Tarihçe-i Hayat - page 516

ve talimgâh ve gayet hayretkârâne ve flevkengizâne bir
seyrangâh ve temaflagâh ve gayet manidarane ve hik-
metperverâne bir mütalâagâh olan bu güzel misafirha-
nenin sahibini ve bu kitab-› kebirin müellifini ve bu muh-
teflem memleketin sultan›n› tan›mak ve bilmek için flid-
detle merak ederken, en baflta göklerin nur yald›z›yla
yaz›lan güzel yüzü görünür. “Bana bak, arad›¤›n› sana
bildirece¤im” der. O da bakar, görür ki:
Bir k›sm› arz›m›zdan bin defa büyük ve o büyüklerden
bir k›sm› top güllesinden yetmifl derece sür’atli yüz bin-
ler ecram-› semaviyeyi direksiz, düflürmeden durduran
ve birbirine çarpmadan fevkalhad çabuk ve beraber gez-
diren; ya¤s›z, söndürmeden mütemadiyen o hadsiz lâm-
balar› yand›ran ve hiçbir gürültü ve ihtilâl ç›kartmadan o
nihayetsiz büyük kütleleri idare eden ve günefl ve kame-
rin vazifeleri gibi, hiç isyan ettirmeden o pek büyük
mahlûklar› vazifelerle çal›flt›ran ve iki kutbun dairesinde-
ki hesap rakamlar›na s›k›flmayan bir nihayetsiz uzakl›k
içinde, ayn› zamanda, ayn› kuvvet ve ayn› tarz ve ayn›
sikke-i f›trat ve ayn› surette, beraber, noksans›z tasarruf
eden ve o pek büyük mütecaviz kuvvetleri tafl›yanlar›, te-
cavüz ettirmeden kanununa itaat ettiren ve o nihayetsiz
kalabal›¤›n enkazlar› gibi, gö¤ün yüzünü kirletecek
süprüntülere meydan vermeden, pek parlak ve pek
güzel temizlettiren ve bir muntazam ordu manevras› gi-
bi manevrayla gezdiren ve arz› döndürmesiyle, o hafl-
metli manevran›n baflka bir surette hakikî ve hayalî tarz-
lar›n› her gece ve her sene sinema levhalar› gibi seyirci
arz:
yer, dünya.
ecram-› semaviye:
gök cisimleri,
y›ld›zlar, gezegenler.
enkaz:
bina y›k›nt›lar›, y›k›nt›,
moloz, bir fleyin y›k›lmas› netice-
sinde ortaya ç›kan kal›nt›.
fevkalhad:
haddinden fazla, pek
çok, haddin ötesinde, üstünde.
gayet:
çok, fazla, son derece.
gülle:
top mermisi.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikî:
gerçek, sahici.
haflmetli:
ihtiflaml›, gösteriflli,
heybetli.
hayalî:
gerçek olmayan.
hayretkârane:
hayret ederek.
hikmetperverane:
her fleyde
fayda ve gaye gözetir flekilde.
idare:
döndürme, çevirme, yö-
netme.
ihtilâl:
bozulma, bozukluk, kar›-
fl›kl›k, keflmekefl, intizams›zl›k.
isyan:
baflkald›rma, itaatsizlik,
serkefllik, emre karfl› gelip ayak-
lanma.
itaat:
boyun e¤me, uyma, dinle-
me, al›nan emre göre hareket et-
me.
kamer:
Ay.
kanun:
tabiat olaylar›n›n ba¤l›
bulundu¤u de¤iflmez kaide.
kitab-› kebir:
büyük kitap.
mahlûk:
halk edilmifl, yarat›lm›fl,
yarat›k, Allah taraf›ndan yarat›l-
516 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
m›fl, yarat›k.
manevra:
e¤itim ve deneme
için savafl taklidi olarak yap›-
lan hareketler, tatbikat.
manidarane:
manal› flekilde.
meydan:
f›rsat, imkân, vakit.
muhteflem:
ihtiflaml›, hafl-
metli, görkemli, debdebeli,
flanl›, ulu, yüce, büyük.
muntazam:
nizaml›, intizaml›,
s›ralanm›fl, s›ral›, düzgün, ter-
tipli.
müellif:
telif eden, yazar.
mütalâagâh:
mütalâa yeri,
etrafl›ca düflünme, okuma ve
inceleme yeri.
mütecaviz:
fazla, çok, art›k.
mütemadiyen:
sürekli ola-
rak, devaml› olarak, aral›ks›z
flekilde, muttas›l, devaml›.
nihayetsiz:
sonsuz.
noksans›z:
eksiksiz, kusur-
suz.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
seyrangâh:
seyir yeri, e¤len-
ce ve gezme yeri.
sikke-i f›trat:
yarat›l›fl sikkesi.
sultan:
padiflah, hükümdar.
suret:
biçim, tarz, flekil.
sür'atli:
h›zl›.
flevkengizâne:
afl›r› istek
uyand›r›r bir flekilde, keyif ve
nefle verecek flekilde.
talimgâh:
talim yeri, e¤itim
yeri, ö¤renme yeri.
tarz:
biçim, flekil, suret.
tasarruf:
güzel idare etme.
tecavüz:
zorlama.
temâflâgâh:
temafla yeri, se-
yir ve gezinti yeri.
vazife:
ifl, görev.
1...,506,507,508,509,510,511,512,513,514,515 517,518,519,520,521,522,523,524,525,526,...1390
Powered by FlippingBook