ilmi ve kudreti gibi, küllî ve muhit olarak her fleyin kabi-
liyetine göre tecelli etmesi; hiçbir sual bir suale, bir ifl bir
ifle, bir hitap bir hitaba mâni olmamas› ve kar›flt›rmama-
s› bilbedahe anlafl›l›yor. Ve bütün o cilveler, o konuflma-
lar ve ilhamlar birer birer ve beraber bilittifak o fiems-i
Ezelînin huzuruna ve vücub-i vücuduna ve vahdetine ve
ehadiyetine delâlet ve flahadet ettiklerini aynelyakîne ya-
k›n bir ilmelyakînle bildi.
‹flte, bu merakl› misafirin âlem-i gayptan ald›¤› ders-i
marifetine k›sa bir iflaret olarak,
Birinci Makam›n On
Dördüncü ve On beflinci Mertebelerinde
,
'
¤n
Y s
?n
O i/
òs
dG o
ón
Mn
’r
G o
óp
MGn
ƒr
dG p
Oƒo
Lo
ƒr
dG o
Öp
LGn
ƒr
dG *G s
’p
G p
¬'
dp
G = n
’
p
ás
?n
ër
dG p
äÉn
«r
MGn
ƒr
dG p
™«/
ªn
L o
´Én
ªr
Lp
G /
¬p
Jn
ór
Mn
h »/
a /
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h
p
äÉn
at
ôn
©s
à?p
dn
h p
ás
«p
fÉn
ër
Ñt
°ùdG p
äÉn
ªn
dÉn
µo
ªr
?p
dn
h p
ás
«p
¡n
dp
’r
G p
än
’t
õn
æs
à?p
d p
án
æu
ªn
°†n
ào
Ÿr
G
p
äGn
QÉn
©r
°Tp
Ór
`p
dn
h /
?p
OÉn
Ñp
Y p
äÉn
LÉn
æo
e n
ór
æp
Y p
ás
«p
fÉn
ªr
Ms
ôdG p
än
Ón
HÉn
?o
ªr
?p
dn
h p
ás
«p
fÉs
Hs
ôdG
/
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h '
¤n
Y s
?n
O Gn
òn
cn
h @ /
¬p
JÉn
bƒo
?r
în
ªp
d p
?p
Oƒo
Lo
ƒp
d p
ás
«p
fGn
ón
ªs
°üdG
p
ás
«p
¡ '
dp
’r
G p
äGn
Ot
On
ƒs
à?p
d p
án
æu
ªn
°†n
ào
Ÿr
G p
án
bp
OÉs
°üdG p
äÉn
eÉn
¡r
dp
’r
G o
¥Én
Øu
Jp
G /
¬p
Jn
ór
Mn
h?/
a
p
ás
«p
fÉs
Hs
ôdG p
äGn
OGn
ór
ep
Ór
`p
dn
h p
¬p
JÉn
bƒo
?r
fln
p
äGn
ƒn
Yn
óp
d p
ás
«p
fÉn
ªr
Ms
ôdG p
äÉn
HÉn
Lp
Ór
`p
dn
h
1
/
¬p
JÉn
Yƒo
ær
°ün
Ÿ p
/
?p
Oƒo
Lo
ƒp
d p
ás
«p
fÉn
ër
Ñ° t
ùdG p
äÉn
°SÉn
°ùr
Mp
Ór
`p
dn
h p
?p
OÉn
Ñp
Y p
äÉn
KÉn
¨p
àr
°Sp
’p
denilmifltir.
