Tarihçe-i Hayat - page 553

bu zat›n derece-i hakkaniyet ve sad›k›yetini günefl gibi
gösterdi¤ini gördü.
A
LTINCISI
:
Bu zat›n, ümmîli¤iyle beraber, getirdi¤i ha-
kaik-i kudsiye ve ihtira etti¤i ulûm-i âliye ve keflfetti¤i
marifet-i ‹lâhiyenin dersiyle ve talimiyle mertebe-i ilmiye-
de en yüksek makama yetiflen milyonlar asfiya-y› mü-
dakkikîn ve s›dd›kîn-i muhakkikîn ve dâhî hükema-i
mü’minîn bu zat›n üssülesas davas› olan vahdaniyeti kuv-
vetli bürhanlar›yla bilittifak ispat ve tasdik ettikleri gibi,
bu muallim-i ekberin ve bu üstad-› azam›n hakkaniyetine
ve sözlerinin hakikat oldu¤una ittifakla flahadetleri, gün-
düz gibi bir hüccet-i risaleti ve sad›k›yetidir. Meselâ,
Ri-
sale-i Nur,
yüz parças›yla, bu zat›n sadakat›n›n bir tek
bürhan›d›r.
Y
ED‹NC‹S‹
:
Âl ve Ashap nam›nda ve nev-i beflerin enbi-
yadan sonra feraset ve dirayet ve kemalâtla en meflhuru
ve en muhterem ve en namdar› ve en dindar ve en kes-
kin nazarl› taife-i azîmesi, kemal-i merakla ve gayet dik-
kat ve nihayet ciddiyetle bu zat›n bütün gizli ve aflikâr
hâllerini ve fikirlerini ve vaziyetlerini taharri ve teftifl ve
tetkik etmeleri neticesinde, bu zat›n dünyada en sad›k ve
en yüksek ve en hakl› ve hakikatli oldu¤una ittifakla ve
icma ile sars›lmaz tasdikleri ve kuvvetli imanlar›, güneflin
ziyas›na delâlet eden gündüz gibi bir delildir diye anlad›.
S
EK‹Z‹NC‹S‹
:
Bu kâinat, nas›l ki kendini icat ve idare ve
tertip eden ve tasvir ve takdir ve tedbir ile bir saray gibi,
bir kitap gibi, bir sergi gibi, bir temaflagâh gibi tasarruf
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 553
K
ASTAMONU
H
AYATI
icma:
bir konu üzerinde fikir birli-
¤ine varma, fikir birli¤i.
ihtira:
yeni bir fley bulma, benze-
ri görülmemifl bir fley icat etme,
vücuda getirme.
ilmelyakîn:
yakîn ile bilme, bir
fleyi ilim ve delil ile kesin olarak
bilme, tan›ma, kabul etme.
itikat:
bir inanca, bir fikre ba¤lan-
ma, inanma.
ittifak:
fikir birli¤i, söz birli¤i.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
kemal-i merak:
merak›n son de-
recesi, tam bir merak.
keflif:
gizli bir fleyi bulma, gizli bir
fleyi bulup meydana ç›karma.
marifet-i ‹lâhîye:
Allah'a mahsus
ilim, ‹lâhî sanat.
mertebe-i ilmiye:
ilim derecesi.
meselâ:
misal olarak, flunun gibi,
söz gelifli, faraza.
muallim-i ekber:
en büyük mu-
allim, en büyük ö¤retici.
muhterem:
sayg› de¤er, hürmete
lây›k, aziz, sayg›n.
nam:
ad, isim.
namdar:
meflhur, ünlü, flöhretli,
naml›.
nazar:
düflünce, fikir.
nev'i befler:
insano¤lu, insan so-
yu.
nihayet:
son derece.
nur-i iman:
iman nuru, Allah'›n
varl›¤›na, yarat›c›l›¤›na inanmada-
ki gönül, kalp ve fikir ayd›nl›¤›.
sadakat:
ba¤l›l›k, do¤ruluk.
sad›k:
do¤ru, gerçek, sadakatli,
sözünde, vaadinde, iflinde do¤ru
olan.
sad›k›yet:
sad›kl›k, do¤ruluk, sa-
dakat.
s›dd›kîn-i muhakkikîn:
muhak-
kiklerin, hakikati araflt›ranlar›n
s›dd›k olanlar›.
suret:
flekil, biçim.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
taharri:
arama, araflt›rma, incele-
me, tahkik etme.
taife-i azîme:
büyük bir taife, bü-
yük bir grup.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama, gerçekli¤ini kabul et-
me.
teftifl:
kontrol etme.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, ince-
den inceye yoklama, inceleme.
ulûm-i âliye:
yüksek ilimler.
ümmî:
okuma yazmas› olmayan,
okumam›fl.
üssü'l-esas:
hakikî sa¤lam temel.
üstaz-› azam:
en büyük üstat.
vahdaniyet:
Allah'›n birli¤i ve
varl›¤›, Allah'›n bir oluflu.
vaziyet:
durum, hâl.
ziya:
›fl›k, ayd›nl›k, nur, parlakl›k.
Âl ve Ashap:
Peygamberimi-
zin ailesi ve onun soyundan
gelenler ile Sahabeler, yani
Hz. Peygamberi (a.s.m.) gör-
müfl ve onunla konuflmufl
olan Müslüman kimseler.
asfiya-i müdakkikîn:
âyet ve
hadislere dayanarak do¤ru ve
isabetli hükümler ç›karan
âlimler.
Ashap
:
sahipler, malik olanlar.
aflikâr:
aç›k, belli, meydanda.
aynelyakîn:
gözle görür de-
recede inanma.
bilittifak:
ittifakla, beraberce,
uyuflarak, elbirli¤iyle, oybirli-
¤iyle, tamam›yla.
bürhan:
delil, ispat, tan›k.
dâhî:
son derece zeki, anla-
y›fll›, uyan›k, deha sahibi.
delâlet:
delil olma, gösterme.
delil:
flahit, belge, tan›k.
derece-i hakkaniyet ve sa-
d›k›yet:
do¤ruluk, gerçeklik
ve sahihlik derecesi.
dirayet:
zekâ, ak›l, kabiliyet.
enbiya:
nebiler, peygamber-
ler.
feraset:
anlay›fll›l›k, çabuk se-
zifl, kavray›fl, anlama, sezme
kabiliyeti.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hakaik-› kudsiye:
kutsal ger-
çekler.
hakkalyakin:
marifet merte-
besinin en yükse¤i.
hakkaniyet:
hak ve adâlete
uygunluk.
hüccet-i risalet:
peygamber-
lik delili.
hükema-i mü'minîn:
Müslü-
man âlimler.
1...,543,544,545,546,547,548,549,550,551,552 554,555,556,557,558,559,560,561,562,563,...1390
Powered by FlippingBook