insan sabahtan akflama kadar o vaziyette ders alsa, yol
yürüse, asla sklmak ihtimali yoktu.
Hem, Üstadmz Risale-i Nur hizmetini her fleye tercih
ederler ve buyururlard ki: Yirmi senedir Kurân- Ha-
kîmden ve Risale-i Nurdan baflka bir kitab ne mütalâa
etmiflim ve ne de yanmda bulundurmuflum. Risale-i Nur
kâfi geliyor. Evet, Feyyaz- Mutlak tarafndan bütün ha-
kaik- Kurâniye kalb-i münevverine ilham ve ilka-i küllî
ile ifaza olunur da, Kurân- Mucizülbeyandan baflka ne-
ye muhtaç olur? Bundan flüphesi olanlar, Risale-i Nura
dikkat etsinler. Cenab- Hak, Üstadmza, Risale-i Nurun
telifinde öyle bir iktidar- bedî ihsan etmifltir ki; bu herke-
se nasip olacak hasletlerden de¤ildir. O harika Nur Risa-
leleri, her biri, gurbette, hastalk içinde, da¤da, ba¤da,
kâtipsiz, tahammülü müflkül gayet a¤r flerait dahilinde,
zahirî nice müflkülâtlarla meydana gelmifl ve müminlerin
imdadna yetiflmifltir. Fakat, Cenab- Hakka flükrolsun ki,
inayet-i lâhiye, harika bir tarzda Üstadmza fevkalâde
muvaffakyet ihsan etmifltir. flte bu srdandr ki, Cenab-
Hak, ona kâinat bir kitab- semavî ve arz bir sahife gibi
keflif ve fluhutla bihakkalyakîn okuyacak bir iktidar ver-
mifl, mahz- inayetle böyle kudsî bir esere sahip klmfltr.
Evet, âyât- teflriiyeyi havi Kurân- Mucizülbeyann
hakaik ve maarifini ve âyât- kevniyeyi flamil kitab- ke-
bir-i kâinatn vezaif ve meanisini beyan edip, marife-
tullahn en yüksek derecatna uruca nev-i befleri teflvik
eden ve bugünkü günde ölmeye yüz tutan kalpleri bile
TARHÇE- HAYATI
| 505
K
ASTAMONU
H
AYATI
iktidar- bedî:
efli ve benzeri ol-
mayan yapabilme kudreti.
ilham:
içe, gönüle do¤ma, kalbe
gelme, gönle do¤an fley.
ilka-i küllî:
küllî ilhâmlar, kuflatc
ilhamlar, vahiyler, Cenab- Hakkn
peygamberlerinin ve veli kullar-
nn kalblerine brakmfl oldu¤u
manalar, feyizler.
imdat:
yardm, yardma yetiflme,
zor durumda kalana yaplan yar-
dm.
inayat- lâhiye:
Allah'n yardm-
lar.
kâfî:
yeter, yetecek.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam, bütün âlemler, varlklar.
kalb-i münevver:
nurlanmfl
kalp, nurlu gönül.
kâtip:
yazan, yazc.
keflif:
açma, meydana çkarma.
kitab- kebir-i kâinat:
büyük kâ-
inat kitab.
kitab- semavî:
Semavî, lâhî ki-
tap, Cenab- Hakkn gönderdi¤i
lâhî kitaplar.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
maarif:
marifetler, bilimler.
mahz- inayet:
ihsann en güzeli,
iyili¤in en üstünü.
marifetullah:
Allah' tanma, an-
lama, bilme.
meani:
manalar, anlamlar.
muvaffakyet:
galibiyet.
mü'min:
iman eden, inanan.
müflkül:
güç, zor, çetin.
müflkülât:
müflkiller, güçlükler,
zorluklar, çetinlikler.
mütalâa:
okuma, dikkatli okuma.
nasip:
birinin elde edebildi¤i fley.
nev-i befler:
insano¤lu, insanlk.
flamil:
flümulü bulunan, içine
alan, kaplayan, çevreleyen, havi.
flerait:
flartlar.
fluhut:
gözle görme, müflahede.
flükür:
görülen bir iyili¤e karfllk
hoflnutluk, memnunluk ve min-
nettarlk ifade etme, teflekkür.
tahammül:
kötü, güç durumlara
karfl koyabilme gücü, kaldrma.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
tercih:
bir fleyi di¤erlerinden üs-
tün tutma, öne alma, seçme, da-
ha çok be¤enme.
teflvik:
flevklendirme, istek uyan-
drma, yönlendirme.
uruç:
yukar çkma, yükselme.
üstat:
ö¤retici.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin du-
rumu, hâli.
vezaif:
vazifeler, ifller.
zahirî:
görünen, görünürdeki, gö-
rünüflteki.
arz:
yer, dünya.
asla:
hiç bir vakit, kesinlikle.
âyât- kevniye:
kâinatta ya-
ratlan varlklarn Cenab-
Hakkn varlk ve birli¤ine olan
iflaretleri, delil olufllar.
âyât- teflriiye:
hüküm bildi-
ren ayetler.
beyan:
anlatma, açklama.
bihakkalyakin:
do¤rulu¤un-
da asla flüphe etmeyerek. ha-
kikati kesin bir flekilde, yaflar
gibi kesin bilircesine.
dâhilinde:
içinde, altnda.
derecat:
dereceler, basamak-
lar, kademeler, yükseklikler,
mertebeler.
eser:
baslma kitap.
fevkalâde:
alfllmfltan farkl,
ola¤anüstü.
Feyyaz- Mutlak:
hiç bir kayt
ve flarta ba¤l olmadan çok
çok bereket ve bolluk veren
Allah.
hakaik:
hakikatler, do¤rular,
gerçekler.
hakaik- Kur'âniye:
Kur'ân
ait olan ve ondan gelen ger-
çekler.
harika:
ola¤anüstü.
haslet:
insann yaratlflndan
gelen huy ve karakter, do-
¤ufltan gelen özellik, mizaç,
tabiat, meziyet.
hâvî:
içine alan, kaplayan, câ-
mi, ihtiva eden.
ifaza:
feyiz verme, feyizlen-
dirme, bereketlendirme.
ihsan:
iyilik etme, güzel dav-
ranma, ba¤fllama, ikram et-
me, lütuf, ba¤fl, yardm.
iktidar:
kabiliyet.