beyan edildi¤i yere bakan adam,
Cevflen
in dahi misli
yoktur diyecek.
Hem, tebli¤-i risalette ve nâs hakka davette o derece
metanet ve sebat ve cesaret göstermifl ki, büyük devlet-
ler ve büyük dinler, hatta kavim ve kabilesi ve amcas
ona fliddetli adavet ettikleri hâlde, zerre miktar bir eser-i
tereddüt, bir telâfl, bir korkaklk göstermemesi ve tek ba-
flyla bütün dünyaya meydan okumas ve bafla da çkar-
mas ve slâmiyeti dünyann baflna geçirmesi ispat eder
ki, tebli¤ ve davette dahi misli olmamfl ve olamaz.
Hem, imanda, öyle fevkalâde bir kuvvet ve harika bir
yakîn ve mucizâne bir inkiflaf ve cihan flklandran bir
ulvî itikat taflmfl ki, o zamann hükümran olan bütün ef-
kâr ve akideleri ve hükemann hikmetleri ve ruhanî reis-
lerin ilimleri ona muarz ve muhalif ve münkir olduklar
hâlde onun ne yakînine, ne itikadna, ne itimadna, ne it-
minanna hiçbir flüphe, hiçbir tereddüt, hiçbir zaaf, hiç-
bir vesvese vermemesi ve maneviyatta ve meratib-i ima-
niyede terakki eden baflta Sahabeler ve bütün ehl-i velâ-
yet, onun, her vakit, mertebe-i imanndan feyz almalar
ve onu en yüksek derecede bulmalar, bilbedahe gösterir
ki, iman dahi emsalsizdir.
flte, böyle emsalsiz bir fleriat ve misilsiz bir slâmiyet
ve harika bir ubudiyet ve fevkalâde bir dua ve cihanpe-
sendâne bir davet ve mucizâne bir iman sahibinde,
elbette hiçbir cihetle yalan olamaz ve aldatmaz diye an-
lad ve akl dahi tasdik etti.
TARHÇE- HAYATI
| 551
K
ASTAMONU
H
AYATI
itikat:
Allah'a inanma, Allah'a
olan ba¤llk, kesin inanfl.
itminan:
inanma, birine inanma,
güvenme, gönül rahatl¤ içinde
tereddütsüz kabul etme.
kabile:
iptidaî ve göçebe insan-
larda, ayn soydan saylan ve bir
bafla itaat eden insan toplulu¤u,
boy, afliret, oymak, uruk.
kavim:
millet, aralarnda dil, âdet,
örf, kültür birli¤i olan insan toplu-
lu¤u.
maneviyat:
maddî olmayanlar,
manevî olan hususlar, ruha, hisse,
inanca ait fleyler.
meal:
anlam, mana, mefhum,
mazmun, kavram.
meratib-i imaniye:
iman derece-
leri.
mertebe-i iman:
iman derecesi.
metanet:
sa¤lamlk, kavilik, me-
tinlik, dayankllk.
misilsiz:
eflsiz, benzersiz.
misil:
benzer, efl, nazr, tpks.
muarz:
muhalefet eden, karfl ç-
kan, muhalif.
mu'cizane:
mu'cizeli bir flekilde.
muhalif:
muhalefet eden, aykr-
lk gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl gelen.
münkir:
inkâr eden, kabul etme-
yen.
nâs:
insanlar, topluluk, halk, her-
kes.
reis:
bafl, baflkan, âmir, bir toplu-
lu¤un en üst idarecisi.
ruhanî:
islâm dflndaki dinlerde
din adam, rahip.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed'in mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine katlan mü'min kim-
se.
sebat:
kararl olma, kararndan
vazgeçmeme, azimlilik.
fleriat:
Allah tarafndan peygam-
ber vastasyla bildirilen, lâhî
emir ve yasaklara dayanan hü-
kümlerin hepsi.
tebli¤:
dinî bir emrin yaratlmflla-
ra duyurulmas.
tebli¤-i risalet:
peygamberli¤in
tebli¤i, ilân, mesaj.
telâfl:
tasa, endifle, kayg.
terakki:
ilerleme, yükselme.
tereddüt:
kararszlk, karar vere-
meme, bir konuda flüphede kal-
ma, duraksama.
ubudiyet:
kulluk, kölelik, itaat,
ba¤llk, samimiyet.
ulvî:
yüksek, yüce.
vesvese:
flüphe, iflkil, kuruntu, te-
reddüt.
yakîn:
açk-seçik ve kesin bilgi.
zaaf:
zayflk, kuvvetsizlik, der-
manszlk, arklk.
zerre:
pek ufak parça, en küçük
parça, çok küçük parça.
adavet:
düflmanlk, husumet.
akide:
iman, inanlan ve itikat
edilen esas, inanç.
beyan:
anlatma, açk söyle-
me, bildirme, izah.
bilbedahe:
açktan, aflikâr
olarak.
cesaret:
cesurluk, yi¤itlik, yü-
reklilik.
Cevflen:
Hz. Muhammed
(a.s.m.) Efendimize vahiyle
gelen, Esma-i Hüsna'y içine
alan emsalsiz bir münacat ve
benzersiz bir dua.
cihan:
dünya, kâinat, âlem.
cihanpesendâne:
dünyaya
meydan okurcasna.
efkâr:
düflünceler, fikirler, gö-
rüfller.
ehl-i velâyet:
velî olanlar.
emsalsiz:
eflsiz, benzersiz.
eser-i tereddüt:
kararszlk
belirtisi, tereddüt alâmeti.
fevkalâde:
alfllmfltan farkl,
ola¤anüstü, normalin üstün-
de.
feyz:
Allah'n kuluna ba¤flla-
d¤ marifet ve dinî heyecan.
fkra:
ksm, fasl, bölüm.
hârika:
ola¤anüstü vasflar
taflyan ve hayranlk hissi
uyandran.
hikmet:
felsefe.
hükema:
âlimler, çok bilgili
kimseler, feylesoflar, filozof-
lar.
hükümran:
hâkim, hüküm-
dar. hüküm ve saltanat süren.
hükümferma.
iman:
inanma, inanç, itikat,
tasdik.
inkiflaf:
geliflme.