Evet, biz bir cemiyetiz ve öyle bir cemiyetimiz var ki, her as›r-
da üç yüz milyon dahil mensuplar› var ve her gün befl defa, o
mukaddes cemiyetin prensipleriyle, kemal-i hürmetle alâkalar›n›
ve hizmetlerini gösteriyorlar; ve
1
l
In
ƒr
N p
G n
¿ƒo
æ p
erD
ƒo
ªr
dG Én
ªs
f p
G
kudsî prog-
ram›yla, birbirinin yard›m›na, dualar›yla ve manevî kazançlar›yla
kofluyorlar. ‹flte biz bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efra-
d›ndan›z ve hususî vazifemiz de, Kur’ân’›n, imanî hakikatlerini
tahkikî bir surette ehl-i imana bildirip, onlar› ve kendimizi idam-›
ebedîden ve daimî haps-i münferitten kurtarmakt›r. Sair dünye-
vî ve siyasî ve entrikal› cemiyet ve komiteler ile münasebetimiz
yoktur ve tenezzül etmeyiz.
• • •
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 497
K
ASTAMONU
H
AYATI
yasetle ilgili, siyasete ait.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tahkikî:
tahkikle alâkal›, tahkike
ait, araflt›rma, inceleme ile ilgili,.
temas:
görüflme, iletiflim kurma.
tenezzül:
kendine ayk›r› düflen
bir ifli veya durumu kabul etme,
alçalma.
vazife:
ifl, görev, memuriyet.
z›nd›k:
Allah'a ve ahirete inan-
mayan, Allah'› inkâr eden, iman-
s›z, münkir.
lirtme.
itirazname:
itiraz k⤛d›, iti-
raz dilekçesi.
kemal-i hürmet:
hürmetin
mükemmelli¤i, tam ve kusur-
suz mükemmel hürmet.
komita:
siyasî bir amaca
ulaflmak için silâh kullanan
gizli topluluk.
kudsî:
mukaddes, kutlu, mu-
azzez, aziz.
manevî:
madde d›fl› olan,
maddî olmayan, manaya ait.
mensup:
bir fleye veya kim-
seye nispeti olan, alâkas› bu-
lunan, bir fleyle ilgili olan.
muazzam:
çok büyük, muh-
teflem.
mukaddes:
takdis edilmifl,
mübarek, ay›p ve noksanlar-
dan kurtulmufl, kutsal, aziz,
temiz.
mü'min:
iman eden, inanan.
münasebet:
ilgi, alâka, yak›n-
l›k.
prensip:
temel fikir, temel
bilgi, esas, ilke.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
setr:
örtme, kapanma, gizle-
me, setretme.
sevk:
yönlendirme.
s›dd›k:
çok do¤ru, çok dürüst.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, si-
1.
Mü'minler ancak kardefltirler. (Hucurat Suresi: 10.)