Tarihçe-i Hayat - page 519

“At›lm›fl pamuk gibi bu camit, fluursuz bulut elbette
bizleri bilmez ve bize ac›y›p imdad›m›za kendi kendine
koflmaz ve emirsiz meydana ç›kmaz ve gizlenmez. Belki
gayet kadîr ve rahîm bir Kumandan›n emriyle hareket
eder ki, bir iz b›rakmadan gizlenir ve def’aten meydana
ç›kar, ifl bafl›na geçer. Ve gayet faal ve müteal ve gayet
cilveli ve haflmetli bir Sultan›n ferman›yla ve kuvvetiyle
vakit be vakit cev âlemini doldurup boflalt›r ve mütema-
diyen hikmetle yazar ve paydosla bozar tahtas›na ve
mahv ve ispat levhas›na ve haflir ve k›yamet suretine çe-
virir. Ve gayet lütufkâr ve ihsanperver ve gayet keremkâr
ve rububiyetperver bir Hâkim-i Müdebbirin tedbiriyle
rüzgâra biner ve da¤lar gibi ya¤mur hazinelerini bindirir,
muhtaç olan yerlere yetiflir. Güya onlara ac›y›p a¤laya-
rak, gözyafllar›yla onlar› çiçeklerle güldürür, güneflin flid-
det-i ateflini serinlendirir ve sünger gibi bahçelerine su
serper ve zemin yüzünü y›kar, temizler.”
Hem o merakl› yolcu kendi akl›na der: Bu camit, ha-
yats›z, fluursuz, mütemadiyen çalkanan, karars›z, f›rt›na-
l›, da¤da¤al›, sebats›z, hedefsiz flu havan›n perdesiyle ve
zahirî suretiyle vücuda gelen yüz binler hakîmâne ve ra-
hîmâne ve sanatkârâne ifller ve ihsanlar ve imdatlar bil-
bedahe ispat eder ki, bu çal›flkan rüzgâr›n ve bu cevval
hizmetkâr›n kendi bafl›na hiçbir hareketi yok; belki gayet
kadîr ve alîm ve gayet hakîm ve kerîm bir amirin emriy-
le hareket eder. Güya her bir zerresi, her bir ifli bilir ve o
amirin her bir emrini anlar ve dinler bir nefer gibi, hava
içinde cereyan eden her bir emr-i Rabbanîyi dinler, itaat
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 519
K
ASTAMONU
H
AYATI
yerinde olufl.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
ihsan:
iyilik etme, güzel davran-
ma, ba¤›fllama, ikram etme, lütuf,
ba¤›fl, yard›m.
ihsanperver:
ihsan etmeyi sever,
ihsan edici, yard›m sever.
imdat:
yard›m, yard›ma yetiflme,
zor durumda kalana yap›lan yar-
d›m.
kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
keremkâr:
kerem eden, lütfeden,
eli aç›k olan, ba¤›fllayan, cömert.
kerîm:
kerem sahibi, ihsan edici,
cömert, eli aç›k.
k›yamet:
dünyan›n sonu, bütün
ölülerin dirilerek mahflerde top-
lanmas›.
kumandan:
komutan.
lütufkâr:
lütuf edici, iyilik, ihsan
ve ikramda bulunan.
mahv:
yok, etme, ortadan kald›r-
ma, harap etme, periflan etme.
muhtâc:
ihtiyac› olan, kendisine
bir fley lâz›m olan, ihtiyaç içinde
bulunan, bir eksi¤i olup onu ta-
mamlamak isteyen.
müteâl:
yüksek, yüce, ulu, âli,
büyük.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devaml› olarak, aral›ks›z flekilde,
muttas›l, devaml›.
nefer:
rütbesiz asker, er.
paydos:
geçici dinlenme, geçici
olarak bir ifle ara verme, istirahat.
rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen, ko-
ruyan, ac›yan Allah.
rahimane:
rahim olarak, merha-
met ederek, merhametli olarak.
rububiyetperver:
ihtiyaca cevap
vermeyi ve terbiye etmeyi seven.
sanatkârâne:
sanatkarca, bir sa-
natkâra yak›flacak yolda.
sebat:
yerinde durma, k›m›lda-
mama.
sultan:
padiflah, hükümdar.
suret:
biçim, flekil, tarz.
fliddet-i atefl:
ateflin fliddeti, yak›-
c›l›¤›.
fluursuz:
idraksiz, anlay›fls›z, bi-
linçsiz.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
vakitbevakit:
vakit vakit, zaman
zaman.
vücut:
var olma, var olufl, varl›k.
zahirî:
görünen, görünürdeki, gö-
rünüflteki.
zemin:
yer.
zerre:
maddenin en küçük parça-
s›, molekül, atom.
âlem:
gökyüzünde görünen
veya görünmeyen gök cisim-
leri, y›ld›zlar.
alîm:
çok bilen, en çok bilen.
amir:
emreden, ifl gösteren,
buyuran, buyurucu.
belki:
flüphesiz.
bilbedahe:
aç›ktan, aflikâr
olarak.
camit:
cans›z.
cev:
yer ile gök aras›, feza,
gök bofllu¤u.
cevval:
daim, hareket hâlinde
olan, koflan dolaflan.
cilve:
güzel ve hofl bir biçim-
de görünme.
da¤da¤a:
gürültü, pat›rt›,
beyhude telâfl ve ›zd›rap.
def'aten:
hemen, birdenbire
anî olarak, beklenmedik an-
da, bir defada, birden.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
faal:
çal›flkan, gayretli, hama-
rat.
ferman:
emir, buyruk.
hakîm:
feylesof, çok bilgili,
hikmet sahibi, bilge.
hakîmâne:
hikmetli bir flekil-
de, bir maksat ve gayeye yö-
nelik bir biçimde.
Hâkim-i Müdebbir:
her fleye
hükmeden ve iflleri düzenle-
yip idare eden, Allah.
haflmetli:
ihtiflaml›, gösteriflli,
heybetli.
haflr:
k›yametten sonra bü-
tün insanlar›n bir yere toplan-
malar›, Allah'›n, ölüleri diriltip
mahflere ç›karmas›, k›yamet.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal›, anlaml› ve yerli
1...,509,510,511,512,513,514,515,516,517,518 520,521,522,523,524,525,526,527,528,529,...1390
Powered by FlippingBook