Atlmfl pamuk gibi bu camit, fluursuz bulut elbette
bizleri bilmez ve bize acyp imdadmza kendi kendine
koflmaz ve emirsiz meydana çkmaz ve gizlenmez. Belki
gayet kadîr ve rahîm bir Kumandann emriyle hareket
eder ki, bir iz brakmadan gizlenir ve defaten meydana
çkar, ifl baflna geçer. Ve gayet faal ve müteal ve gayet
cilveli ve haflmetli bir Sultann fermanyla ve kuvvetiyle
vakit be vakit cev âlemini doldurup boflaltr ve mütema-
diyen hikmetle yazar ve paydosla bozar tahtasna ve
mahv ve ispat levhasna ve haflir ve kyamet suretine çe-
virir. Ve gayet lütufkâr ve ihsanperver ve gayet keremkâr
ve rububiyetperver bir Hâkim-i Müdebbirin tedbiriyle
rüzgâra biner ve da¤lar gibi ya¤mur hazinelerini bindirir,
muhtaç olan yerlere yetiflir. Güya onlara acyp a¤laya-
rak, gözyafllaryla onlar çiçeklerle güldürür, güneflin flid-
det-i ateflini serinlendirir ve sünger gibi bahçelerine su
serper ve zemin yüzünü ykar, temizler.
Hem o merakl yolcu kendi aklna der: Bu camit, ha-
yatsz, fluursuz, mütemadiyen çalkanan, kararsz, frtna-
l, da¤da¤al, sebatsz, hedefsiz flu havann perdesiyle ve
zahirî suretiyle vücuda gelen yüz binler hakîmâne ve ra-
hîmâne ve sanatkârâne ifller ve ihsanlar ve imdatlar bil-
bedahe ispat eder ki, bu çalflkan rüzgârn ve bu cevval
hizmetkârn kendi baflna hiçbir hareketi yok; belki gayet
kadîr ve alîm ve gayet hakîm ve kerîm bir amirin emriy-
le hareket eder. Güya her bir zerresi, her bir ifli bilir ve o
amirin her bir emrini anlar ve dinler bir nefer gibi, hava
içinde cereyan eden her bir emr-i Rabbanîyi dinler, itaat
TARHÇE- HAYATI
| 519
K
ASTAMONU
H
AYATI
yerinde olufl.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
ihsan:
iyilik etme, güzel davran-
ma, ba¤fllama, ikram etme, lütuf,
ba¤fl, yardm.
ihsanperver:
ihsan etmeyi sever,
ihsan edici, yardm sever.
imdat:
yardm, yardma yetiflme,
zor durumda kalana yaplan yar-
dm.
kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
keremkâr:
kerem eden, lütfeden,
eli açk olan, ba¤fllayan, cömert.
kerîm:
kerem sahibi, ihsan edici,
cömert, eli açk.
kyamet:
dünyann sonu, bütün
ölülerin dirilerek mahflerde top-
lanmas.
kumandan:
komutan.
lütufkâr:
lütuf edici, iyilik, ihsan
ve ikramda bulunan.
mahv:
yok, etme, ortadan kaldr-
ma, harap etme, periflan etme.
muhtâc:
ihtiyac olan, kendisine
bir fley lâzm olan, ihtiyaç içinde
bulunan, bir eksi¤i olup onu ta-
mamlamak isteyen.
müteâl:
yüksek, yüce, ulu, âli,
büyük.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devaml olarak, aralksz flekilde,
muttasl, devaml.
nefer:
rütbesiz asker, er.
paydos:
geçici dinlenme, geçici
olarak bir ifle ara verme, istirahat.
rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen, ko-
ruyan, acyan Allah.
rahimane:
rahim olarak, merha-
met ederek, merhametli olarak.
rububiyetperver:
ihtiyaca cevap
vermeyi ve terbiye etmeyi seven.
sanatkârâne:
sanatkarca, bir sa-
natkâra yakflacak yolda.
sebat:
yerinde durma, kmlda-
mama.
sultan:
padiflah, hükümdar.
suret:
biçim, flekil, tarz.
fliddet-i atefl:
ateflin fliddeti, yak-
cl¤.
fluursuz:
idraksiz, anlayflsz, bi-
linçsiz.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
vakitbevakit:
vakit vakit, zaman
zaman.
vücut:
var olma, var olufl, varlk.
zahirî:
görünen, görünürdeki, gö-
rünüflteki.
zemin:
yer.
zerre:
maddenin en küçük parça-
s, molekül, atom.
âlem:
gökyüzünde görünen
veya görünmeyen gök cisim-
leri, yldzlar.
alîm:
çok bilen, en çok bilen.
amir:
emreden, ifl gösteren,
buyuran, buyurucu.
belki:
flüphesiz.
bilbedahe:
açktan, aflikâr
olarak.
camit:
cansz.
cev:
yer ile gök aras, feza,
gök bofllu¤u.
cevval:
daim, hareket hâlinde
olan, koflan dolaflan.
cilve:
güzel ve hofl bir biçim-
de görünme.
da¤da¤a:
gürültü, patrt,
beyhude telâfl ve zdrap.
def'aten:
hemen, birdenbire
anî olarak, beklenmedik an-
da, bir defada, birden.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
faal:
çalflkan, gayretli, hama-
rat.
ferman:
emir, buyruk.
hakîm:
feylesof, çok bilgili,
hikmet sahibi, bilge.
hakîmâne:
hikmetli bir flekil-
de, bir maksat ve gayeye yö-
nelik bir biçimde.
Hâkim-i Müdebbir:
her fleye
hükmeden ve iflleri düzenle-
yip idare eden, Allah.
haflmetli:
ihtiflaml, gösteriflli,
heybetli.
haflr:
kyametten sonra bü-
tün insanlarn bir yere toplan-
malar, Allah'n, ölüleri diriltip
mahflere çkarmas, kyamet.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal, anlaml ve yerli