Üstadmzn nefisle mücahedede bir rüsuh ve ihtisas
vardr ki, asla huzuzat- nefsaniyelerine hizmet etmezler.
Bir insana kâfi gelmeyecek kadar az yerler ve az uyurlar.
Gecelerde, sabaha kadar calib-i dikkat bir hâl-i hafliane
ile ubudiyette bulunurlar; yaz ve kfl bu adetleri tahallüf
etmez. Teheccüt ve münacat ve evratlarn asla terk et-
mezler. Hatta bir Ramazan- fierifte pek fliddetli hastalk-
ta, alt gün bir fley yemeden savm- visal içinde ubudiyet-
teki mücahedelerini terk etmediler. Komflular her za-
man derler ki: Biz, sizin Üstadnzn sekiz sene yaz ve
kfl geceleri, ayn vakitlerde sabaha kadar hazin ve muh-
rik sadasyla münacat seslerini dinler ve böyle faslasz,
devaml mücahedesine hayretler içinde kalrdk.
Hem, Üstadmz taharet ve nezafet-i fleriyeye son de-
rece riayet eder; her zaman abdestli olarak bulunur. As-
la mübarek vaktini bofl geçirmez; ya Risale-i Nur telifiy-
le veya tashihiyle meflgul veya münacat- Cevfleniyeyi k-
raat ve secdegâh- ubudiyete kaim veya tefekkür-i âlâ-i
lâhî bahrine müsta¤rak bulunurdu.
Ekseriyetle, yaz zaman flehre uzak ormanlk da¤ var-
d, Üstadmzla oraya giderdik. Yolda hem Risale-i Nur
tashih ederler, hem bu âciz talebelerinin okuduklar risa-
leye dikkat ederler ve tashih için hatalarn söylerler ve-
yahut eski müellefatndan birisinden ders verirler; bu su-
retle yolda bile mübarek vaktini vazife ile geçirirlerdi.
Evet, biz itiraf ediyoruz ki; Üstadmzn nutkundaki leta-
fet ve ülfetindeki halâvet o derece feyiz bahflederdi ki,
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez,
güçsüz.
âdet:
görenek, usul, alflkanlk.
asla:
hiç bir vakit, olmas imkân-
sz.
bahr:
deniz.
bahfl:
ba¤fl, ihsan, verme. ba¤fl-
layan, veren, affeden.
calib-i dikkat:
dikkat çeken, dik-
kati celp eden.
ekseriyetle:
daha ziyadesiyle,
çoklukla, ço¤unlukla.
evrat:
virtler, okunmas âdet olan
dinî dualar.
fasla:
aralk, ara.
feyiz:
Allah'n kuluna ba¤fllad¤
marifet ve dinî heyecan.
halâvet:
tat, tatllk, flirinlik.
hâl-i hafliane:
Allah'tan korkarca-
sna bir hal.
hata:
yanlfl, yanlfllk, galat.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de... manalarnda, cümle baflla-
rnda kullanlan edattr.
hayret:
flaflknlk.
hazîn:
keder meydana getiren,
ac uyandran, hüzün veren.
huzûzat- nefsanîye:
nefsin haz-
lar, nefse hofl gelen fleyler.
ihtisas:
bilgi, hüner, marifet.
itiraf:
baflkalarnn bilmedi¤i gizli
bir kusurunu söyleme, kendisi
için iyi saylmayacak bir hâli giz-
lemeyip söyleme.
kâfî:
yeter, yetecek.
kâim:
ayakta duran, ayakta bulu-
nan, aya¤a kalkan.
kraat:
okuma, devaml ve düz-
gün okuma.
letafet:
latiflik, hoflluk, güzellik.
meflgul:
ilgilenen, u¤raflan.
muhrik:
tesirli, dokunakl.
mübarek:
feyizli, bereketli.
mücahede:
savaflma, mücadele,
u¤raflma, çaba, gayret.
müellefat:
yazlmfl kitaplar, telif
olunmufl eserler.
münacat:
Allah'a dua etme, yal-
varma, Onun manevî huzurunda
tazarru ve niyazda bulunma.
münacat- Cevfleniye:
Cevflene
ait dua.
müsta¤rak:
gark olmufl, dalmfl,
batmfl, içine girmifl.
nefis:
kötü vasflar, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri kam-
çlayp hayrl ifllerden alkoyan
güç.
504 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
nezafet-i fler'iye:
fleriata ait
paklk, fleriatn temizli¤i, pak-
l¤.
nutuk:
söz söyleme, konufl-
ma.
Ramazan- fierif:
mübarek,
flerefli Ramazan ay.
riayet:
uyma, tâbi olma.
rüsuh:
maharet, meleke.
sada:
ses.
savm- visal:
iki gün iftar et-
meden oruç tutma.
secdegâh- ubudiyet:
kullu-
¤un secde yeri, kullu¤un gös-
terildi¤i secde yeri, ibadet
edilen yer.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tahallüf:
geride kalma.
taharet:
temizlik, paklk.
talebe:
ö¤renci, tahsil gören.
tashih:
düzeltme, daha iyi ve
daha do¤ru hale getirme,
yanlfln giderme.
tefekkür-i âlâ-y lâhî:
Allah'
tefekkür etme, mahlûkata
olan nimetlerinden yola çka-
rak, derin bir zihnî faaliyetle,
delil ve bürhan ile Cenab-
Hakk tanma ve bilme ameli-
yesi.
teheccüt:
gece namaz, gece
kalklarak klnan nafile na-
maz.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
ubudiyet:
kul oldu¤unu bilip
Allah'a itaat ve ibadet etme.
ülfet:
ahbaplk, dostluk, afli-
nalk.
üstat:
ö¤retici.
vazife:
ahlâk veya ifl icab ya-
plmas gereken ifl, görev.