Tarihçe-i Hayat - page 562

Hem öyle bir tazelik ve gençlik ve flebabet ve garabet
göstermifl ki, on dört as›r yaflad›¤› ve herkesin eline ko-
layca girdi¤i hâlde, flimdi nazil olmufl gibi tazeli¤ini mu-
hafaza ediyor. Her as›r, kendine hitap ediyor gibi bir
gençlikte görmüfl. Her taife-i ilmiye, ondan her vakit is-
tifade etmek için kesretle ve mebzuliyetle yanlar›nda bu-
lundurduklar› ve üslûb-i ifadesine ittiba ve iktida ettikleri
hâlde, o, üslûbundaki ve tarz-› beyan›ndaki garabetini
aynen muhafaza ediyor.
B
Efi‹NC‹S‹
:
Kur’ân’›n bir cenah› mazide, bir cenah› müs-
takbelde, kökü ve bir kanad› eski peygamberlerin ittifak-
l› hakikatleri oldu¤u ve bu onlar› tasdik ve teyit etti¤i ve
onlar dahi tevafukun lisan-› hâliyle bunu tasdik ettikleri
gibi; öyle de, evliya ve asfiya gibi ondan hayat alan se-
mereleri ve hayattar tekemmülleriyle flecere-i mübareke-
lerinin hayattar, feyizdar ve hakikatmedar oldu¤una de-
lâlet eden ve ikinci kanad›n›n himayesi alt›nda yetiflen ve
yaflayan velâyetin bütün hak tarikatleri ve ‹slâmiyetin bü-
tün hakikatli ilimleri, Kur’ân’›n ayn-› hak ve mecma-i ha-
kaik ve camiiyette misilsiz bir harika oldu¤una flahadet
eder.
A
LTINCISI
:
Kur’ân’›n alt› ciheti nuranîdir, s›dk ve hakka-
niyetini gösterir,
Evet, alt›nda hüccet ve bürhan direkleri, üstünde sik-
ke-i i’caz lem’alar›, önünde ve hedefinde saadet-i dâreyn
hediyeleri, arkas›nda nokta-i istinad› vahy-i semavî haki-
katleri, sa¤›nda hadsiz ukul-i müstakimenin delillerle
asfiya:
samimî, saf, içi temiz, tut-
tu¤u yol do¤ru olan kimseler.
asr:
yüzy›l, as›r.
aynen:
bir fleyin asl› veya kendisi
olarak, t›pk› t›pk›s›na, hiç de¤ifl-
meden, oldu¤u gibi.
ayn-› hak:
hakk›n, gerçe¤in tâ
kendisi.
camiiyet:
toplay›c›, ihtiva ve iha-
ta edicilik.
cenah:
kanat, taraf, k›s›m.
cihet:
yan, yön, taraf.
darb›mesel:
misal olarak söyle-
nen meflhur söz, bir hâdiseye bi-
naen söylenen hikmetli söz, ata
sözü, vecize.
delâlet:
delil olma, gösterme.
evliya:
keramet sahibi olanlar,
erenler, velîler, ulular.
feyizdar:
feyizli, bol, bereketli,
gür.
garabet:
gariplik, tuhafl›k, hayret
vericilik.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
hakikatmedar:
hakikat kayna¤›.
hakkaniyet:
hak ve adâlete uy-
gunluk.
halâvet:
zevk, lezzet.
hârika:
her zaman rastlanmayan,
ola¤anüstü vas›flar tafl›yan ve
hayranl›k hissi uyand›ran, âdet ve
tabiat d›fl›nda olan fley.
hayattar:
canl›, yaflayan.
himaye:
koruma, esirgeme, mu-
hafaza etme.
hitap:
bir gruba veya bir toplulu-
¤a karfl› konuflma, nutuk.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
iktida:
tabi olma, uyma.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
ittiba:
tâbi olma, uyma, arkas›n-
dan gitme, itaat etme.
ittifak:
fikir birli¤i, söz birli¤i.
kesret:
çokluk, bolluk, fazlal›k, zi-
yadelik.
lisan-› hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
mazi:
geçmifl zaman, yaflan›lan-
dan önceki zaman.
mebzuliyet:
ucuzluk, bolluk, çok-
luk.
mecma-› hakaik:
hakikatlerin,
gerçeklerin topland›¤› yer.
misil:
benzer, efl, naz›r, t›pk›s›.
muhafaza:
koruma, saklama, h›f-
zetme.
müsellem:
herkes taraf›ndan ka-
bul edilen, do¤rulu¤u, gerçekli¤i
herkesçe kabul edilmifl olan, bel-
li, aflikâr, söz götürmez, su götür-
mez.
müstakbel:
gelecek zaman, istik-
bal.
nazil:
inme.
562 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak,
münevver.
semere:
meyve, netice, so-
nuç.
s›dk:
do¤ruluk, gerçeklik, ha-
kikat.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tan›kl›k.
flebabet:
gençlik.
flecere-i mübareke:
müba-
rek, kutlu a¤aç.
taife-i ilmiye:
ilim taifesi, ilim
tahsil edenlerin meydana ge-
tirdi¤i topluluk.
tarikat:
Allah'a ulaflmak için,
fleyhin gözetiminde müridin
takip edece¤i terbiye usul ve
yolu, seyir ü sülûk s›ras›nda
tutulan yol.
tarz-› beyan:
aç›klama ve
söyleme flekli.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul
etme, do¤rulama, gerçekli¤ini
kabul etme.
tekemmül:
olgunlaflma, ke-
mâle do¤ru gitme, kemale er-
me, mükemmelleflme.
tekrar-› tilâvet:
okunan›n
tekrarlanmas›.
tevafuk:
uyma, uygun gel-
me, uygunluk, rastlamak,
münasebet, birbirine denk
gelme.
teyit:
do¤rulama, do¤ru ç›-
karma, destekleme.
üslûb-i ifade:
ifade tarz›, ifa-
de biçimi.
üslûp:
ifade yolu, kendine
has ifade veya yaz› tarz›.
velâyet:
velîlik, ermifllik, Al-
lah dostlu¤u.
ziyade:
Artma, ço¤alma.
1...,552,553,554,555,556,557,558,559,560,561 563,564,565,566,567,568,569,570,571,572,...1390
Powered by FlippingBook