‹
K‹NC‹S‹
:
O hadsiz masnular birbirinden simaca farikal›
ve flekilce ziynetli ve miktarca mizanl› ve suretçe intizam-
l› bir tarzdaki temyizden, tezyinden, tasvirden öyle aza-
metli ve kuvvetli bir hakikat görünür ki, Kadir-i Külli fiey
ve lim-i Külli fieyden baflka hiçbir fley, bu her cihetle bin-
lerle harikalar› ve hikmetleri gösteren ihatal› fiile sahip
olamaz ve hiçbir imkân ve ihtimali yok.
Ü
ÇÜNCÜSÜ
:
Birbirinin misli ve ayn› veya az farkl› ve bir-
birine benzeyen mahsur ve mahdut yumurta ve yumur-
tac›klardan ve nutfe denilen su katrelerinden o hadsiz
hayvanlar›n yüz binler çeflit tarzlarda ve birer mucize-i
hikmet mahiyetinde bulunan suretlerini, gayet munta-
zam ve muvazeneli ve hatas›z bir hey’ette açmak ve fet-
hetmek öyle parlak bir hakikattir ki, hayvanlar adedince
senetler, deliller o hakikati tenvir eder.
‹flte bu üç hakikatin ittifak›yla, hayvanlar›n bütün en-
va›, beraber öyle bir
1
n
ƒo
g s
’p
G n
¬` '
dp
G = n
’
deyip flahadet getiriyor-
lar ki, güya zemin, büyük bir insan gibi, büyüklü¤ü nis-
petinde
n
ƒo
g s
’p
G n
¬` '
dp
G = n
’
diyerek semavat ehline iflittiriyor ma-
hiyetinde gördü ve tam ders ald›.
Birinci Makam›n Ye-
dinci Mertebesinde
bu mezkûr hakikatleri ifade manas›y-
la,
/
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h '
¤n
Y s
?n
O i/
òs
dG p
Oƒo
Lo
ƒr
dG o
Öp
LGn
ƒr
dG *G s
’p
G n
¬` '
dp
G = n
’
p
äGn
óp
eÉn
ër
dG p
Qƒo
«t
£dGn
h p
äÉn
fGn
ƒr
«n
ër
dG p
´Gn
ƒr
fn
G p
™«/
ªn
L o
¥Én
Øu
Jp
G /
¬p
Jn
ór
Mn
h ?/
a
Âlim-i Külli fiey:
her fleyi bilen ve
her fley ilmî dahilinde olan Allah.
azametli:
büyük, ulu, yüce.
cihet:
yan, yön, taraf.
delil:
flahit, belge, tan›k.
ehil:
sahip; bir yerde oturan.
enva:
çeflitler, türler, neviler.
farikal›:
farkl›.
fetih:
açma.
fiil:
ifl, olufl, davran›fl, hareket.
gayet:
çok, fazla, son derece.
güya:
sanki, sözde.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
hârika:
her zaman rastlanmayan,
ola¤anüstü vas›flar tafl›yan ve
hayranl›k hissi uyand›ran, âdet ve
tabiat d›fl›nda olan fley.
hatas›z:
kusursuz, eksiksiz, nok-
sans›z.
heyet:
flekil, suret.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal›, anlaml› ve yerli yerinde
olufl.
ifade:
anlatma, anlat›m, anlat›fl.
ihata:
bir fleyin etraf›n› çevirme,
sarma, kuflatma.
ihtimal:
olabilirlik, bir fleyin ola-
bilmesi mümkün olma, gerçekle-
flebilirlik.
ilâh:
tanr›, mabud.
intizaml›:
düzgün, tertipli.
ittifak:
bir konuda, ortak bir ga-
yede anlaflma, fikir birli¤i etme,
uyuflma, ba¤daflma.
Kadîr-i Küll-i fiey:
her fleye gücü
yeten sonsuz kudret sahibi, Allah.
katre:
damla.
mahdut:
miktar›, say›s› belli, az
miktarda, az say›l›, s›n›rl›, belirli.
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›, ha-
kikat›, iç yüzü, bir fleyi tayin eden
aslî unsur, neden ibaret oldu¤u,
nitelik.
mahsur:
hasredilmifl, s›n›rlanm›fl,
belli edilmifl.
mana:
anlam.
masnu:
sanatla yap›lm›fl, sa-
nat de¤eri yüksek.
mezkûr:
zikredilen, ad› ge-
çen, an›lan.
misl:
benzer, efl, naz›r, t›pk›s›.
mizanl›:
ölçülü.
mucize-i hikmet:
hikmet
mucizesi.
muntazam:
nizaml›, intizaml›,
s›ralanm›fl, s›ral›, düzgün, ter-
tipli.
muvazeneli:
dengeli.
nispet:
oran.
nutfe:
döl suyu, meni, sperm.
semavat:
semalar, gökler.
senet:
dayan›lacak fley, üzeri-
ne dayan›lan fley.
s›fat-› seb'a:
yedi s›fat.
simaca:
görünüfl bak›m›ndan.
suret:
biçim, flekil, görünüfl.
suretçe:
görünüflçe.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tan›kl›k.
tarz:
biçim, flekil, suret.
tasvir:
flekillendirme, suret
verme.
temyiz:
ay›rma, dikkatle ay›r-
ma.
tenvir:
nurland›rma, ayd›nlat-
ma, ›fl›kland›rma.
tezyin:
süsleme, ziynetlendir-
me.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik
bir ve tek olma.
zemin:
yeryüzü.
ziynetli:
süslü.
1.
Ondan baflka hiçbir ilah yoktur. (Kasas Suresi: 88.)
532 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI