Tarihçe-i Hayat - page 502

eczalar›n› dikkatle tetebbu etmeleri lâz›md›r. Yaln›z, bi-
zim Üstad›m›z hakk›ndaki kanaat-i kat’îyemiz fludur ki:
‹sm-i Nur ve ism-i Hakîm’e mazhariyetle, Kur’ân-› Ha-
kîm’in hazinesinden nail oldu¤u hakaik ve maarifi, tah-
dis-i nimet maksad›yla beflere ilân eden bu allâme-i zîfü-
nun Bediüzzaman Hazretleri, ahlâk-› Muhammediye
Aleyhissalâtü Vesselâm ile tahallûk etmifl, nefis ve heva
berzahlar›ndan geçmifl, mekarim-i ahlâk›n en mümtaz ve
müstesna bir timsal-i mücessemi olarak bu as›rda bulun-
mufl. fiimdiye kadar bütün hayat›nda flayan-› hayret bir
ulüvv-i himmet ve sekînet ve iffet ve mahviyet içinde ya-
flam›fl. G›nâ-i kalbi, tevekkül ve kanaati harikulâde, ma-
iflet ve k›yafeti pek sade ve mekârim-i ahlâk› pek fevka-
lâde; dünyaya zerre kadar meyil ve muhabbet etmez.
Hem öyle bir tarzda izzet-i ilmiyeyi hayatta muhafaza
etmifl ki, asla kimseye arz-› iftikar etmemek hayat›n›n en
mühim bir düsturu olmufltur. Dünya kendilerine tevec-
cüh etmiflse de, ondan yüz çevirmifl olan Üstad›m›z,
emr-i maaflta Cenab-› Hakk›n inayetiyle, iffet ve nezahe-
tini daima muhafaza eder; sadaka, zekât ve hediyeleri al-
maz. Yakinen biliyoruz ki, Kastamonu’da bulunduklar›
zaman, oturduklar› evin icar›n› vermek için yorgan›n›
satt›lar da, yine hiç bir suretle hediye kabul etmediler.
Hem, Üstad›m›z tekellüf ve taazzumdan asla hofllan-
maz ve talebelerinin dahi tekellüf kayd›ndan azade olma-
lar›n› emreder. Ve buyururlar ki: “Tekellüf, fler’an ve hik-
meten fenad›r. Çünkü, tekellüf sevdas›, insan› hadd-i ma-
rufu tecavüze sevk eder. Mütekellif olanlar, bazen
ahlâk-› Muhammediye:
Hz. Mu-
hammed’in (a.s.m.) ahlâk›.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
allâme-i zîfünun:
fen ilimlerine
vâk›f en büyük âlim.
arz-› iftikar:
fakirli¤ini, ihtiyac›n›
aç›klama, sunma, bildirme.
azade:
hür, serbest.
berzah:
s›k›nt›l› yer.
befler:
insan, insanl›k, âdemo¤lu.
Cenab-› Hak:
Allah.
düstur:
kaide, kural, prensip.
ecza:
cüzler, parçalar, k›s›mlar.
emr-i maafl:
yaflama, geçim, dir-
lik ifli.
fevkalâde:
ola¤anüstü, çok güzel.
g›nâ-i kalbî:
kalp zenginli¤i.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
harikulâde:
ola¤anüstü.
hazret:
ulu, yüce, övgüye lây›k.
heva:
istek, arzu, nefse ait olan
fleylere düflkünlük, nefsin zararl›
ve günah olan arzular›.
hikmeten:
hikmetçe, hikmet ba-
k›m›ndan.
icar:
kira paras›, kira bedeli.
iffet:
ahlâkî temizlik, do¤ruluk.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
ism-i Hakîm:
Allah’›n Hakîm ismi.
ism-i Nur:
Allah’›n Nur ismi.
izzet-ilmiye:
ilmin izzeti, ilmin
gerektirdi¤i vakar, haysiyet, fleref
ve a¤›rbafll›l›k.
kanaat:
k›smete raz› olma, elin-
dekiyle yetinme, göz toklu¤u,
elindekini yeterli görüp fazlas›n›
istememe.
kanaat-i kat'iye:
kesin kanaat,
var›lan kesin düflünce.
kay›t:
aya¤a vurulan zincir, p›ran-
ga.
keramet-i Gavsiye:
Seyyid Ab-
dülkadir Geylânî Hazretlerinin ke-
rametlerinden bahseden risale.
maarif:
marifetler, bilimler.
mahviyet:
alçak gönüllülük.
maiflet:
yaflama, yaflay›fl.
maksat:
kastedilen, istenilen fley.
mazhariyet:
elde etme, nail ol-
ma, kavuflma, flereflenme.
mekârim-i ahlâk:
Hz. Muham-
med’in (a.s.m.) ahlâk› ve onun
sünnet-i seniyesine imtisal eden-
lerin ahlâk›.
meyil:
e¤ilim.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhafaza:
koruma, saklama.
mümtaz:
meziyetleriyle baflkala-
r›ndan ayr›lan, seçkin.
müstesna:
farkl›, benzersiz, seç-
kin, ayr›cal›kl›.
nail:
ulaflan, ele geçiren.
nefis:
kötülü¤e sevk eden, flehe-
vî istekleri kamç›lay›p hay›rl› ifl-
lerden al›koyan güç.
nezahet:
temizlik, pakl›k.
502 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
sadaka:
Allah r›zas› için fakir-
lere yap›lan yard›m.
sekinet:
sükûnet, sakinlik,
gönül rahatl›¤›, huzur.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flayan-› hayret:
hayret edile-
cek, flafl›lacak, flafl›rmaya de-
¤er fley, hayret verici fley.
fler'an:
dinî aç›dan.
taazzum:
büyüklük satma,
kibirlenme, büyüklenme.
tahallûk:
ahlâklanma, iyi huy
edinme.
tahdîs-i nimet:
‹lâhî nimeti
flükrederek anlatma.
talebe:
ö¤renci, tahsil gören.
tekellüf:
gösterifl, yapmac›k,
sahte tav›r.
tetebbu:
etrafl›ca araflt›rma,
iyice inceleme, bir fley hak-
k›nda genifl bilgi edinme.
teveccüh:
yönelme.
tevekkül:
bir iflin gerçeklefl-
mesi için gereken çal›flmay›
ve çabay› gösterip sebeplere
baflvurduktan sonra ifli Al-
lah'a b›rakma, neticeyi ondan
bilme, kadere raz› olma.
timsal-i mücessem:
cisimlefl-
mifl timsal, gözle görülür, elle
tutulur hâle gelmifl olan re-
sim, flekil, örnek.
ulüvv-i himmet:
himmetin
yüksekli¤i.
üstat:
ö¤retici.
yakinen:
flüphesiz flekilde.
zekât:
‹slâm›n befl flart›ndan
biri olup, Allah için mal›n bel-
li bir k›sm›n› her y›l fakir kim-
selere verme.
zerre:
pek ufak parça, en kü-
çük parça, çok küçük parça.
1...,492,493,494,495,496,497,498,499,500,501 503,504,505,506,507,508,509,510,511,512,...1390
Powered by FlippingBook