Tarihçe-i Hayat - page 570

ellerine vererek Hafiz-i Zülcelâl’in himayesi alt›nda, hik-
metine emanet eder, sonra vefat ederler. Ve bahar mev-
siminde, haflr-i azam›n yüz bin misali ve numune ve de-
lilleri hükmünde olarak, o vefat eden a¤açlar ve kökler
ve bir k›s›m hayvanc›klar, aynen ihya ve diriliyorlar. Ve
bir k›sm›n›n dahi, kendi yerlerinde emsalleri ve aynen
onlara benzeyenleri icat ve ihya olunuyor. Ve geçen ba-
har›n mevcudat›, iflledikleri amellerin ve vazifelerin say-
falar›n› ilânat gibi neflredip
1
r
än
ôp
°ûo
f o
?o
ët
°üdG Gn
Pp
G n
h
ayetinin
bir misalini gösteriyorlar.
Hem heyet-i mecmua cihetinde, her güzde ve her ba-
harda büyük bir âlem vefat eder ve taze bir âlem vücuda
gelir. Ve o vefat ve hudus o kadar muntazam cereyan
ediyor ve o vefat ve hudusta, gayet intizam ve mizanla o
kadar nevilerin vefiyatlar› ve huduslar› oluyor ki, güya
dünya öyle bir misafirhanedir ki, zîhayat kâinatlar ona
misafir olurlar ve seyyah âlemler ve seyyar dünyalar ona
gelirler, vazifelerini görürler, giderler.
‹flte, bu dünyada böyle hayattar dünyalar› ve vazifedar
kâinatlar› kemal-i ilim ve hikmet ve mizanla ve muvaze-
ne ve intizam ve nizamla ihdas ve icad edip Rabbanî
maksatlarda ve ‹lâhî gayelerde ve Rahmanî hizmetlerde
kadirane istimal ve rahîmâne istihdam eden bir Zat-› Zül-
celâl’in vücub-i vücudu ve hadsiz kudreti ve nihayetsiz
hikmeti, bilbedahe günefl gibi, ak›llara görünüyor. Hudus
mesailini
Risale-i Nur
’a ve muhakkikin-i kelâmiyenin ki-
taplar›na havale ile o bahsi kap›yoruz.
âlem:
dünya, cihan.
amel:
fiil, ifl, emek.
aynen:
bir fleyin asl› veya kendisi
olarak, t›pk› t›pk›s›na, hiç de¤ifl-
meden, oldu¤u gibi.
cereyan:
olma, meydana gelme.
cihet:
yan, yön, taraf.
defter-i a'mal:
insanlar›n iflledi¤i
ve yapt›¤› fleylerin kaydedildi¤i
defter.
efrat:
bireyler.
emsal:
efl, benzer.
gayet:
çok, fazla, son derece.
güya:
sanki, sözde.
güz:
sonbahar.
hadsiz:
s›n›rs›z.
Haf›z-› Zülcelâl:
Yarat›klar›n› be-
lâlardan, tehlikelerden koruyan
büyüklük sahibi Allah.
hârika:
her zaman rastlanmayan,
ola¤anüstü vas›flar tafl›yan ve
hayranl›k hissi uyand›ran, âdet ve
tabiat d›fl›nda olan fley.
haflir ve neflir:
yeniden dirilifl, in-
sanlar›n öldükten sonra tekrar di-
riltilip Allah'›n huzurunda toplan-
mas›.
haflr-› azam:
k›yamet koptuktan
sonraki en büyük haflir, toplan-
ma.
hayvânât:
hayvanlar.
heyet-i mecmua:
bir fleyin tefer-
ruat›na ve cüzlerine bak›lmaks›-
z›n bütününün gösterdi¤i hâl ve
manzara.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal›, anlaml› ve yerli yerinde
olufl.
himaye:
koruma, esirgeme, mu-
hafaza etme.
hudûs:
sonradan ç›kma, sonra-
dan meydana gelme, sonradan
peyda olma, yok iken vücuda
gelme.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde.
icat:
vücuda getirme, getirilme,
yoktan var etme, ibda.
ihya:
canland›rma, diriltme, ha-
yat verme, yeniden hayata dön-
dürme.
ilânât:
ilânlar.
intizam:
düzgün olma, düzgün
dizilme, düzgünlük, tertipli olma.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
1.
Amel defterleri aç›ld›¤›nda... (Tekvir Suresi: 10.)
570 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
kudret:
Allah'›n bütün varl›¤›
çevreleyen ezelî kuvveti.
medar:
dayanak noktas›, se-
bep, vesile.
mevcudat:
mevcutlar, var
olan her fley, mahlûklar, yara-
t›lm›fl fleylerin tamam›, kâ-
inat.
misal:
efl, benzer.
mizan:
ölçü.
mu'cize:
Allah'›n izniyle pey-
gamberler taraf›ndan ortaya
konulup bir benzerini yap-
makta baflkalar›n› aciz ve
hayrette b›rakan ola¤anüstü
fleyler.
muntazam:
nizaml›, intizaml›,
s›ralanm›fl, s›ral›, düzgün, ter-
tipli.
nebatat:
bitkiler.
neflr:
da¤›tma, yayma, saç-
ma, serpme.
nevi:
tür, çeflit.
nümune:
örnek, misal, örnek
olarak gösterilen.
rahmet:
ac›ma, merhamet
etme, esirgeme, ba¤›fllama,
flefkat gösterme.
seyyah:
yolcu.
seyyar:
gezici.
vefat:
ölüm, ölme. (insan
hakk›nda.).
vefiyat:
ölümler, vefatlar.
vücut:
var olma, var olufl, var-
l›k.
zîhayat:
hayat sahibi.
1...,560,561,562,563,564,565,566,567,568,569 571,572,573,574,575,576,577,578,579,580,...1390
Powered by FlippingBook