Tarihçe-i Hayat - page 509

Bir müddet sonra, bir hayvan ürküp, Üstad›m›z›n ba-
ca¤›n› incitiyor. Aylarca, ›zt›raplar içinde, vazife-i ubudi-
yetini ve Risale-i Nur’un hizmet-i kudsiyesini çok müflkü-
lâtla ifa edebildi. Sonra da¤da müthifl bir zehirlenmeden
mütevellit gayet a¤›r surette hasta iken, Denizli hapsi
tevkifi meydana ç›kt›. Fakat o ferd-i ferit, tahammülü
pek müflkül bu dehfletli hâlde, hem hizmet-i imaniye ve
Kur’âniyedeki azm-i metinini, hem ubudiyetteki vezaifi
ifaya son derece gayret edip asla fütur getirmeden ulü’l-
azmâne bir sab›r ile sebat ediyordu.
Yine, Üstad›m›z tevkifimizden evvel mükerreren buyu-
rurlard› ki: “Ehl-i dünya, Risale-i Nur’a iliflmesinler. ‹liflir-
lerse, afetlerin hücumuna sebep olurlar.” Hakikaten her-
kesçe malûmdur ki, Risale-i Nur flakirtleri tevkif edilir
edilmez her tarafta afetler, zelzeleler, hastal›klar bafllard›;
tâ Risale-i Nur’un hakkaniyeti tasdik olunup vatana fay-
dal› oldu¤u itiraf edilinceye kadar çok yerlerde, ezcümle
Kastamonu’da zelzele devam etti. Hatta Kastamonu’nun
tarihî yüksek kalesi —ki baz› risalelerin medresesi hük-
müne geçti— Risale-i Nur’a ve müellifi olan Üstad›m›za
ifltiyak ve hasretinden matem tutup, en sa¤lam köklü
tafllar›n› afla¤› atarak, Üstad›m›z›n ihbar-› gaybîsini mad-
deten tasdik etmifltir.
Üstad›m›z, tevkifimizden mukaddem buyururlard› ki:
“Risale-i Nur’a müthifl bir hücum plân› var, fakat merak
etmeyiniz. Müjde, inayet-i ‹lâhiye imdad›m›za yetiflecek.
fiöyle ki:
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 509
K
ASTAMONU
H
AYATI
s›k›nt›.
ifa:
bir ifli yapma, bir ifli gerçek-
lefltirme.
ihbar-› gaybî:
gayba ait haber,
geçmifl veya gelecek zamana ait
haber.
imdat:
yard›m, yard›ma yetiflme,
zor durumda kalana yap›lan yar-
d›m.
inayet-i ‹lâhiye:
Allah'›n yapm›fl
oldu¤u lütuflar, himayeler, yar-
d›mlar.
ifltiyak:
flevklenme, görece¤i gel-
me, özleme, tahassür.
itiraf:
baflkalar›n›n bilmedi¤i gizli
bir kusurunu söyleme, kendisi
için iyi say›lmayacak bir hâli giz-
lemeyip söyleme.
maddeten:
maddî olarak.
malûm:
bilinen, belli, belirsiz ol-
mayan.
matem:
hüzün, keder ve musibet
karfl›s›ndaki a¤lama, yas, yasl›,
kederli bulunma hâli.
medrese:
ders okutulan yer.
mukaddem:
önce.
müddet:
vakit, zaman, süre, bir
fleyin devam etti¤i zaman parça-
s›.
müellif:
telif eden, yazar.
müjde:
sevindirici haberi ifade et-
mek için söylenen söz.
mükerreren:
mükerrer olarak,
tekrar olarak, tekrar be tekrar.
müflkül:
güç, zor, çetin.
müflkülât:
müflkiller, güçlükler,
zorluklar, çetinlikler.
mütevellid:
meydana gelmifl, ile-
ri gelmifl, has›l olmufl.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
korkutan, dehfletli, korkunç.
sab›r:
sab›r, dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
sebat:
kararl› olma, karar›ndan
vazgeçmeme, azimlilik.
suret:
biçim, flekil.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tahammül:
zora dayanma, sab-
retme, sab›r gösterme.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama, gerçekli¤ini kabul et-
me.
tevkif:
cezaî tahkikat s›ras›nda,
zanl›n›n mahkeme karar›na ka-
dar geçici olarak hapsedilmesi.
ubudiyet:
Allah'a kulluk.
ulü'l-azmane:
kendilerine yap›-
lan türlü iflkence ve eziyetlere ta-
hammül eden baz› büyük pey-
gamberlere yak›fl›r flekilde, onlar
gibi sab›r ve irade sahibi olarak.
vazife-i ubudiyet:
kulluk vazifesi.
vezaif:
vazifeler, ifller.
zelzele:
yer sars›nt›s›, deprem.
afet:
belâ, musibet, büyük fe-
lâket.
asla:
hiç bir vakit, olmas› im-
kâns›z.
azm-i metin:
sa¤lam niyet,
gayret.
dehfletli:
korkunç, ürkütücü.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›,
dünya adam›, ahireti düflün-
meyen.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
ezcümle:
belli bafll›, bafll›ca,
özellikle, bu cümleden olarak,
bu da, bu babdan.
ferd-i ferîd:
efli, benzeri ol-
mayan fert, seçilmifl zat.
fütur:
zay›fl›k, gevfleklik, bez-
ginlik, usanma, usanç, b›kma.
gayet:
çok, fazla, son derece.
gayret:
çal›flma, çabalama.
hakikaten:
do¤rusu, gerçek-
ten.
hakkaniyet:
do¤ruluk, ger-
çeklik.
hasret:
bir fleyi, bir kimseyi
görece¤i gelme, özleme, öz-
lem, ifltiyak.
hizmet-i
imaniye
ve
Kur'âniye:
imana ve Kur'ân'a
ait hizmet, iman ve Kur'ân
hakikatlerinin ikna edici ve il-
mî delillerle anlafl›lmas›na
hizmet etme.
hizmet-i kutsiye:
mukaddes
hizmet.
hücûm:
sald›rma, hamle ile
ileri at›lmak.
hükmüne:
yerine.
›zt›rap:
üzüntü veren bir du-
rumun meydana getirdi¤i
kuvvetli ac›, afl›r› elem, azap,
1...,499,500,501,502,503,504,505,506,507,508 510,511,512,513,514,515,516,517,518,519,...1390
Powered by FlippingBook