Sonra, o dünya seyyah› kendi akl›na dedi ki:
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 547
K
ASTAMONU
H
AYATI
hitap:
söz.
huzur:
yan, kat, makam.
icma:
bir konu üzerinde fikir birli-
¤ine varma, fikir birli¤i.
ilâh:
tanr›, ma'bud.
ilham:
belli bilgi vas›talar›na bafl-
vurmadan Allah taraf›ndan insa-
n›n kalbine veya zihnine indirilen
mana.
ilhamat-› sad›ka:
do¤ru, gerçek
ilhamlar, gönle do¤malar, kalbe
gelmeler.
ilmelyakîn:
yakîn ile bilme, bir
fleyi ilim ve delil ile kesin olarak
bilme, tan›ma, kabul etme.
istigase:
medet umma, yard›m
isteme.
ittifak:
fikir birli¤i, söz birli¤i.
kabiliyet:
beceriklilik, eli ifle yat-
k›nl›k, istidat, yetenek.
keza:
böyle, böylece.
kudret:
Allah'›n bütün varl›¤› çev-
releyen ezelî kuvveti.
kul:
Allah'›n yaratt›¤› mahlûk, Al-
lah'a nazaran insan.
küllî:
külle ilgili, bütüne ait, umu-
mî, bütün, hepsi.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, yarat›k-
lar, Allah taraf›ndan yarat›lanlar.
masnu:
sanatla yap›lm›fl varl›klar.
muhit:
ihata eden, etraf›n› çevi-
ren, kuflatan, saran.
mukabele-i Rahmaniye:
Rah-
man olan Allah'›n zat›na has ve
yarafl›r karfl›l›k vermesi.
mükâleme-i Sübhaniye:
yarat-
t›klar›n›n kendisine tesbih etti¤i
Cenab-› Hakk›n konuflmas›.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
fiems-i Ezelî:
her fleyin mutlak
ayd›nlat›c›s› olan ve bafllang›c›
olmayan Allah.
taarrüfat-› Rabbaniye:
Cenab-›
Allah'›n kendini tan›tmalar›, bil-
dirmeleri.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tecelli:
belirme, bilinme.
tenezzülât-› ‹lâhiye:
Cenab-›
Hakk›n kullar›n›n anlay›fl seviye-
lerine göre konuflmas› ve derin
hakikatlar›, anlayabilecekleri ifa-
delerle beyan etmesi.
teveddüdat-› ‹lâhî:
Allah'›n ken-
dini kullar›na sevdirmeleri.
Vacibü'l-Vücud:
varl›¤› zarurî ve
zatî olan Allah.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik bir
ve tek olma.
vahiy:
Cenab-› Hakk›n diledi¤i
hükümleri, s›rlar› ve hakikatleri
peygamberlere bildirmesi.
vücub-i vücut:
Allah'›n varl›¤›n›n
zorunlu oluflu, var olmak için bir
sebebe muhtaç olmamas›.
vücut:
varl›k, cisim.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, gö-
rünmeyen, fakat varl›¤› kesin
olan ve mahiyeti allah taraf›n-
dan bilinen baflka dünyalar.
aynelyakîn:
gözle görür de-
recede inanma.
bilbedahe:
aç›ktan, aflikâr
olarak.
bilittifak:
ittifakla, beraberce,
uyuflarak, elbirli¤iyle, oybirli-
¤iyle, tamam›yla.
cilve:
görünme, akis.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ders-i marifet:
bilgilenme, ir-
fan dersi.
ehadiyet:
Allah'›n her bir fley-
de birli¤inin tecelli etmesi, Al-
lah'›n birli¤i.
1.
Allah’tan baflka hiçbir ilâh yoktur. O öyle bir Vacibü’l-Vücud’dur ki; onun vücub-i vücudu-
na ve vahdetine, tenezzülât-› ‹lâhiyeyi, mukâleme-i Sübhaniyeyi, taarrüfat-› Rabbaniyeyi,
kullar›n dualar›na mukabele-i Rahmaniyeyi ve varl›¤›n› mahlûkat›na hissettirmesini ta-
zammun eden bütün gerçek vahiylerin icma›, delâlet eder. Ve keza teveddüdat-› ‹lâhiye-
yi, mahlûkat›n›n dualar›na icabat-› Rahmaniyeyi, kullar›n›n istigaselerine olan imdadat-›
Rabbaniyeyi ve masnuat›n›n vücuduna olan ihsanat-› Sübhaniyeyi tazammun eden ilha-
mat-› sad›kan›n ittifak› da Onun vücub-i vücuduna ve vahdetine delâlet eder.