Tarihçe-i Hayat - page 540

‹stidatlar› gayet muhtelif ve mezhepleri birbirinden
uzak ve muhalif olan umum istikametli ve nurlu ak›llar›n
iman ve tevhiddeki ittisafkârane ve rasihane itikatlar›, te-
vafuk ve sebatkârane ve mutmainane kanaat ve yakînle-
ri tetabuk ediyor. Demek, tebeddül etmeyen bir hakika-
te dayan›p ba¤lanm›fllar. Ve kökleri, metin bir hakikate
girmifl, kopmuyor. Öyleyse, bunlar›n nokta-i imaniyede
ve vücup ve tevhidde icmalar›, hiç kopmaz bir zincir-i
nuranîdir ve hakikate aç›lan ›fl›kl› bir penceredir.
Hem gördü ki:
Meslekleri birbirinden uzak ve meflrep-
leri birbirine mübayin olan umum selim ve nuranî kalp-
lerin erkân-› imaniyedeki muttas›fane ve itminankârâne
ve müncezibâne keflfiyat ve müflahedatlar› birbiriyle te-
vafuk ve tevhidde birbirine mutab›k ç›k›yor. Demek, ha-
kikate mukabil ve vâs›l ve mütemessil bu küçücük birer
arfl-› marifet-i Rabbaniye ve bu cami birer âyine-i Same-
dâniye olan nuranî kalpler, flems-i hakikate karfl› aç›lan
pencerelerdir; ve umumu birden, günefle ayinadarl›k
eden bir deniz gibi, bir âyine-i azamd›r. Bunlar›n vücub-i
vücutta ve vahdette ittifaklar› ve icmalar›, hiç flafl›rmaz ve
flafl›rtmaz bir rehber-i ekmel ve bir mürflid-i ekberdir.
Çünkü, hiçbir cihetle hiçbir imkân ve hiçbir ihtimal yok
ki, hakikatten baflka bir vehim ve hakikats›z bir fikir ve
as›ls›z bir s›fât, bu kadar müstemirrane ve rasihane bu
pek büyük ve keskin gözlerin umumunu birden aldats›n,
galat-› hisse u¤rats›n. Buna ihtimal veren bozulmufl
ve çürümüfl bir akla, bu kâinat› inkâr eden ahmak
arfl-› marifet-i Rabbaniye:
Rabbi
tan›ma, bilme arfl›.
âyinedar:
ayna tutan.
âyine-i azam:
en büyük ayna.
âyine-i Samedaniye:
Samed ay-
nas›, Allah'›n hiçbir fleye muhtaç
olmay›fl›n› ve her fleyin Ona muh-
taç oluflunu gösteren ayna.
cami:
içine alan, toplayan.
cihet:
yön, flekil, sebep.
erkân-› imaniye:
imana ait esas-
lar.
icma:
bir konu üzerinde fikir birli-
¤ine varma, fikir birli¤i.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
istikamet:
inanç, düflünce ve ni-
yette, tutum ve davran›flta Al-
lah'›n r›zas›na uygun dürüstlük.
itikat:
Allah'a ba¤l›l›k, inan›fl.
itminan:
inanma, birine inanma,
güvenme, gönül rahatl›¤› içinde
tereddütsüz kabul etme.
itminankârâne:
kalp ve ruhu
doymufl olarak.
ittifak:
birleflme, birliktelik.
ittisaf:
özellik kazanma.
ittisafkârane:
vas›flar› belli olur
surette, bir s›fat alarak, bir hâl ta-
k›narak.
keflfiyat:
evliyan›n, Allah'›n ilham
etmesiyle gösterdikleri gaybla il-
gili s›rlar, manevî s›rlar, keflifler.
keyfiyet:
bir fleyin nas›l oldu¤u,
hâl, durum, vaziyet, husus, vas›f,
nitelik, kalite, iç yüz.
meslek:
aklen, kalben, manen
yürünen yol.
meflrep:
gidifl, hareket tarz›, tav›r,
tutum, meslek.
metin:
sa¤lam ve dayan›kl›, kavi.
mezhep:
dinde tutulan yol, dinde
anlay›fl ve ibadet yolu.
muhalif:
muhalefet eden, ayk›r›-
l›k gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl› gelen.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli, çeflit.
mukabil:
karfl›, karfl›l›k, muâdil.
mutab›k:
birbirine uyan, aralar›n-
da anlaflmazl›k olmayan.
mutmainâne:
mutmain olarak,
gönlü hofl bir flekilde, kalp ve ru-
hu doymufl olarak.
mübayin:
uymayan, benzeme-
yen, z›t.
mürflid-i ekber:
en büyük mürflit,
Hz. Muhammed ve Kur'ân-› Ke-
rîm.
müstemirrâne:
devaml› olarak,
aral›ks›z.
müflahedat:
gözle görülen fleyler,
müflahede edilen fleyler, meflhu-
dat.
mütalâa:
okuma, dikkatli okuma.
mütemessil:
cisimlenen, cisim
fleklinde görünen.
nokta-i imaniye:
iman noktas›.
540 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
nur:
ayd›nl›k, ziya, ›fl›k, flule.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak,
münevver.
rasihane:
sa¤lamca, sa¤lam
olarak.
rehber-i ekmel:
en mükem-
mel rehber.
sebatkârane:
sab›r ve sebat
ederek, sebat göstererek, se-
batl› bir flekilde.
selim:
temiz, samimî.
s›fat:
hâl, nitelik, vas›f.
flems-i hakikat:
hakikat gü-
nefli, gerçe¤in parlakl›¤›.
tebeddül:
baflkalaflma, de¤ifl-
me, baflka hale getirme, bafl-
ka flekil alma.
tetabuk:
birbirine uygun ol-
ma, uygun gelme, uyma.
tevafuk:
uyma, uygun gelme,
uygunluk, rastlamak, müna-
sebet, birbirine denk gelme.
tevhid:
Allah'›n bir oldu¤una
inanma, Allah'›n varl›¤›n›, bir-
li¤ini, dengi ve orta¤› bulun-
mad›¤›n› kabul etme.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik
bir ve tek olma.
vas›l:
eriflen, ulaflan, kavuflan,
yetiflen.
vehim:
kuruntu.
vücub-i vücut:
Allah'›n varl›-
¤›n›n zorunlu oluflu, var ol-
mak için bir sebebe muhtaç
olmamas›.
vücup:
Allah'›n varl›¤›n›n zo-
runlu oluflu.
yakîn:
kesin bilme, flüpheden
s›yr›larak bilme, son derece
emin olarak bilme, do¤ru ve
kuvvetle bilme.
zincir-i nuranî:
nurlu zincir.
1...,530,531,532,533,534,535,536,537,538,539 541,542,543,544,545,546,547,548,549,550,...1390
Powered by FlippingBook