müttefikan
1
n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
dp
G n
=
’
diyerek, vücub-i vücut ve vahdet-i
Rabbaniyeyi kâinata ilân ediyorlar. Güneflin ziyas›ndaki
yedi renkle günefli tan›mak gibi, yetmifl renkle, belki Es-
ma-i Hüsna adedince, fiems-i Ezelînin ziyas›ndan tecelli
eden ayr› ayr› nurlu renkler ve çeflit çeflit ziyal› levnler ve
baflka baflka hakikatli tarikatler ve muhtelif do¤ru mes-
lekler ve mütenevvi hakl› meflreplerde bulunan o kudsî
dâhîlerin ve nuranî ariflerin icma ve ittifakla imza ettikle-
ri bir hakikat, ne derece zâhir ve bâhir oldu¤unu aynel-
yakîn müflahede etti. Ve enbiyan›n icma› ve asfiyan›n it-
tifak› ve evliyan›n tevafuku ve bu üç icma›n birden ittifa-
k›, günefli gösteren gündüzün ziyas›ndan daha parlak
gördü.
‹flte, bu misafirin tekkeden ald›¤› feyze k›sa bir iflaret
olarak,
Birinci Makam›n Onuncu Mertebesinde
,
o
´Én
ªr
Lp
G /
¬p
Jn
ór
Mn
h ?/
a /
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h '
¤n
Y s
?n
O i/
òs
dG *G s
’p
G n
¬`'
dp
G n
= ’
2
p
án
bs
ón
°üo
ªr
dG p
án
?s
?n
ëo
ªr
dG p
In
ôp
gÉs
¶dG p
ºp
¡p
JÉn
eGn
ôn
c n
h r
ºp
¡p
JÉs
«p
Ør
°ûn
µp
H p
AÉn
«p
dr
hn
’r
G
denilmifl.
Sonra, kemalât-› insaniyenin en mühimmi ve en büyü-
¤ü, belki bilcümle kemalât-› insaniyenin menba› ve esa-
s›, iman-› billâhtan ve marifetullahtan nefl’et eden mu-
habbetullah oldu¤unu bilen o dünya seyyah›, bütün kuv-
vetiyle ve letaifiyle, iman›n kuvvetinde ve marifetin inki-
flaf›nda daha ziyade terakki etmesini istemek fikriyle ba-
fl›n› kald›rd› ve semavata bakt›. Kendi akl›na dedi ki:
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 537
K
ASTAMONU
H
AYATI
birli¤ine varma, fikir birli¤i.
ilâh:
tanr›, mabud.
ilân:
meydana ç›karma, belli et-
me, yayma, duyurma, bildirme.
iman-› billâh:
Allah'a inanma, Al-
lah'›, onun kâinatta tecelli eden
bütün s›fat ve isimleriyle beraber
kabul ederek Ona inanma.
istinaden:
istinat ederek, daya-
narak, güvenerek, delil kabul
ederek.
ittifak:
birleflme, birlik.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
kemalât-› insaniye:
insana ait
mükemmellik ve olgunluklar.
keramet:
Allah'›n velî kullar›nda
görülen ola¤anüstü hâller veya
tabiatüstü hâdiseler.
keflfiyat:
evliyan›n, Allah'›n ilham
etmesiyle gösterdikleri gaybla il-
gili s›rlar, manevî s›rlar, keflifler.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
levn:
renk, boya, s›fat.
marifetullah:
Allah'› tan›ma, an-
lama, bilme.
menba:
kaynak, her hangi bir fle-
yin ç›kt›¤› yer.
meslek:
aklen, kalben, amelen
yürünen yol.
meflrep:
gidifl, hareket tarz›, tav›r,
tutum, meslek.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli, çeflit
çeflit, farkl›.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mürflit:
irflat eden, do¤ru yolu
gösteren, rehber, k›lavuz.
müflahede:
‹lâhî s›rlar› ve tecelli-
leri seyretme, Hakk› seyr ü tema-
fla etme, ‹lâhî âlemi görme, hak-
kalyakîn hâli.
mütenevvi:
türlü türlü, çeflit çe-
flit, cins cins, muhtelif.
müttefikan:
ittifakla, birleflerek.
nefl'et:
meydana gelme, ileri gel-
me, has›l olma, oluflma.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-
ya, ›fl›k, flule.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak, mü-
nevver.
fiems-i Ezelî:
ezelî günefl.
tarikat:
ayn› dinden olmakla bir-
likte, baz› ‹lâhî hakikatlere varma
ve Allah'a vas›l olma yolunda
farkl› görüfl tafl›yanlar›n meydana
getirdi¤i topluluk.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tevafuk:
uyma, uygun gelme,
uygunluk, rastlamak, münasebet,
birbirine denk gelme.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik bir
ve tek olma.
vahdet-i Rabbaniye:
terbiye ve
idare edici Allah'›n mutlak birli¤i.
zahir:
aç›k, belli, meydanda.
ziya:
›fl›k, ayd›nl›k, nur, parlakl›k.
arif:
çok irfanl›, bilgi sahibi.
aynelyakîn:
gözle görür de-
recede inanma.
bâhir:
besbelli, apaç›k.
bilcümle:
hepsi beraber.
bilicma:
birlikte, birleflerek.
dâhî:
son derece zeki, anla-
y›fll›, uyan›k, deha sahibi.
delâlet:
delil olma, gösterme.
dergâh:
tekke, dervifllerin
ibadet veya zikir maksad›yla
bir araya geldikleri yer.
ehl-i keflif ve keramet:
Al-
lah'›n bir ikram› olarak, ola¤a-
nüstü hal ve hareketlerin
kendilerinde görüldü¤ü velî
flah›slar ve maneviyat âlem-
lerinde iman hakikatlerini
gözleme yetene¤ine sahip in-
sanlar, velîler.
enbiya:
nebiler, peygamber-
ler.
esas:
temel.
Esma-i Hüsna:
Allah'›n güzel
isimleri.
evliya:
keramet sahibi olan-
lar, erenler, velîler, ulular.
feyiz:
ilim, irfan.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
icma:
bir konu üzerinde fikir
1.
Ondan baflka hiçbir ilah yoktur. (Kasas Suresi: 88.)
2.
Allah’tan baflka hiçbir ilâh yoktur. O Allah ki, Onun vahdet içindeki vücub-i vücuduna, bi-
licma bütün evliya, aç›k, kesin ve do¤rulanm›fl keflfiyat ve kerametleriyle delâlet ederler.