Tarihçe-i Hayat - page 507

b›rak›rlar. Fakat, günler geçtikten sonra aynen Üstad›m›-
z›n ikaz etti¤i fleyle karfl›lafl›r, akl›m›z bafl›m›za gelirdi.
Üstad›m›zla da¤a gitti¤imiz zaman, daha flehre dönme
zaman› gelmeden, birden Üstad›m›z kalkarlar, bize de
emrederlerdi. Hikmetini sormak istedi¤imizde, “Acele
gidelim, Risale-i Nur hizmeti için bizi bekliyorlar.” Haki-
katen, flehre avdetimizde, mutlaka mühim bir Risale-i
Nur flakirdi bizi bekliyor bulur veya birkaç defa gelip git-
ti¤ini komflular haber verirlerdi.
Yine bir gün, Mevlâna Halid (k.s.) Hazretlerinin Küçük
Afl›k nam›nda bir talebesinin neslinden mübarek bir ha-
n›m,
(HAfi‹YE)
yan›nda çok senelerden beri muhafaza etti¤i
Mevlâna Hazretlerinin cübbesini, Ramazan-› fierifte te-
berrüken Üstad›m›z›n yan›nda kals›n diye Feyzi ile gön-
derir. Üstad›m›z hemen Emin kardeflimize y›kamak için
emrederek, Cenab-› Hakka flükretmeye bafllar. Feyzi’nin
hat›r›na, “Bu han›m, benim ile yirmi gün için gönderdi.
Üstad›m neden sahip ç›k›yor?” diye hayretler içinde ka-
l›r. Sonra o han›m› görür, o han›m Feyzi’ye der ki: “Üs-
tat hediyeleri kabul etmedi¤inden, bu suretle belki kabul
eder, diye öyle söylemifltim. Fakat emanet onundur, ca-
n›m›z dahi feda olsun” der, o kardeflimizi hayretten kur-
tar›r.
Evet, “Mübarek Üstad›m›z›n o cübbeyi kabulü, Mevlâ-
na Halid’den sonra vazife-i teceddüd-i dinin kendilerine
intikaline bir alâmet telâkki etmesindendir,” derler.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 507
K
ASTAMONU
H
AYATI
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flükür:
görülen bir iyili¤e karfl›l›k
hoflnutluk, memnunluk ve min-
nettarl›k ifade etme, teflekkür.
talebe:
ö¤renci, tahsil gören.
teberrüken:
mübarek görerek,
u¤ur sayarak.
telâkki:
kabul etme, alma.
vazife-i teceddüt-i din:
dini yeni-
leme vazifesi, dini asl›na uygun
flekilde asr›n flartlar›na göre yeni-
leme görevi, tecedüd vazifesi.
HAfi‹YE:
O han›m Asiye’dir.
acele:
çabuk, çabukluk.
alâmet:
iz, belirti, iflaret, ni-
flan.
avdet:
geri gelme, dönme,
dönüfl, rücu.
aynen:
bir fleyin asl› veya
kendisi olarak, t›pk› t›pk›s›na,
hiç de¤iflmeden, oldu¤u gibi.
Cenab-› Hak:
Allah.
cübbe:
üste giyilen bol ve
uzun elbise.
emanet:
emniyet edilen kim-
seye b›rak›lan fley, eflya veya
kimse.
fedâ:
kurban, kurban olma.
hakikaten:
do¤rusu, gerçek-
ten.
hafliye:
dipnot.
hat›r:
zihin, fikir, haf›za.
hayret:
flaflk›nl›k.
hazret:
sayg›, ululama, yü-
celtme, övme maksad›yla
kullan›lan tabir.
hikmet:
herkesin bilmedi¤i
gizli sebep.
ikaz:
dikkat çekme, uyarma,
uyand›rma.
intikal:
geçme, miras olarak
kalma.
muhafaza:
koruma, saklama,
h›fzetme.
mutlaka:
ne olursa olsun, ke-
sin, muhakkak.
mübarek:
hay›rl›, mutlu, kut-
lu, u¤urlu.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
nam:
ad, isim.
nesil:
kuflak, nesil.
Ramazan-› fierif:
mübarek,
flerefli Ramazan ay›.
suret:
biçim, flekil.
1...,497,498,499,500,501,502,503,504,505,506 508,509,510,511,512,513,514,515,516,517,...1390
Powered by FlippingBook