:
sonuç.
noksan:
eksiklik, azl›k, tam
olmay›fl.
nüsha:
suret.
Rahmanürrahim:
çok flefkat-
li, çok merhametli olan Allah.
Resul-i Ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (a.s.m.).
Sad›ku'l-Va'di'l-Emin:
vaat
ve sözünde muhakkak duran,
vaadinin
do¤rulu¤undan
emin olunan Allah.
sanat-› Rabbaniye:
terbiye
edici olan Allah'›n sanat›.
sehiv:
hata, yanl›fll›k, yan›l-
ma, kusur.
suret:
biçim, flekil, görünüfl.
flümul:
içine alma, kaplama,
ihata etme, havi olma.
talim:
okutma, ders verme,
verilme.
tatmin:
doyma, doygunluk.
teflhir:
sergileme.
vesile:
bahane, sebep.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîruh:
ruh sahibi, ruhlu, canl›,
hayattar.
zîfluur:
fluurlu, fluur sahibi.
1...,592,593,594,595,596,597,598,599,600,601 603,604,605,606,607,608,609,610,611,612,...1390
Powered by FlippingBook