zalimleri ve yalanc›lar› imha etmek cihetiyle hakkaniyet
ve adaletini göstermek isteyen, perde arkas›nda Birisi
var. Elbette ve herhâlde, o gaybî Zat›n yan›nda en sevgi-
li mahlûku ve en do¤ru abdi ve Onun mezkûr maksatla-
r›na tam hizmet ederek, hilkat-i kâinat›n t›ls›m›n› ve mu-
ammas›n› hall ve keflfeden ve daima o Hal›k›n›n nam›na
hareket eden ve Ondan istimdat eden ve muvaffak›yet
isteyen ve Onun taraf›ndan imdada ve tevfike mazhar
olan Muhammed-i Kureyflî denilen bu zat olacak
(a.s.m.).
Hem, akl›na dedi: Madem bu mezkûr dokuz hakikat-
ler bu zat›n s›dk›na flahadet ederler; elbette bu âdem, be-
nî dem’in medar-› flerefi ve bu âlemin medar-› iftihar›d›r.
Ve ona “Fahr-i Âlem” ve “fieref-i Benî Âdem” denilme-
si pek lây›kt›r. Ve onun elinde bulunan ferman-› Rahman
olan Kur’ân-› Mu’cizü’l-Beyan›n haflmet-i saltanat-› ma-
neviyesinin n›sf-› arz› istilâs› ve flahsî kemalât› ve yüksek
hasletleri gösteriyor ki, bu âlemde en mühim zat budur;
Hâl›k›m›z hakk›nda en mühim söz onundur.
‹flte, gel bak! Bu harika zat›n yüzer zâhir ve bâhir kat’î
mu’cizelerinin kuvvetine ve dinindeki binler âlî ve esasl›
hakikatlerine istinaden bütün davalar›n›n esas› ve bütün
hayat›n›n gayesi, Vacibü’l-Vücud’un vücuduna ve vahde-
tine ve s›fât›na ve esmas›na delâlet ve flahadet ve o Va-
cibü’l-Vücud’u ispat ve ilân ve ilâm etmektir.
Demek bu kâinat›n manevî günefli ve Hâl›k›m›z›n en
parlak bir bürhan› bu Habibullah denilen zatt›r ki, onun
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 555
K
ASTAMONU
H
AYATI
imha:
bozma, yok etme, mahvet-
me, ortadan kald›rma, y›kma.
ink›yat:
boyun e¤me, bafl e¤me.
istilâ:
yükselme, yüce olma, yü-
celme.
istimdat:
medet dileme, imdat
isteme, yard›ma ça¤›rma.
istinaden:
istinat ederek, daya-
narak, güvenerek, delil kabul
ederek.
itaat:
boyun e¤me, uyma, al›nan
emre göre hareket etme.
izale:
ortadan kald›rma.
izhar:
gösterme, belirtme.
kat'î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
keflif:
bir s›rr› ö¤renme.
Kur'ân-› Mu'cizü'l-Beyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur'ân-› Ke-
rîm.
mahlûk:
halk edilmifl, yarat›lm›fl,
yarat›k, Allah taraf›ndan yarat›l-
m›fl, yarat›k.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
medar-› iftihar:
iftihar sebebi,
övünme sebebi.
medar-› fleref:
fleref kazand›ran
sebep.
mezkûr:
zikredilen, ad› geçen,
an›lan.
muamma:
Bilmece.
Muhammed-i Kureflî:
Kureyfl Ka-
bilesine mensup olan Hz. Mu-
hammed (a.s.m.).
muvaffak›yet:
Allah'›n yard›m›y-
la baflar›l› olma, muvaffak olma,
baflarma.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
nam›na
:
ad›na.
n›sf-› arz:
dünyan›n yar›s›.
semavî:
Allah taraf›ndan olan, ‹lâ-
hî.
s›dk:
do¤ruluk, gerçeklik, hakikat.
s›fat:
hâl, keyfiyet, nitelik, vas›f.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
fleref-i benî adem:
Âdem o¤ulla-
r›n›n flerefi.
teslim:
do¤rulama, do¤ru oldu¤u-
nu kabul etme.
tevfik:
baflar›, muvaffakiyet.
t›ls›m:
herkesin bilip çözemedi¤i
gizli s›r, bilmece.
ulûhiyet:
ilâhl›k, Allah’l›k.
Vacibü'l-Vücut:
varl›¤› zarurî ve
zatî olan.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik bir
ve tek olma.
vücut:
var olma, var olufl, varl›k.
zahir:
aç›k, belli, meydanda.
zalim:
merhametsiz, gaddar.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi.
abd:
kul, köle.
adalet:
her hak sahibine hak-
k›n›n tam ve eksiksiz verilme-
si, hakkaniyet, âdillik.
adem:
insan.
âlem:
dünya, cihan.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
bâhir:
belli, besbelli, aç›k,
apaç›k.
benîâdem:
Ademo¤ullar›, in-
sanlar.
cihet:
yan, yön, taraf.
delâlet:
delil olma, gösterme.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
esmâ:
adlar, isimler.
Fahr-i Alem:
âlemin övüncü,
âlemin kendisiyle övündü¤ü
Peygamberimiz (a.s.m.).
ferman-› Rahman:
rahman
olan Allah'›n ferman›, emri.
gaybî:
gayba ait, göze görün-
meyenlere ait, gaypla ilgili.
gaye:
maksat, meram, hedef.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
hakkaniyet:
hak ve adâlete
uygunluk.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her
fleyi yoktan var eden, yarat›-
c›.
haslet:
güzel huy, iyi özellik.
haflmet-i saltanat-› manevi-
ye:
manevî hükümranl›¤›n›n
büyüklü¤ü.
hilkat-i kâinat:
kâinat›n ya-
rad›l›fl›.
himaye:
koruma, esirgeme,
muhafaza etme.
ilâm:
bildirme, duyurma.
imdat:
yard›m, yard›ma ye-
tiflme, zor durumda kalana
yap›lan yard›m.