584 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
Ve hiçbir yldz yoktur ki, mevzun hilkatiyle, munta-
zam vaziyetiyle ve nuranî tebessümüyle ve bütün yldzla-
ra mümaselet ve müflabehet sikkesiyle, Senin haflmet-i
ulûhiyetine ve vahdaniyetine iflaret ve flahadette bulun-
masn.
Ve on iki seyyareden hiçbir seyyare yldz yoktur ki,
hikmetli hareketiyle ve itaatli musahhariyetiyle ve inti-
zaml vazifesiyle ve ehemmiyetli peykleriyle Senin vü-
cub-i vücuduna flahadet ve saltanat- ulûhiyetine iflaret
etmesin.
Evet, gökler sekeneleriyle, her biri tek baflyla flahadet
ettikleri gibi, heyet-i mecmuasyla, derece-i bedahette
ey zemin ve gökleri yaratan Yaratc!
Senin vücub-i
vücuduna öyle zâhir flahadet
ve ey zerrat, muntazam
mürekkebatyla tedbirini gören ve idâre eden ve bu sey-
yare yldzlar manzum peykleriyle döndüren, emrine ita-
at ettiren!
Senin vahdetine ve birli¤ine öyle kuvvetli
flahadet ederler ki, gö¤ün yüzünde bulunan yldzlar say-
snca nuranî bürhanlar ve parlak deliller, o flahadeti tas-
dik ederler.
Hem bu safî, temiz, güzel gökler, fevkalâde büyük ve
fevkalâde süratli ecramyla, muntazam bir ordu ve elekt-
rik lâmbalaryla süslenmifl bir saltanat donanmas vaziye-
tini göstermek cihetiyle, Senin rububiyetinin haflmetine
ve her fleyi icat eden kudretinin azametine zâhir delâlet;
ve hadsiz semavat ihata eden hâkimiyetinin ve her bir zî-
hayat kuca¤na alan rahmetinin hadsiz geniflliklerine
azamet:
büyüklük, ululuk, yüce-
lik.
bürhan:
delil, ispat, tank, hüccet.
cihet:
yan, yön, taraf.
delâlet:
alâmet, iflaret, iz.
derece-i bedahet:
açkl¤n dere-
cesi, apaçklk derecesi.
ecram:
gezegenler.
ehemmiyet:
önem.
fevkalâde:
alfllmfltan farkl, ola-
¤anüstü, normalin üstünde.
hadsiz:
snrsz.
hâkimiyet:
hâkim olufl, hâkim ol-
ma hâli, hükmedifl, hâkimlik, ege-
menlik.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik,
heybet, büyüklük.
haflmet-i ulûhiyet:
ilâhl¤n hey-
beti, büyüklü¤ü.
heyet-i mecmua:
bir fleyin tefer-
ruatna ve cüzlerine baklmaks-
zn bütününün gösterdi¤i hâl ve
manzara.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal, anlaml ve yerli yerinde
olufl.
hilkat:
yaratma, yaratfl.
icat:
vücuda getirme, getirilme,
yoktan var etme, ibda.
ihata:
bir fleyin etrafn çevirme,
sarma, kuflatma.
intizam:
düzgün olma, düzgün
dizilme, düzgünlük, tertipli olma.
itaat:
boyun e¤me, uyma, dinle-
me, alnan emre göre hareket et-
me.
kudret:
Allah'n bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
manzum:
tanzim edilmifl, dizil-
mifl, düzenlenmifl, sralanmfl.
mevzun:
vezinli, tartl, ölçülü,
tartlmfl.
muntazam:
nizaml, intizaml, s-
ralanmfl, sral, düzgün, tertipli.
musahhariyet:
musahhar olufl,
emre boyun e¤me hâli.
mümaselet:
benzeme, benzeyifl,
andrma.
mürekkebat:
mürekkep fleyler,
bileflikler, birleflmifller, karflmlar.
müflabehet:
benzeme, benzeyifl,
andrma.
nuranî:
nurlu, flkl, parlak, mü-
nevver.
peyk:
uydu.
rahmet:
Allah'n kullarn esirge-
mesi, onlara acyp ba¤flla-
mas, onlara maddî ve mane-
vî nimetler vermesi, onlarn
günahlarn silmesi.
rububiyet:
Rablk, ilâhlk.
sâfî:
saf olan, duru, katksz,
katflksz.
saltanat:
sultanlk, padiflahlk,
hükümdarlk.
saltanat- ulûhiyet:
kâinatta
flerik, ortak kabul etmeyen
lâhî saltanat.
sekene:
sakin olanlar, ikamet
edenler, bir yerde oturanlar,
oturanlar.
semavat:
semalar, gökler.
seyyare:
güneflin etrafnda
belli bir e¤ri çizerek dolaflan
gezegen, yldz.
sür'at:
çabukluk, hz, acele.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tanklk.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul
etme, do¤rulama, gerçekli¤ini
kabul etme.
tebessüm:
gülümseme, gü-
lümseyifl, hafifçe gülme.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
vahdaniyet:
Allah'n birli¤i ve
varl¤, Allah'n bir oluflu.
vahdet:
birlik, yalnzlk, teklik
bir ve tek olma.
vücub-i vücut:
Allah'n varl-
¤nn zorunlu oluflu, var ol-
mak için bir sebebe muhtaç
olmamas.
zahir:
açk, belli, meydanda.
zemin:
yeryüzü.
zerrat:
zerreler, çok ufak par-
çalar, moleküller, atomlar.
zîhayat:
hayat sahibi.