gibi; her bir ferdin, her bir zîhayat›n Rabbi ve Hâl›k› ol-
mak haysiyetiyle, hususî bir surette, fakat perdeler arka-
s›nda onlar›n kabiliyetine göre bir tarz-› mükâlemesi var.
‹kinci fark
: Vahiy gölgesizdir, safîdir, havassa has-
t›r. ‹lham ise gölgelidir, renkler kar›fl›r, umumîdir. Melâ-
ike ilhamlar› ve insan ilhamlar› ve hayvanat ilhamlar› gi-
bi, çeflit çeflit, hem pek çok envalar›yla, denizlerin katre-
leri kadar kelimat-› Rabbaniyenin teksirine medar bir ze-
min teflkil ediyor.
n
ón
Ør
æn
J r
¿n
G n
?r
Ñn
b o
ôr
ën
Ñr
dG n
óp
Øn
æn
d »
u
Hn
Q p
äÉn
ªp
?n
µ
p
d Gk
OGn
óp
e o
ôr
ën
Ñ r
dG n
¿Én
c
r
ƒn
d
1
»
u
Hn
Q o
äÉn
ªp
?n
c
ayetinin bir vechini tefsir ediyor anlad›.
Sonra, ilham›n mahiyetine ve hikmetine ve flahadeti-
ne bakt›, gördü ki: Mahiyeti ile hikmeti ve neticesi dört
nurdan terekküp ediyor.
B
‹R‹NC‹S‹
:
Teveddüd-i ‹lâhî denilen kendini mahlûkat›na
fiilen sevdirdi¤i gibi, kavlen ve huzuren ve sohbeten da-
hi sevdirmek, vedudiyetin ve rahmaniyetin muktezas›d›r.
‹
K‹NC‹S‹
:
‹bad›n›n dualar›na fiilen cevap verdi¤i gibi,
kavlen dahi perdeler arkas›nda icabet etmesi, Rahîmiye-
tin fle’nidir.
Ü
ÇÜNCÜSÜ
:
A¤›r beliyyelere ve fliddetli hâllere düflen
mahlûkatlar›n›n istimdatlar›na ve feryatlar›na ve tazarru-
atlar›na fiilen imdat etti¤i gibi, bir nevi konuflmas›
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 545
K
ASTAMONU
H
AYATI
nine indirilen mana.
imdat:
yard›m, yard›ma yetiflme,
zor durumda kalana yap›lan yar-
d›m.
istimdat:
medet dileme, imdat
isteme, yard›ma ça¤›rma.
kabiliyet:
beceriklilik, eli ifle yat-
k›nl›k, istidat, yetenek.
katre:
damla.
kavlen:
söz ile, sözlü olarak, fiilî
olmayan.
kelimat-› Rabbanîye:
Rabbe ait
kelimeler, sözler.
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›, ha-
kikat›, iç yüzü, bir fleyi tayin eden
aslî unsur, neden ibaret oldu¤u,
nitelik.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, yarat›k-
lar, Allah taraf›ndan yarat›lanlar.
medar:
dayanak noktas›, sebep,
vesile.
melâike:
melekler, ferifltehler.
mukteza:
gerek.
netice:
sonuç.
nevi:
tür, çeflit.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-
ya, ›fl›k, flule.
Rab:
yaratan, büyüten, terbiye
eden.
Rahîmiyet:
merhamet edicilik.
rahmaniyet:
Cenab-› Hakk›n kul-
lar›n› beslemesi, korumas› ve
merhamet etmesi vasf›.
safî:
saf, duru, kat›fl›ks›z, halis, sa-
mimi.
sohbeten:
sohbet ederek, konu-
flarak.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
fle'n:
hâl, keyfiyet, durum, özellik,
yap›, istidat.
tarz-› mükâleme:
konuflma tarz›.
tazarruat:
tazarrular, yalvar›fllar,
yalvarmalar.
tefsîr:
aç›klama, tamamen aç›kla-
ma, izah.
teksîr:
ço¤altma, art›rma.
terekküp:
mürekkep olma, kar›-
fl›p birleflme, birden fazla fleyin
birleflmesinden oluflma.
teflkil:
oluflturma, meydana getir-
me.
teveddüt-i ‹lâhî:
Allah'›n kendini
kullar›na sevdirmesi.
umumî:
umuma ait, umumla ilgi-
li, herkesle alâkal›, herkese ait.
vahiy:
Cenab-› Hakk›n diledi¤i
hükümleri, s›rlar› ve hakikatleri
peygamberlere bildirmesi.
vecih:
yön, taraf.
vedudiyet:
Cenab-› Hakk›n ken-
dini sevdirmesi.
zemin:
yer.
zîhayat:
hayat sahibi.
beliyye:
felâket, keder, tasa,
kasavet, musibet.
dua:
Allah'a yalvarma, niyaz.
enva:
çeflitler, türler, neviler.
fert:
flah›s, kifli.
feryat:
yard›m istemek için
yüksek sesle ba¤›rma, ça¤›r-
ma.
fiilen:
fiille, davran›fl ve hare-
ketlerle, yaparak.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her
fleyi yoktan var eden, yarat›-
c›.
has:
bir kimseye ayr›lm›fl
olan, özel.
havas:
okumufllar, bilginler,
âlimler.
haysiyetiyle:
itibar›yla, sebe-
biyle.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
gaye.
hususî:
flahsî, kiflisel.
huzuren:
yak›n›nda olarak.
ibad:
abdler, kullar, ibadet
edenler.
icabet:
kabul etme, kabul
edilme.
ilham:
belli bilgi vas›talar›na
baflvurmadan Allah taraf›n-
dan insan›n kalbine veya zih-
1.
Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenme-
den o denizler tükenirdi. (Kehf Suresi: 109.)