tasdikleri, solunda selim kalplerin ve temiz vicdanlarn
ciddî itminanlar ve samimî incizaplar ve teslimleri,
Kurânn fevkalâde harika, metin ve hücum edilmez bir
kala-i semaviye-i arziye oldu¤unu ispat ettikleri gibi alt
makamdan dahi, onun ayn- hak ve sadk oldu¤una ve
beflerin kelâm olmad¤na, hem yanlfl olmad¤na imza
eden, baflta, bu kâinatta daima güzelli¤i izhar, iyili¤i ve
do¤rulu¤u himaye ve sahtekârlar ve müfterileri imha ve
izale etmek âdetini bir düstur-i faaliyet ittihaz eden bu kâ-
inatn Mutasarrf, o Kurâna, âlemde en makbul, en
yüksek, en hâkimâne bir makam- hürmet ve bir merte-
be-i muvaffakyet vermesiyle onu tasdik ve imza etti¤i gi-
bi; slâmiyetin menba ve Kurânn tercüman olan zatn
(aleyhissalâtü vesselâm) herkesten ziyade ona itikat ve
ihtiram ve nüzulü zamannda uyku gibi bir vaziyet-i nâ-
imâne de bulunmas ve sair kelâmlar ona yetiflememesi
ve bir derece benzememesi ve ümmiyetiyle beraber git-
mifl ve gelecek hakikî hadisat- kevniyeyi gaybiyâne,
Kurân ile tereddütsüz ve itminan ile beyan etmesi ve
çok dikkatli gözlerin nazar altnda hiçbir hile, hiçbir yan-
lfl vaziyeti görülmeyen o tercümann bütün kuvvetiyle
Kurânn her bir hükmüne iman edip tasdik etmesi ve
hiçbir fley onu sarsmamas, Kurân semavî, hakkaniyetli
ve kendi Hâlk- Rahîminin mübarek kelâm oldu¤unu
imza ediyor.
Hem, nev-i insann humsu, belki ksm- azam göz
önündeki o Kurâna müncezibâne ve dindarâne irtibat
ve hakikatperestâne ve müfltakane kulak vermesi ve çok
TARHÇE- HAYATI
| 563
K
ASTAMONU
H
AYATI
ma, güvenme, gönül rahatl¤
içinde tereddütsüz kabul etme.
ittihaz:
kabul etme, sayma, tut-
ma, addetme.
izale:
zevale erdirme, yok etme.
izhar:
aç¤a vurma, meydana ç-
karma, aflikâr etme.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam, bütün âlemler, varlklar.
kal'a-i semaviye-i arziye:
arzn
semaya ait kalesi, göklere yükse-
len da¤lar.
kelâm:
söz, lâfz, lâkrd.
lem'a:
parlt, parlayfl, parlama.
makam- hürmet:
hürmet, sayg
makam.
makbul:
kabul edilmifl olan, al-
nan, reddedilmeyen.
menba:
kaynak, her hangi bir fle-
yin çkt¤ yer.
mertebe-i muvaffakiyet:
baflar
derecesi.
metin:
sa¤lam ve dayankl, kavi,
berk.
Mutasarrf:
tasarruf eden, tasar-
ruf sahibi olan, kendinde kullan-
ma hakk ve salahiyeti bulunan,
her fleyin sahibi olan, mâlik.
müfteri:
iftira atan, kara çalan, if-
tirac, baflkasna suç isnat eden,
baflkasn yapmad¤ bir fleyle
suçlayan.
nazar:
bakfl, görüfl.
nokta-i istinat:
dayanak noktas,
güvenme ve itimat noktas.
nüzul:
Kur'ân'n vahiy yoluyla Hz.
Muhammed'e indirilmesi.
saadet-i dâreyn:
iki cihan saade-
ti, dünya ve ahiret mutlulu¤u.
sadk:
do¤ru, gerçek, hakikî, sah-
te olmayan.
sahtekâr:
düzenbaz.
samimî:
içten, candan, gönülden,
kalbî, menfaatsiz, riyasz.
selim:
kusuru, noksan olmayan,
sa¤lam, kusursuz, do¤ru.
semavî:
Allah tarafndan olan, lâ-
hî.
sikke-i i'caz:
mucizelik iflareti,
sikkesi, damgas.
tereddüt:
kararszlk, karar vere-
meme, bir konuda flüphede kal-
ma, duraksama.
teslim:
do¤rulama, do¤ru oldu¤u-
nu kabul etme.
ukul-i müstakime:
do¤ru yolda
olan akllar.
ümmîyet:
ümmî olufl, ümmî kim-
senin hâli, ümmîlik.
vahy-i semavî:
Allah tarafndan
melekler vastasyla peygambere
gelen vahiy, semavî vahiy.
vaziyet-i nâimane:
uyur gibi va-
ziyet, uyurcasna durum.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayr fler-
den ayrt etmeye yardmc olan
ahlâkî
duygu.
ziyade:
çok, fazla, artk.
âlem:
dünya, cihan.
ayn- hak:
hakkn, gerçe¤in
tâ kendisi.
befler:
insan, insanlk, âde-
mo¤lu.
beyan:
anlatma, açk söyle-
me, bildirme, izah.
bürhan:
delil, ispat, tank,
hüccet.
düstur-i faaliyet:
çalflma
prensibi.
fevkalâde:
çok güzel, çok iyi,
çok üstün.
gaybiyane:
gayb görür, gö-
rünmeyeni bilir bir flekilde.
hâdisat- kevniye:
olufl ve
ortaya çkflla ilgili olaylar,
varlklarla ilgili olaylar.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hakikî:
gerçek, sahici.
hakkaniyet:
hak ve adâlete
uygunluk.
hile:
aldatmaya, kandrmaya
yönelik tertip, düzen, desise.
himaye:
koruma, esirgeme,
muhafaza etme.
hüccet:
delil, ispat, burhan.
hücûm:
saldrma, hamle ile
ileri atlmak.
hüküm:
emir, buyruk, ku-
manda, nüfuz.
ihtiram:
hürmet etme, sayg
gösterme.
imha:
bozma, yok etme,
mahvetme, ortadan kaldrma,
ykma.
incizap:
cezp edilme, kapl-
ma, çekilme.
itikat:
bir inanca, bir fikre
ba¤lanma, inanma.
itminan:
inanma, birine inan-