D
ÖRDÜNCÜSÜ
:
Enbiyalarn icma, nasl ki vücut ve vah-
daniyet-i lâhiyeye gayet kuvvetli bir delildir; öyle de, bu
zatn (a.s.m.) do¤rulu¤una ve risaletine gayet sa¤lam bir
flahadettir. Çünkü enbiya aleyhimüsselâmn do¤ruluklar-
na ve peygamber olmalarna medar olan ne kadar kudsî
sfatlar ve mucizeler ve vazifeler varsa, o zatta en ileride
oldu¤u tarihçe musaddaktr. Demek onlar, nasl ki, lisan-
kàl ile Tevrat, ncil, Zebur ve suhuflarnda bu zatn
(a.s.m.) gelece¤ini haber verip insanlara beflaret vermifl-
ler ki, kütüb-i mukaddesenin o beflaretli iflaratndan yir-
miden fazla ve pek zâhir bir ksm, On Dokuzuncu Mek-
tupta güzelce beyan ve ispat edilmifl. Öyle de, lisan-
hâlleriyle, yani nübüvvetleriyle ve mucizeleriyle, kendi
mesleklerinde ve vazifelerinde en ileri ve en mükemmel
olan bu zat tasdik edip davasn imza ediyorlar. Ve li-
san- kàl ve icma ile vahdaniyete delâlet ettikleri gibi, li-
san- hâl ile ve ittifak ile de, bu zatn sadkyetine flahadet
ediyorlar diye anlad.
B
EfiNCS
:
Bu zatn düsturlaryla ve terbiyesi ve tebaiye-
tiyle ve arkasndan gitmeleriyle hakka hakikate, kemalâ-
ta, keramata, keflfiyata, müflahedata yetiflen binlerce ev-
liya, vahdaniyete delâlet ettikleri gibi, üstatlar olan bu
zatn sadkyetine ve risaletine icma ve ittifakla flahadet
ediyorlar. Ve âlem-i gayptan verdi¤i haberlerin bir ksm-
n nur-i velâyetle müflahede etmeleri; ve umumunu, nur-i
iman ile, ya ilmelyakîn veya aynelyakîn veya hakkalya-
kîn suretinde itikat ve tasdik etmeleri, üstatlar olan
âlem-i gayp:
gayp âlemi, görün-
meyen, fakat varl¤ kesin olan ve
mahiyeti allah tarafndan bilinen
baflka dünyalar.
aleyhimüsselâm:
Allah'n selam
onlarn üzerine olsun.
beflaret:
müjde, mufltu, sevindiri-
ci haber.
beyan:
anlatma, açk söyleme,
bildirme, izah.
cihet:
yön, flekil.
delâlet:
delil olma, gösterme.
düstur:
kanun, kaide, kural, pren-
sip, esas.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
enbiya:
nebiler, peygamberler.
evliya:
keramet sahibi olanlar,
erenler, velîler, ulular.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
icma:
bir konu üzerinde fikir birli-
¤ine varma, fikir birli¤i.
ncil:
Hazret-i sa'ya (a.s.) gönde-
rilmifl olan lâhî kitap, Hristiyanla-
rn mukaddes kitab olup, dört
büyük kitaptan birisidir.
iflarat:
iflaretler, alâmetler, belirti-
ler.
ittifak:
fikir birli¤i, söz birli¤i.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
keramat:
kerametler, ermifllerin,
velîlerin ola¤an üstü sözleri ve
hâlleri.
keflfiyat:
evliyann, Allah'n ilham
etmesiyle gösterdikleri gaybla il-
gili srlar, manevî srlar, keflifler.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
kütüb-i mukaddese:
mukaddes
kitaplar (Tevrat, Zebur, ncil ve
Kur'ân- Kerîm).
lisan- hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
lisan- kal:
söz ile anlatlan mana,
konuflma dili.
medar:
dayanak noktas, sebep,
vesile.
meslek:
aklen, kalben, amelen
yürünen manevî yol, gidifl, usul.
mu'cize:
Allah tarafndan verilip,
yalnz peygamberlerin gösterebi-
lecekleri büyük harika ifl.
musaddak:
tastik edilmifl, tastik
olunmufl, do¤rulanmfl, gerçekli¤i
kabul edilmifl, tastikli.
mükemmel:
kemale erdirilmifl,
kemal bulmufl, kâmil, tamamlan-
mfl, noksansz, tam, eksiksiz.
müflahedat:
gözle görülen fleyler,
müflahede edilen fleyler, meflhu-
dat.
müflahede:
bir fleyi gözle görme,
seyrederek anlama, seyretme.
nur-i velâyet:
velilik nuru.
nübüvvet:
nebilik, peygamberlik,
552 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
Allah'n elçili¤i, peygamberlik
hâl ve flân.
peygamber:
Allah'n elçisi, Al-
lah tarafndan haber getire-
rek lâhî emir ve yasaklar in-
sanlara tebli¤ eden elçi, ha-
berci, nebi, resul.
risalet:
elçilik, nebîlik, resul-
lük, peygamber olarak gön-
derilme, peygamberlik.
sadkyet:
sadklk, do¤ruluk,
sadakat.
sfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, va-
sf.
suhuf:
Allah'n dört büyük ki-
tabn dflnda Cebrail vasta-
syla, sahifeler fleklinde baz
peygamberlerine gönderdi¤i
lâhî emirler.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tanklk.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul
etme, do¤rulama, gerçekli¤ini
kabul etme.
tebaiyet:
tâbilik, tâbi olma,
uyma.
Tevrat:
Hz. Mûsa'ya (a.s.) indi-
rilmifl olan lâhî kitap.
umum:
hep, bütün, cümle,
herkes.
üstat:
ö¤retici.
vahdaniyet:
Allah'n birli¤i ve
varl¤, Allah'n bir oluflu.
vahdaniyet-i lâhiye:
lâhî
birlik, Allah'n bir, tek olmas.
vücut:
var olma, var olufl, var-
lk.
zahir:
açk, belli, meydanda.
zat:
kifli, flahs, fert.
Zebur:
Hz. Davud'a (a.s.) nazil
olan mukaddes kitap.