hakîmâne ve müdebbirâne ve kerîmâne ve ihtiyatkârâne
iddihar ve ihzar ve istif edilmifl ki, bilbedahe, kudreti ni-
hayetsiz bir Kadîrin ve hikmeti nihayetsiz bir Hakîmin
hazineleri ve ambarlar› ve hizmetkârlar› olduklar›n› ispat
ederler diye anlar. Ve sahra ve da¤lar›n da¤ kadar vazife
ve hikmetlerinden bu iki cevhere sairlerini k›yas edip,
da¤lar›n ve sahralar›n umum hikmetleriyle, hususan ihti-
yatî iddiharlar cihetiyle getirdikleri flahadeti ve söyledik-
leri
1
n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
`dp
G n
= ’
tevhidini, da¤lar kuvvetinde ve sebat›n-
da ve sahralar geniflli¤inde ve büyüklü¤ünde görür,
“Âmentü billâh” der.
‹flte bu manay› ifade için,
Birinci Makam›n Beflinci
Mertebesinde,
/
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h '
¤n
Y s
?n
O i/
òs
dG p
Oƒo
Lo
ƒr
dG o
Öp
LGn
ƒr
dG *G s
’p
G n
¬'
`dp
G n
= ’
p
In
OÉn
¡n
°ûp
H Én
¡r
«n
?n
Y Én
en
h Én
¡«/
a Én
e p
™«/
ªn
ép
H i'
QÉn
ë°s
üdGn
h p
?Én
Ñp
ér
dG o
™«/
ªn
L
p
án
¶n
aÉn
ëo
Ÿr
Gn
h p
Qho
òo
Ñr
dG p
ôr
°ûn
fn
h p
In
QGn
Op
’r
Gn
h p
QÉn
Nu
Op
’r
G p
án
?«/
?n
M p
án
WÉn
Mp
G p
án
ªn
¶n
Y
p
án
ªn
¶n
à`r
æo
Ÿr
G p
ás
eÉn
©r
dG p
án
©p
°SGn
ƒr
dG p
ás
«p
fÉs
Hs
ôdG p
ás
«p
WÉn
«p
àr
Mp
’r
Gn
h p
Ò/
Hr
ós
àdGn
h
2
p
In
ón
gÉn
°ûo
Ÿr
Ép
H p
án
?s
ªn
µ`o
Ÿr
G
denilmifl.
Sonra, o yolcu da¤da ve sahrada fikriyle gezerken, efl-
car ve nebatat âleminin kap›s› fikrine aç›ld›. Onu içeriye
ça¤›rd›lar, “Gel, dairemizde de gez, yaz›lar›m›z› da oku”
dediler. O da girdi, gördü ki, gayet muhteflem ve müzey-
yen bir meclis-i tehlil ve tevhid ve bir halka-i zikir ve
ambar:
zahire ve kuru g›dalar›
koymaya yarayan büyük depo.
amentü billâh:
Allah'a iman et-
tim.
bilbedahe:
aç›ktan, aflikâr olarak.
bilmüflahede:
görerek, bizzat fla-
hit olarak, görür flekilde, görme
derecesinde.
cihet:
yan, yön, taraf.
delâlet:
delil olma, gösterme.
eflcar:
a¤açlar.
fikir:
düflünme, düflünce.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
hakimane:
hikmetli bir flekilde.
hazine:
zengin ve de¤erli kaynak.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal›, anlaml› ve yerli yerinde
olufl.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
hususan:
bilhassa, ayr›ca, baflka-
ca, hususî olarak.
iddihar:
biriktirme, toplama, y›¤-
ma.
ihata:
bir fleyin etraf›n› çevirme,
sarma, kuflatma.
ihtiyatî:
ihtiyatla alâkal›, ihtiyata
dayanan.
ihtiyatkârâne:
ihtiyatla, sak›n-
ganl›kla.
ihzar:
haz›r etme, haz›rlama.
ilâh:
tanr›, mabud.
istif:
y›¤ma, biriktirme.
Kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
kerîmâne:
kerîm olan, kerem sa-
hibine yak›fl›r surette, kerîmce,
cömertçe, bol ihsan ve ikram ile.
k›yas:
karfl›laflt›rma, oranlama.
kudret:
güç, kuvvet, takat, ikti-
dar.
maden:
toprakta filiz denilen bi-
leflimler hâlinde bulunan, toprak
alt›ndan ç›kar›ld›ktan sonra ar›t›-
larak kal›ba dökülebilen madde.
meselâ:
misal olarak, flunun gibi,
söz gelifli, faraza.
muhafaza:
koruma, saklama, h›f-
zetme.
muntazam:
nizaml›, intizaml›, s›-
ralanm›fl, s›ral›, düzgün, tertipli.
müdebbirâne:
müdebbir olana
yak›fl›r flekilde, tedbirlice.
mükemmel:
kemale erdirilmifl,
kemal bulmufl, kâmil, tamamlan-
m›fl, noksans›z, tam, eksiksiz.
nebatat:
bitkiler.
nevi:
tür, çeflit.
nihayetsiz:
sonsuz.
Rabbanî:
Rab olan, bütün kâinat›
e¤iten Allah'a ait.
sahra:
genifl ve susuz arazi, çöl.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
sebat:
sabit durma.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tan›kl›k.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
tevhit:
Allah'›n bir oldu¤una
inanma, Allah'›n varl›¤›n›, bir-
li¤ini, dengi ve orta¤› bulun-
mad›¤›n› kabul etme.
umum:
hep, bütün, cümle,
herkes.
umumî:
umuma ait, umumla
ilgili, herkesle alâkal›, herkese
ait.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zarurî
ve zatî olan.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik
bir ve tek olma.
vazife:
ifl, görev, memuriyet.
zîhayat:
hayat sahibi.
1.
Ondan baflka hiçbir ilâh yoktur. (Kasas Suresi: 88.)
2.
Allah’tan baflka hiçbir ilâh yoktur. O öyle bir Vacibü’l-Vücud’dur ki, onun vücub-i vücudu-
na ve vahdetine, bütün da¤lar ve sahralar içindeki ve üzerindekilerin hepsiyle birlikte, bil-
müflahede görülen genifl, umumî, muntazam ve mükemmel Rabbanî iddihar, idare, tohum
ve çekirdeklerin yay›lmas›, muhafaza, tedbir ve ihtiyat hakikatlerinin büyüklük ve ihatas›-
n›n flahadetiyle delâlet eder.
528 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI