Tarihçe-i Hayat - page 571

Amma imkân ciheti ise, o da kâinat› istilâ ve ihata et-
mifl. Çünkü görüyoruz ki, her fley, küllî ve cüz’î bulun-
sun, büyük ve küçük olsun, arfltan ferfle, zerrattan seyya-
rata kadar her mevcut, mahsus bir zat ve muayyen bir
suret ve mümtaz bir flahsiyet ve has s›fatlar ve hikmetli
keyfiyetler ve maslahatl› cihazlarla dünyaya gönderiliyor.
Hâlbuki, o mahsus zata ve o mahiyete, hadsiz imkânat
içinde o hususiyeti vermek; hem, suretler adedince im-
kânlar ve ihtimaller içinde o nak›fll› ve farikal› ve müna-
sip o muayyen sureti giydirmek; hem, hemcinsinden
olan eflhas›n miktar›nca imkânlar içinde çalkanan o
mevcuda, o lây›k flahsiyeti imtiyazla tahsis etmek; hem,
s›fatlar›n nevileri ve mertebeleri say›s›nca imkânlar ve ih-
timaller içinde flekilsiz ve mütereddit bulunan o masnua
o has ve muvaf›k maslahatl› s›fatlar› yerlefltirmek; hem
hadsiz yollar ve tarzlarda bulunmas› mümkün olmas›
noktas›nda hadsiz imkânat ve ihtimalât içinde mütehay-
yir, sergerdan, hedefsiz o mahlûka, o hikmetli keyfiyet-
leri ve inayetli cihazlar› takmak ve teçhiz etmek, elbette
küllî ve cüz’î bütün mümkinat adedince ve her mümkü-
nün mezkûr mahiyet ve hüviyet, hey’et ve suret, s›fât ve
vaziyetinin imkânat› adedince, tahsis edici, tercih edici,
tayin edici, ihdas edici bir Vacibü’l-Vücud’un vücub-i vü-
cuduna ve hadsiz kudretine ve nihayetsiz hikmetine ve
hiçbir fley ve hiçbir fle’n Ondan gizlenmedi¤ine ve hiçbir
fley Ona a¤›r gelmedi¤ine ve en büyük bir fley en küçük
bir fley gibi Ona kolay geldi¤ine ve bir bahar› bir a¤aç ka-
dar ve bir a¤ac› bir çekirdek kadar sühuletle icat edebil-
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 571
K
ASTAMONU
H
AYATI
timal dahilinde olanlar.
imtiyaz:
fark, ayr›cal›k, üstünlük.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
intizam:
düzgün olma, düzgün
dizilme, düzgünlük, tertipli olma.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
hizmete alma, hizmet ettirme.
istilâ:
yükselme, yüce olma, yü-
celme.
istimal:
kullanma.
kemal-i ilim:
ilmin mükemmelli-
¤i.
keyfiyet:
nitelik.
kudret:
Allah'›n bütün varl›¤› çev-
releyen ezelî kuvveti.
küllî:
külle ilgili, bütüne ait, umu-
mî, bütün, hepsi.
lây›k:
uygun, yak›fl›r, münasip.
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›, ha-
kikat›, iç yüzü.
mahlûk:
yarat›lm›fl olan, yarat›k.
mahsus:
özel, has k›l›nm›fl
maksat:
kastedilen, hedef, gaye.
maslahat:
fayda, yarar.
masnu:
sanatla yap›lm›fl, sanat
de¤eri yüksek.
mertebe:
derece, basamak.
mesail:
meseleler.
mevcut:
var olan, bulunan, olan.
mizan:
ölçü.
muayyen:
tayin edilmifl, belli, be-
lirli.
muhakkikîn-i kelâmiye:
gerçek-
leri araflt›ran ve delilleriyle bilen
kelâm âlimleri.
muvaf›k:
yerinde, uygun, uyar,
münasip.
muvazene:
denge.
mümtaz:
meziyetleriyle baflkala-
r›ndan ayr›lan, seçkin.
münasip:
uygun, yerinde.
mütehayyir:
hayrette kalan, flafl-
m›fl, flafl›rm›fl, flaflk›n.
mütereddit:
tereddüt eden, ka-
rar veremeyen, karars›z.
nevi:
tür, çeflit.
nizam:
düzen.
Rabbanî:
Allah'a ait.
rahimane:
rahim olarak, merha-
met ederek, merhametli olarak.
Rahmanî:
rahman olan Allah'a
ait, Rahmana mensup, Rahman
ile ilgili.
sergerdan:
bafl› dönen, bafl› dön-
müfl.
seyyarat:
gezegenler.
s›fat:
hâl, keyfiyet, nitelik, vas›f.
tahsis:
has k›lma, ay›rma.
teçhiz:
cihazlama, donatma.
vazifedar:
vazifeli, vazifesi olan,
ifl gören.
vücub-i vücut:
Allah'›n varl›¤›n›n
zorunlu oluflu, var olmak için bir
sebebe muhtaç olmamas›.
Zat-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haflmet sahibi olan zat, Allah.
zerrat:
zerreler, çok ufak parça-
lar, moleküller, atomlar.
arfl:
gök, sema.
bahis:
konu, mevzu.
bilbedahe:
aç›ktan, aflikâr
olarak.
cihaz:
alet, organ.
cihet:
yan, yön, taraf.
cüz'î:
az, parçaya ait olan,
pek az.
eflhas:
flah›slar, adamlar, kifli-
ler, kimseler.
farika:
fark olunmas›na, ayr›l-
mas›na sebep olan.
ferfl:
yeryüzü, zemin, dünya.
gaye:
maksat, meram, hedef.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu
fludur ki, öyle iken, oysa ki,
hakikat flu ki.
havale:
bir ifli veya bir fleyi
baflka birine b›rakma, üstüne
b›rakma, ›smarlama.
hayattar:
canl›, yaflayan.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal›, anlaml› ve yerli
yerinde olufl.
hususîyet:
hususîlik, özellik.
icat:
vücuda getirme, yarat-
ma.
ihata:
kapsama, kuflatma.
ihdas:
yeniden bir fley yap-
ma, yeni bir fley meydana ge-
tirme, ortaya koyma.
ihtimal:
olabilirlik.
ihtimalât:
ihtimaller, olmas›
mümkün olan fleyler.
‹lâhî:
Allah'la ilgili, Cenab-›
Hakka dair.
imkân:
var olmas› veya yok
olmas› düflünülebilir olma,
var olmas› da, yok olmas› da
zorunlu olmama.
imkânat:
imkânlar› olabilirli-
likler, olmas› ve olmamas› ih-
1...,561,562,563,564,565,566,567,568,569,570 572,573,574,575,576,577,578,579,580,581,...1390
Powered by FlippingBook