ftratyla ve menfaatli hasiyetiyle Seni tanmasn, bildir-
mesin.
Evet, onlar birer birer flahadet ettikleri gibi, heyet-i
mecmuasyla, beraberlik ve birbiri içinde karflmak ve
sikke-i hilkatte birlik ve icatça gayet kolay ve efratça ga-
yet çokluk noktalarndan Senin vahdetine flahadet ettik-
leri gibi; arz, topra¤yla beraber bu küre-i arz kuflatan
muhit denizlerini muallâkta durdurmak ve dökmeden ve
da¤tmadan güneflin etrafnda gezdirmek ve topra¤ isti-
lâ ettirmemek; ve basit kumundan ve suyundan, müte-
nevvi ve muntazam hayvanatn ve cevherlerini halk et-
mek; ve erzak ve sair umurlarn küllî ve tam bir surette
idare etmek ve tedbirlerini görmek; ve yüzünde bulun-
mak lâzm gelen hadsiz cenazelerinden hiçbirisi bulun-
mamak noktalarndan, Senin varl¤na ve Vâcibü1-Vü-
cud oldu¤una, mevcudat adedince iflaretler ederek flaha-
det eder.
Ve Senin saltanat- rububiyetinin haflmetine ve her fle-
ye muhit olan kudretinin azametine pek zâhir delâlet et-
tikleri gibi, göklerin fevkindeki gayet büyük ve munta-
zam yldzlardan, tâ denizlerin dibinde bulunan gayet kü-
çücük ve intizamla iafle edilen balklara kadar her fleye
yetiflen ve hükmeden rahmetinin ve hâkimiyetinin had-
siz geniflliklerine delâlet; ve intizamatyla ve faideleriyle
ve hikmetleriyle ve mizan ve mevzuniyetleriyle, Senin
her fleye muhit ilmine ve her fleye flamil hikmetine iflaret
ederler.
TARHÇE- HAYATI
| 593
K
ASTAMONU
H
AYATI
istilâ:
üste çkma, üstün gelme,
bir fleyin bir fley üzerine çkmas.
kudret:
Allah'n bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
küllî:
külle ilgili, bütüne ait, umu-
mî, bütün, hepsi.
küre-i arz:
arz küresi, yer yuvar-
la¤, dünya, yer küre.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ihtiyaç
karfll¤ olan fley.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley, mahlûklar, yaratlmfl
fleylerin tamam, kâinat.
mevzuniyet:
hesapl, düzgün,
düzenli.
mizan:
ölçü.
muallâk:
asl, aslmfl.
muhit:
ihata eden, etrafn çevi-
ren, kuflatan, saran.
muntazam
:
nizaml, intizaml, s-
ralanmfl, sral, düzgün, tertipli.
mütenevvi:
ayn cinsten olma-
yan, nev' nev', türlü türlü, çeflitli,
çeflit çeflit, cins cins, muhtelif.
rahmet:
acma, merhamet etme,
esirgeme, ba¤fllama, flefkat gös-
terme.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
saltanat- rububiyet:
kâinat ter-
biye ve idare edici olan Allah'n
saltanat.
sikke-i hilkat:
yaratlfl sikkesi.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
nklk.
flamil:
flümulü bulunan, içine
alan, kaplayan, çevreleyen, havi.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
umur:
mühim ifller.
Vacibü'l-Vücut:
varl¤ zarurî ve
zatî olan.
vahdet:
birlik, yalnzlk, teklik bir
ve tek olma.
zahir:
açk, belli, meydanda.
arz:
yer, dünya.
azamet:
büyüklük, ululuk,
yücelik.
cevher:
elmas, de¤erli tafl.
delâlet:
delil olma, gösterme.
efrat:
bireyler.
erzak:
yiyecek, içecek.
faide:
fayda, menfaat, kâr,
kazanç.
fevk:
üst, üst taraf, yukar,
üzeri.
ftrat:
yaratlfl, tabiat, mizaç,
huy.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hadsiz:
snrsz.
hâkimiyet:
hâkim olufl, hâ-
kim olma hâli, hükmedifl, hâ-
kimlik, egemenlik.
halk:
yaratma, yaratfl.
hasiyet:
hususî fayda.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik,
heybet, büyüklük.
hayvânât:
hayvanlar.
heyet-i mecmua:
bir fleyin
teferruatna ve cüzlerine ba-
klmakszn bütününün gös-
terdi¤i hâl ve manzara.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal, anlaml ve yerli
yerinde olufl.
hüküm:
hakimiyet, hakim ol-
ma.
iafle:
yaflatma.
icat:
vücuda getirme, getiril-
me, yoktan var etme, ibda.
idare:
döndürme, çevirme,
yönetme.
intizam:
düzgün olma, düz-
gün dizilme, düzgünlük, ter-
tipli olma.
intizamat:
tertipler, düzenle-
meler, düzenler.