flemsin fluaat ile onu görmek ve tanmak gibi, Hâlkm-
zn Esma-i Hüsnasyla ve sfât- kudsiyesiyle, Onu kabili-
yetimizin nispetinde tanmaya çalflabiliriz.
Bu maksadn hadsiz yollarndan iki yolu ve o iki yolun
hadsiz mertebelerinden iki mertebeyi ve o iki mertebe-
nin pek çok hakikatlerinden ve pek çok uzun tafsilâtn-
dan yalnz iki hakikati icmal ve ihtisar ile bu risalede be-
yan edece¤iz.
Birinci Hakikat:
Bilmüflahede gözümüzle görünen ve
muhit ve daimî ve muntazam ve dehfletli ve semavî ve ar-
zî olan bütün mevcudat çeviren ve tebdil ve tecdit eden
ve kâinat kaplayan faaliyet-i müstevliye hakikati görün-
mesi; ve o her cihetle hikmet-medar faaliyet hakikatinin
içinde tezahür-i rububiyet hakikatinin bilbedahe hissedil-
mesi; ve o her cihetle rahmetfeflan tezahür-i rububiyet
hakikatinin içinde, tebarüz-i ulûhiyet hakikat bizzarure
bilinmifl olmasdr.
flte bu hâkimâne ve hakîmâne faaliyet-i daimeden ve
perdesinin arkasnda bir Fail-i Kadîr ve Alîmin efali, gö-
rünür gibi hissedilir.
Ve bu mürebbiyâne ve müdebbirâne efal-i Rabbaniye-
den ve perdesinin arkasndan, her fleyde cilveleri bulunan
esma-i lâhiye, hissedilir derecesinde bedahetle bilinir.
Ve bu celâldarâne ve cemalperverâne cilvelenen Es-
ma-i Hüsnadan ve perdesinin arkasnda, sfât- seba-i
kudsiyenin ilmelyakîn, belki aynelyakîn, belki hakkalya-
kîn derecesinde vücutlar ve tahakkuklar anlafllr.
TARHÇE- HAYATI
| 575
K
ASTAMONU
H
AYATI
me.
ihtisar:
sözü ve yazy ksaltma,
özetleme.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam, bütün âlemler, varlklar.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
varlmak istenen nokta, niyet,
meram.
marifet:
bilgi.
mertebe:
derece, basamak.
meth ü sena:
methedip övme.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley, mahlûklar, yaratlmfl
fleylerin tamam, kâinat.
mirac- imanî:
imann yükselifli.
muhâtabâne:
kendisine hitap
olunurcasna, kendisine söz söy-
lenen kimseye yakflr flekilde.
muhit:
ihata eden, etrafn çevi-
ren, kuflatan, saran.
muntazam:
nizaml, intizaml, s-
ralanmfl, sral, düzgün, tertipli.
müfltak:
ifltiyakl, arzulu.
nispet:
oran.
rahmetfeflan:
rahmet saçan, rah-
met fflkrtan.
semavî:
semaya mensup, sema-
ya ait, gökten gelen, gök ile ilgili.
sfat- kudsiye:
Allah'n mukad-
des sfatlar.
flems:
günefl.
fluaat:
flualar, flnlar, nurlar, flk-
lar, parltlar.
tafsilât:
tafsiller, açklamalar,
izahlar, etrafl olarak bildirmeler.
tebarüz-i ulûhiyet:
ulûhiyetin
görünmesi, belli olmas.
tebdil:
de¤ifltirme, döndürme,
dönüfltürme, baflka bir hâle getir-
me.
tecdîd:
yenileme, yenilenme, ye-
ni hale getirme, yeni etme, tâze-
leme.
terakki:
ilerleme, yükselme.
tezahür-i rububiyet:
Cenab-
Hakkn terbiye, tedbir ve idare
edicili¤inin ortaya çkmas, görün-
mesi.
ziyade:
çok, fazla, artk.
arzî:
dünyaya ait, dünya ile il-
gili.
beyan:
anlatma, açk söyle-
me, bildirme, izah.
bilbedahe:
açktan, aflikâr
olarak.
bilmüflahede:
görerek, bizzat
flahit olarak, görür flekilde,
görme derecesinde.
bizzarure:
zarurî olarak, ister
istemez, mecburen.
cihet:
yan, yön, taraf.
daimî:
sürekli, devaml.
dehfletli:
korkunç, ürkütücü.
Esma-i Hüsna:
Allah'n adlar,
Allah'n doksan dokuz güzel
ismi.
faaliyet:
aktivite, etkinlik,
canllk.
faaliyet-i müstevliye:
her ta-
rafa yaylan, her taraf istilâ
eden faaliyet, istilâ edici faali-
yet.
gaibane:
görmeyerek, görün-
meyerek, arkadan, yüz yüze
olmayarak.
hadsiz:
snrsz.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hâkimâne:
hâkim gibi, hük-
medercesine, hüküm vere-
rek.
hakîmane:
hikmetli bir bi-
çimde, yersiz ifl yapmayarak.
Hâlk:
yoktan yaratan, her
fleyi yoktan var eden, yarat-
c.
hazrane:
hazrcasna, hazr
bir flekilde.
hikmet-medar:
hikmetli, hik-
met dolu.
icmal:
ihtisar etme, ksaltma,
özetleme, ayrntlarna girme-