ISPARTA'YA GÖNDERLEN BR FIKRADIR
Risale-i Nur, kendi sadk ve sebatkâr flakirtlerine ka-
zandrd¤ çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kymet-
tar neticeye mukabil; fiat olarak, o flakirtlerden tam ve
halis bir sadakat ve daimî sarslmaz bir sebat ister. Evet
Risale-i Nur, on befl senede medresede kazanlan kuvvet-
li iman- tahkikîyi, on befl haftada ve bazlara on befl gün-
de kazandrd¤na, yirmi bin zat, tecrübeleriyle flahadet
ederler. Hem ifltirak-i amal-i uhreviye düsturuyla, her
bir flakirdinin her bir günde binler halis lisanlaryla edilen
makbul dualar ve binler ehl-i salâhatin iflledikleri amal-i
salihann misil sevaplarn kazandrp her bir hakikî sadk
ve sebatkâr flakirtlerini, amelce, binler adam hükmüne
getirdi¤ini, kerametkârâne ve takdirkârâne mam-
Alinin üç ihbar ve keramet-i gaybiye-i Gavs- Azamda-
ki tahsinkârâne ve teflvikkârâne beflareti ve Kurân-
Mucizülbeyann kuvvetli iflaretleri, o halis flakirtlerin
ehl-i saadet ve ehl-i Cennet olacaklarn pek katî ispat
ederler. Elbette böyle bir kazanç, öyle fiyat ister. Madem
hakikat budur, Risale-i Nur dairesinin yaknnda bulunan
ehl-i ilim ve ehl-i tarikat ve sofî meflrep zatlar, onun ce-
reyanna girmek ve ilim ve tarikatten gelen sermayele-
riyle ona kuvvet vermek ve genifllemesine çalflmak ve
flakirtlerini teflvik etmek ve bir buz parças olan enaniye-
tini, tam bir havuz kazanmak için, o dairedeki âb- hayat
havuzuna atp eritmek gerektir. Yoksa baflka bir ç¤r aç-
makla hem o zarar eder, hem bu müstakim ve metin
498 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
a'mal-i saliha:
salih ameller, Al-
lah'n rzasna uygun yaplmfl iyi
ve hayrl ifller.
amel:
bir insann dinî emirler ve
yasaklara göre yapt¤ ifl, hareket.
beflaret:
müjde, mufltu, sevindiri-
ci haber.
cadde-i Kur'âniye:
Kur'ân'n gös-
terdi¤i, çizdi¤i yol. Kur'ân'n bü-
yük, genifl ve sa¤lam caddesi, eh-
li sünnet yolu, Kur'ân yolu.
cereyan:
akm, yol, hareket.
daimî:
sürekli, devaml.
düstur:
kanun, kaide, kural, pren-
sip, esas.
ehl-i Cennet:
Cennet ehli, Cen-
netlikler, Cennette bulunanlar ve-
ya oraya girmeye hak kazanan-
lar.
ehl-i ilim:
ilim ehli, ilim ile u¤ra-
flanlar.
ehl-i saadet:
saadete ulaflanlar,
mutlulu¤u yakalayanlar, bahtiyar
olanlar.
ehl-i salâhat:
salih kimseler, na-
muslu, do¤ru, adaletli olan kim-
seler.
ehl-i tarikat:
bir tarikate mensup
olanlar, dervifller.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
fkra:
ksm, fasl, bölüm.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hakikî:
gerçek, sahici.
halis:
saf, katflksz, gerçek.
hükmüne:
de¤erine, kymetine.
ihbar:
haber verme, bildirme, an-
latma, duyurma.
iman- tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri in-
celeyip delil ve bürhan ile inan-
ma.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
ifltirak-i a'mal-i uhreviye:
ahire-
te ait olan ifllerdeki ortaklk, ahi-
retle ilgili amellere ortak olma.
kat'î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal brakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
keramet-i gaybiye-i Gavs-
Azam:
Gavs- Âzam Seyyid Ab-
dülkadir Geylânî Hazretlerinin is-
tikbalden haber veren kerameti.
kerametkârâne:
kerametli bir
flekilde, keramet gösterircesine.
kymettar:
kymetli, de¤erli.
Kur'ân- Mu'cizü'l-Beyan:
açkla-
malaryla akllar benzerini yap-
maktan âciz brakan Kur'ân- Ke-
rîm.
makbul:
kabul edilmifl olan, al-
nan, reddedilmeyen.
medrese:
slâm dünyasnda dü-
zenli ö¤retim kuruluflu, mektep.
metin:
sa¤lam ve dayankl,
kavi.
misil:
benzer, efl, nazr, tpks.
mukabil:
karfllk olarak, kar-
fll¤nda.
müstakim:
do¤ru, düz, düz-
gün.
sadâkat:
ba¤llk, do¤ruluk.
sadk:
sadakatli, dostlu¤u ve
ba¤ll¤ içten olan.
sebat:
kararl olma, kararn-
dan vazgeçmeme, azimlilik.
sebatkâr:
sebat eden, sözün-
de ve kararnda duran, vaz-
geçmeyen, sebatl.
sofîmeflrep:
tasavvuf ehli, ri-
yazet ve nefisle mücahede ile
hakikate ermeye çalflan.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tanklk.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tahsinkârane:
be¤enen gibi,
be¤enen kimseye yakflr fle-
kilde, be¤enircesine, alkfllar-
casna.
takdirkârâne:
takdir edene
yakflr flekilde, takdir ederek.
tarikat:
Allah'a ulaflmak için,
fleyhin gözetiminde müridin
takip edece¤i terbiye usul ve
yolu, seyir ü sülûk srasnda
tutulan yol.
tecrübe:
deneyim, snama, s-
nav, imtihan.
teflvik:
flevklendirme, istek
uyandrma.
teflvikkârâne:
teflvik edene
yakflr flekilde, teflvik ederek,
isteklendirerek, flevke getire-
rek.
zat:
kifli, flahs, fert.