Tarihçe-i Hayat - page 546

hükmünde olan ilhamî kavillerle de imdada yetiflmesi,
rububiyetin lâz›m›d›r.
D
ÖRDÜNCÜSÜ
:
Çok âciz ve çok zay›f ve çok fakir ve çok
ihtiyaçl› ve kendi malikini ve hamîsini ve müdebbirini ve
haf›z›n› bulmaya pek çok muhtaç ve müfltak olan zîfluur
masnular›na, vücudunu ve huzurunu ve himayetini fiilen
ihsas etti¤i gibi, bir nevi mükâleme-i Rabbaniye hükmün-
de say›lan bir k›s›m sad›k ilhamlar perdesinde ve mahsus
ve bir mahlûka bakan has ve bir vecihte, onun kabiliye-
tine göre, onun kalp telefonuyla, kavlen dahi kendi hu-
zurunu ve vücudunu ihsas etmesi, flefkat-i ulûhiyetin ve
rahmet-i rububiyetin zarurî ve vacip bir muktezas›d›r di-
ye anlad›.
Sonra ilham›n flahadetine bakt›, gördü: Nas›l ki, güne-
flin faraza fluuru ve hayat› olsayd› ve o hâlde ziyas›ndaki
yedi rengi, yedi s›fât› olsayd›, o cihette, ›fl›¤›nda bulunan
flualar› ve cilveleri ile bir tarz konuflmas› bulunacakt›. Ve
bu vaziyette, misalinin ve aksinin fleffaf fleylerde bulun-
mas›; ve her ayna ve her parlak fleyler ve cam parçalar›
ve kabarc›klar ve katreler, hatta fleffaf zerrelerle her biri-
nin kabiliyetine göre konuflmas›; ve onlar›n hacat›na ce-
vap vermesi; ve bütün onlar güneflin vücuduna flahadet
etmesi; ve hiçbir ifl, bir ifle mâni olmamas›; ve bir konufl-
mas›, di¤er konuflmaya müzahemet etmemesi bilmüfla-
hede görülece¤i gibi, aynen öyle de: ezel ve ebedin Zül-
celâl Sultan’› ve bütün mevcudat›n Zülcemal Hâl›k-› Zî-
flan’› olan fiems-i Sermedî’nin mükâlemesi dahi onun
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez,
güçsüz.
aks:
yans›ma.
bilmüflahede:
görerek, bizzat fla-
hit olarak, görür flekilde, görme
derecesinde.
cihet:
taraf, yön.
cilve:
görünme, akis, yans›ma.
ebed:
sonu olmayan gelecek za-
man, sonsuzluk, daimîlik.
ezel:
bafllang›c› olmayan geçmifl
zaman, öncesizlik, ebedin z›dd›.
faraza:
farz edelim ki, farz edin ki,
sayal›m ki, ola ki.
fiilen:
fiille, davran›fl ve hareket-
lerle, yaparak.
hacat:
ihtiyaçlar, dilekler, istekler.
haf›z:
h›fzeden, koruyan, sakla-
yan, koruyucu.
Hâl›k-› Zîflan:
flan sahibi yarat›c›.
hamî:
himaye edici, himaye
eden, koruyucu, koruyan, sahip
ç›kan, gözeten.
himayet:
koruma, esirgeme, mu-
hafaza etme.
huzur:
yan, kat, makam.
hükmünde:
de¤erinde, k›ymetin-
de.
ihsas:
hissettirme.
ilham:
içe, gönüle do¤ma, kalbe
gelme, gönle do¤an fley.
ilhamî:
ilhama ait, ilham ile elde
edilen, ilhamla ulafl›lan, ilham so-
nucu olan.
imdat:
yard›m, yard›ma yetiflme,
zor durumda kalana yap›lan yar-
d›m.
kabiliyet:
beceriklilik, eli ifle yat-
k›nl›k, istidat, yetenek.
katre:
damla.
kavil:
söz, kelâm.
kavlen:
söz ile, sözlü olarak, fiilî
olmayan.
mahlûk:
halk edilmifl, yarat›lm›fl,
yarat›k, Allah taraf›ndan yarat›l-
m›fl, yarat›k.
malik:
sahip.
masnu:
sanatla yap›lm›fl varl›k.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley, mahlûklar, yarat›lm›fl
fleylerin tamam›, kâinat.
mukteza:
gerek.
müdebbir:
tedbir alan, tedbirli,
her fleyi önceden düflünen.
mükâleme:
konuflma, karfl›l›kl›
konuflma, söyleflme.
mükâleme-i Rabbaniye:
Rab
olan Allah'›n zat›na has konuflma-
s›.
müfltak:
ifltiyakl›, arzulu.
müzahemet:
zahmet, s›k›nt› ver-
me, engel olma.
nevi:
tür, çeflit.
rahmet-i rububiyet:
mahlûkat›n›
546 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
terbiye ve idare eden Cenab-
› Allah'›n rahmeti.
rububiyet:
Cenab-› Allah'›n
her zaman, her yerde, her
mahlûka muhtaç oldu¤u fley-
leri vermesi, terbiye, tedbir
ve malikiyeti ve besleyicili¤i
keyfiyeti.
sad›k:
do¤ru, gerçek, hakikî,
sahte olmayan.
s›fat:
hâl, nitelik, vas›f.
sultan:
padiflah, hükümdar.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tan›kl›k.
fleffaf:
içinden ›fl›k geçen, bir
taraf›ndan bak›ld›¤›nda di¤er
taraf› da görülen, saydam.
flefkat-i ulûhiyet:
ilâh olma-
n›n gere¤i olan flefkat.
flems-i sermed:
daimî, sürek-
li olan günefl.
flua:
bir ›fl›k kayna¤›ndan uza-
nan ›fl›k hüzmesi, ›fl›k.
fluur:
bir fleyi anlama, tan›ma
ve kavrama gücü.
tarz:
biçim, flekil.
vacip:
zorunlu.
vaziyet:
durum, hâl.
vecih:
yön, taraf.
vücut:
var olma, var olufl, var-
l›k.
zarurî:
mecburî, zorunlu.
zerre:
maddenin en küçük
parças›, molekül, atom.
zîfluur:
fluurlu, fluur sahibi.
ziya:
›fl›k, ayd›nl›k, nur, par-
lakl›k.
Zülcelâl:
celâl sahibi, büyük-
lük, izzet, heybet ve azamet
sahibi Allah.
Zülcemal:
cemâl, lütuf, rah-
met ve güzellik sahibi Allah.
1...,536,537,538,539,540,541,542,543,544,545 547,548,549,550,551,552,553,554,555,556,...1390
Powered by FlippingBook