Tarihçe-i Hayat - page 539

‹flte bu yolcunun melâikeden ald›¤› derse k›sa bir ifla-
ret olarak,
Birinci Makam›n On Birinci Mertebesinde
,
/
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h '
¤n
Y s
?n
O i/
òs
dG p
Oƒo
Lo
ƒr
dG o
Öp
LGn
ƒr
dG *G s
’p
G n
¬`'
dp
G = n
n
Ú/
ªu
?n
µn
ào
ªr
dGn
h p
¢SÉs
ædG p
QÉn
¶r
fn
’p
n
Ú/
?u
ã`n
ªn
ào
ªr
dG p
án
µp
Ä '
` = ?n
ªr
dG o
¥Én
Øs
Jp
G /
¬p
Jn
ór
Mn
h?/
a
1
p
án
?p
aGn
ƒn
ào
ªr
dG p
án
?p
HÉn
£n
ào
ªr
dG p
ºp
¡p
JGn
QÉn
Ñr
Np
Ép
H p
ôn
°ûn
Ñr
dG u
¢UGn
ƒn
N n
™n
e
denilmifltir.
Sonra, pürmerak ve pürifltiyak o misafir, âlem-i flaha-
det ve cismanî ve maddî cihetinde mahsus taifelerin dil-
lerinden ve lisan-› hâllerinden ders ald›¤›ndan, âlem-i
gayp ve âlem-i berzahta dahi mütalâa ile bir seyahat ve
bir taharri-i hakikat arzu ederken, her taife-i insaniyede
bulunan ve kâinat›n meyvesi olan insan›n çekirde¤i hük-
münde bulunan ve küçüklü¤üyle beraber, manen kâinat
kadar inbisat edebilen müstakim ve münevver ak›llar›n,
selim ve nuranî kalplerin kap›s› aç›ld›. Bakt› ki, onlar,
âlem-i gayp ve âlem-i flahadet ortas›nda insanî berzah-
lard›r; ve iki âlemin birbiriyle temaslar› ve muameleleri,
insana nispeten o noktalarda oluyor gördü¤ünden, ken-
di ak›l ve kalbine dedi ki:
“Gelin, bu emsalinizin kap›s›ndan hakikate giden yol
daha k›sad›r. Biz öteki yollardaki dillerden ders ald›¤›m›z
gibi de¤il, belki iman noktas›ndaki ittisaflar›ndan ve key-
fiyet ve renklerinden mütalâam›zla istifade etmeliyiz” de-
di, mütalâaya bafllad›. Gördü ki:
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 539
K
ASTAMONU
H
AYATI
ihbar:
haber verme, bildirme, an-
latma, duyurma.
ihbarat:
ihbarlar, bildirmeler, ha-
ber vermeler.
ilâh:
tanr›, mabud.
inbisat:
yay›lma, aç›lma, genlefl-
me.
insanî:
insana ait, insanla alâkal›.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
lisan-› hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkal›, cismanî.
manen:
iç varl›k bak›m›ndan,
duyguca, gönülce, yürekçe, ruh-
ça, mana itibariyle, manaca.
melâike:
melekler, ferifltehler.
muamele:
birbirine karfl› herhan-
gi bir davran›flta bulunma, birbi-
riyle ifl yapma.
mutab›k:
birbirine uyan, aralar›n-
da anlaflmazl›k olmayan.
muvaf›k:
yerinde, uygun, uyar,
münasip.
münevver:
nurlanm›fl, nurland›-
r›lm›fl, parlat›lm›fl, ayd›nlat›lm›fl.
müstakim:
temiz, namuslu, do¤-
ru, ahlâkl›, istikamet sahibi.
mütalâa:
okuma, dikkatli okuma.
nazar:
göz atma, bakma, bak›fl.
nispeten:
nispet olarak, nispetle,
k›yaslayarak, öncekine göre, bir
dereceye kadar.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak, mü-
nevver.
nur-i iman:
imandan gelen nur,
ayd›nl›k, parlakl›k.
pürifltiyak:
çok ifltiyakl›, özlem,
hasret, ifltiyak dolu, çok flevkli.
pürmerak:
çok merakl›, merak
dolu.
rehber:
yol gösteren, k›lavuz, de-
lil.
selim:
temiz, samimî.
seyahat:
yolculuk, uzun yolculuk.
taharri-i hakikat:
hakikati arafl-
t›rma, do¤ruyu arama, araflt›rma,.
taife:
bölük, tak›m, güruh, f›rka.
taife-i insaniye:
insana ait taife.
temessül:
bir flekil ve surete gir-
me, cisimlenme.
tetabuk:
birbirine uygun olma,
uygun gelme, uyma.
tevafuk:
uyma, uygun gelme,
uygunluk, rastlamak, münasebet,
birbirine denk gelme.
Vacibü'l-Vücut:
varl›¤› zarurî ve
zatî olan.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik bir
ve tek olma.
vücub-i vücut:
Allah'›n varl›¤›n›n
zorunlu oluflu, var olmak için bir
sebebe muhtaç olmamas›.
zemin:
yeryüzü.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i berzah:
ruhlar›n k›ya-
mete kadar kalacaklar› âlem.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, gö-
rünmeyen, fakat varl›¤› kesin
olan ve mahiyeti allah tara-
f›ndan bilinen baflka dünya-
lar.
âlem-i flahadet:
gözle gördü-
¤ümüz, flahit oldu¤umuz
âlem, kâinat.
berzah:
iki fley aras›ndaki
aral›k, mesafe.
befler:
insan, insanl›k, âde-
mo¤lu.
bilittifak:
ittifakla, beraberce,
uyuflarak, elbirli¤iyle, oybirli-
¤iyle, tamam›yla.
cihet:
yan, yön, taraf.
cismanî:
manevî ve ruhanî
karfl›l›¤›, maddî ve cisimli ol-
mak.
delâlet:
delil olma, gösterme.
emsal:
efller, benzerler.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
havas:
okumufllar, bilginler,
âlimler.
hükmünde:
yerinde, de¤erin-
de.
1.
Allah'tan baflka hiçbir ilâh yoktur. O Vacibü'l-Vücud ki, Onun vahdet içindeki vücub-i vücu-
duna, insanlar›n nazar›na temessül eden ve beflerin havas k›sm›yla konuflan melekler,
esasta ve neticede birbirine uyan haberleriyle, bilittifak delâlet ederler.
1...,529,530,531,532,533,534,535,536,537,538 540,541,542,543,544,545,546,547,548,549,...1390
Powered by FlippingBook