eczalarn dikkatle tetebbu etmeleri lâzmdr. Yalnz, bi-
zim Üstadmz hakkndaki kanaat-i katîyemiz fludur ki:
sm-i Nur ve ism-i Hakîme mazhariyetle, Kurân- Ha-
kîmin hazinesinden nail oldu¤u hakaik ve maarifi, tah-
dis-i nimet maksadyla beflere ilân eden bu allâme-i zîfü-
nun Bediüzzaman Hazretleri, ahlâk- Muhammediye
Aleyhissalâtü Vesselâm ile tahallûk etmifl, nefis ve heva
berzahlarndan geçmifl, mekarim-i ahlâkn en mümtaz ve
müstesna bir timsal-i mücessemi olarak bu asrda bulun-
mufl. fiimdiye kadar bütün hayatnda flayan- hayret bir
ulüvv-i himmet ve sekînet ve iffet ve mahviyet içinde ya-
flamfl. Gnâ-i kalbi, tevekkül ve kanaati harikulâde, ma-
iflet ve kyafeti pek sade ve mekârim-i ahlâk pek fevka-
lâde; dünyaya zerre kadar meyil ve muhabbet etmez.
Hem öyle bir tarzda izzet-i ilmiyeyi hayatta muhafaza
etmifl ki, asla kimseye arz- iftikar etmemek hayatnn en
mühim bir düsturu olmufltur. Dünya kendilerine tevec-
cüh etmiflse de, ondan yüz çevirmifl olan Üstadmz,
emr-i maaflta Cenab- Hakkn inayetiyle, iffet ve nezahe-
tini daima muhafaza eder; sadaka, zekât ve hediyeleri al-
maz. Yakinen biliyoruz ki, Kastamonuda bulunduklar
zaman, oturduklar evin icarn vermek için yorgann
sattlar da, yine hiç bir suretle hediye kabul etmediler.
Hem, Üstadmz tekellüf ve taazzumdan asla hofllan-
maz ve talebelerinin dahi tekellüf kaydndan azade olma-
larn emreder. Ve buyururlar ki: Tekellüf, fleran ve hik-
meten fenadr. Çünkü, tekellüf sevdas, insan hadd-i ma-
rufu tecavüze sevk eder. Mütekellif olanlar, bazen
ahlâk- Muhammediye:
Hz. Mu-
hammedin (a.s.m.) ahlâk.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
allâme-i zîfünun:
fen ilimlerine
vâkf en büyük âlim.
arz- iftikar:
fakirli¤ini, ihtiyacn
açklama, sunma, bildirme.
azade:
hür, serbest.
berzah:
skntl yer.
befler:
insan, insanlk, âdemo¤lu.
Cenab- Hak:
Allah.
düstur:
kaide, kural, prensip.
ecza:
cüzler, parçalar, ksmlar.
emr-i maafl:
yaflama, geçim, dir-
lik ifli.
fevkalâde:
ola¤anüstü, çok güzel.
gnâ-i kalbî:
kalp zenginli¤i.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
harikulâde:
ola¤anüstü.
hazret:
ulu, yüce, övgüye lâyk.
heva:
istek, arzu, nefse ait olan
fleylere düflkünlük, nefsin zararl
ve günah olan arzular.
hikmeten:
hikmetçe, hikmet ba-
kmndan.
icar:
kira paras, kira bedeli.
iffet:
ahlâkî temizlik, do¤ruluk.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
ism-i Hakîm:
Allahn Hakîm ismi.
ism-i Nur:
Allahn Nur ismi.
izzet-ilmiye:
ilmin izzeti, ilmin
gerektirdi¤i vakar, haysiyet, fleref
ve a¤rbaflllk.
kanaat:
ksmete raz olma, elin-
dekiyle yetinme, göz toklu¤u,
elindekini yeterli görüp fazlasn
istememe.
kanaat-i kat'iye:
kesin kanaat,
varlan kesin düflünce.
kayt:
aya¤a vurulan zincir, pran-
ga.
keramet-i Gavsiye:
Seyyid Ab-
dülkadir Geylânî Hazretlerinin ke-
rametlerinden bahseden risale.
maarif:
marifetler, bilimler.
mahviyet:
alçak gönüllülük.
maiflet:
yaflama, yaflayfl.
maksat:
kastedilen, istenilen fley.
mazhariyet:
elde etme, nail ol-
ma, kavuflma, flereflenme.
mekârim-i ahlâk:
Hz. Muham-
medin (a.s.m.) ahlâk ve onun
sünnet-i seniyesine imtisal eden-
lerin ahlâk.
meyil:
e¤ilim.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhafaza:
koruma, saklama.
mümtaz:
meziyetleriyle baflkala-
rndan ayrlan, seçkin.
müstesna:
farkl, benzersiz, seç-
kin, ayrcalkl.
nail:
ulaflan, ele geçiren.
nefis:
kötülü¤e sevk eden, flehe-
vî istekleri kamçlayp hayrl ifl-
lerden alkoyan güç.
nezahet:
temizlik, paklk.
502 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
sadaka:
Allah rzas için fakir-
lere yaplan yardm.
sekinet:
sükûnet, sakinlik,
gönül rahatl¤, huzur.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flayan- hayret:
hayret edile-
cek, flafllacak, flaflrmaya de-
¤er fley, hayret verici fley.
fler'an:
dinî açdan.
taazzum:
büyüklük satma,
kibirlenme, büyüklenme.
tahallûk:
ahlâklanma, iyi huy
edinme.
tahdîs-i nimet:
lâhî nimeti
flükrederek anlatma.
talebe:
ö¤renci, tahsil gören.
tekellüf:
gösterifl, yapmack,
sahte tavr.
tetebbu:
etraflca arafltrma,
iyice inceleme, bir fley hak-
knda genifl bilgi edinme.
teveccüh:
yönelme.
tevekkül:
bir iflin gerçeklefl-
mesi için gereken çalflmay
ve çabay gösterip sebeplere
baflvurduktan sonra ifli Al-
lah'a brakma, neticeyi ondan
bilme, kadere raz olma.
timsal-i mücessem:
cisimlefl-
mifl timsal, gözle görülür, elle
tutulur hâle gelmifl olan re-
sim, flekil, örnek.
ulüvv-i himmet:
himmetin
yüksekli¤i.
üstat:
ö¤retici.
yakinen:
flüphesiz flekilde.
zekât:
slâmn befl flartndan
biri olup, Allah için maln bel-
li bir ksmn her yl fakir kim-
selere verme.
zerre:
pek ufak parça, en kü-
çük parça, çok küçük parça.