Tarihçe-i Hayat - page 558

Bu seyyah, bu zamanda bulundu¤u münasebetiyle, en
evvel, manevî i’caz-› Kur’âniyenin lem’alar› olan
Risale-i
Nur
’a bakt› ve onun yüz otuz risaleleri, âyât-› Furkaniye-
nin nükteleri ve ›fl›klar› ve esasl› tefsirleri oldu¤unu gör-
dü. Ve
Risale-i Nur
, bu kadar muannit ve mülhit bir as›r-
da, her tarafa hakaik-i Kur’âniyeyi mücahidâne neflretti-
¤i hâlde, karfl›s›na kimse ç›kamad›¤›ndan ispat eder ki,
onun üstad› ve menba› ve mercii ve günefli olan Kur’ân,
semavîdir, befler kelâm› de¤ildir. Hatta, Resailü’n-Nur’un
yüzer hüccetlerinden bir tek hüccet-i Kur’âniyesi olan
Yirmi Beflinci Söz ile On Dokuzuncu Mektubun ahiri,
Kur’ân’›n k›rk vecihle mu’cize oldu¤unu öyle ispat etmifl
ki, kim görmüflse, de¤il tenkit ve itiraz etmek, belki is-
patlar›na hayran olmufl, takdir ederek çok sena etmifl.
Kur’ân’›n vech-i i’caz›n› ve hak kelâmullah oldu¤unu
ispat etmek cihetini Risaletü’n-Nur’a havale ederek, yal-
n›z bir k›sa iflaretle, büyüklü¤ünü gösteren birkaç nokta-
ya dikkat etti.
B
‹R‹NC‹
N
OKTA
:
Nas›l ki Kur’ân, bütün mu’cizat›yla ve
hakkaniyetine delil olan bütün hakaik›yla, Muhammed
Aleyhissalâtü Vesselâm›n bir mu’cizesidir. Öyle de, Mu-
hammed Aleyhissalâtü Vesselâm da, bütün mu’cizat›yla
ve delâil-i nübüvvetiyle ve kemalât-› ilmiyesiyle, Kur’ân’-
›n bir mu’cizesidir ve Kur’ân kelâmullah oldu¤una bir
hüccet-i kat›as›d›r.
‹
K‹NC‹
N
OKTA
:
Kur’ân, bu dünyada, öyle nuranî ve sa-
adetli ve hakikatli bir surette bir tebdil-i hayat-› içtimaiye
ahir:
en son, en sondaki.
aleyhissalâtü vesselâm:
“salât
ve selâm onun üzerine olsun” an-
lam›nda Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in (a.s.m.) ismini duyun-
ca söylenmesi sünnet olan dua.
asr:
yüzy›l, as›r.
ayat-› Furkaniye:
hak ile bat›l›
ay›ran Kur'ân ayetleri.
belki:
hatta.
befler:
insan, insanl›k, âdemo¤lu.
cihet:
yan, yön, taraf.
delâil-i nübüvvet:
peygamberlik
delilleri, peygamberli¤in hak ol-
du¤unu ispatlayan deliller.
delil:
flahit, belge, tan›k.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
hakaik-› Kur'âniye:
Kur'ân ait
olan ve ondan gelen gerçekler.
hakkaniyet:
hak ve adâlete uy-
gunluk.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yarat›c›.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için “üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de...” manalar›nda, cümle baflla-
r›nda kullan›lan edatt›r.
havale:
bir ifli veya bir fleyi baflka
birine b›rakma, üstüne b›rakma,
›smarlama.
hayran:
çok takdir eden, çok be-
¤enen, hayranl›k hisseden.
hüccet:
delil, ispat, burhan.
hüccet-i Kur'âniye:
Kur'ân'›n is-
pat›, delili.
i'caz-› Kur'âniye:
Kur'ân'›n muci-
ze oluflu.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
itiraz:
bir fikri, hükmü veya duru-
mu kabul etmeyip çürütmeye
kalk›flma, karfl› ç›kma, karfl› dur-
ma.
kelâm:
söz, lâf›z, lâk›rd›.
kelâmullah:
Allah'›n kelâm›,
Kur'ân-› Kerîm.
kemalât-› ilmiye:
ilimdeki ilerle-
me, yükselme ve mükemmellik-
ler.
lem'a:
par›lt›, parlay›fl, parlama.
manevî:
madde d›fl› olan, maddî
olmayan, manaya ait.
menba:
kaynak, her hangi bir fle-
yin ç›kt›¤› yer.
merci:
merkez, kaynak, bafl vuru-
lacak yer, müracaat edilecek yer,
558 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
dönülecek yer, s›¤›n›lacak
yer.
muannit:
inatç›, ayak dire-
yen.
mu'cizat:
mu'cizeler, Allah ta-
raf›ndan verilip, yaln›z pey-
gamberlerin gösterebilecek-
leri büyük harika ifller.
mucize:
Allah'›n izniyle pey-
gamberler taraf›ndan ortaya
konulup bir benzerini yap-
makta baflkalar›n› aciz ve
hayrette b›rakan ola¤anüstü
fleyler.
mücahidâne:
mücahit olana
yak›fl›r flekilde, mücahitçe,
mücahit gibi.
mülhit:
‹slâm dininden ayr›-
lan, Allah'a ve dine inanma-
yan, Allah'› inkâr eden, dinsiz,
imans›z, münkir.
neflr:
da¤›tma, yayma, saç-
ma, serpme.
nükte:
herkesin anlayamad›-
¤› ince mana, ancak dikkat
edildi¤inde anlafl›lan ince söz
ve mana.
semavî:
Allah taraf›ndan
olan, ‹lâhî.
senâ:
överek bahsetme, öv-
me, övüfl, medih.
seyyah:
yolcu.
taharri:
arama, araflt›rma, in-
celeme, tahkik etme.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
tefsîr:
aç›klama, tamamen
aç›klama, izah.
tenkit:
elefltirme.
üstat:
ö¤retici.
vech:
sebep, vesile.
vech-i i'caz:
mu’cize yönü.
1...,548,549,550,551,552,553,554,555,556,557 559,560,561,562,563,564,565,566,567,568,...1390
Powered by FlippingBook