Elhas›l;
bu sahife-i hayatiye-i bahariye haflr-i azam›n
yüz bin numunelerini ve misallerini göstermekle,
Én
¡p
Jr
ƒn
e n
ór
©n
H n
¢Vr
Qn
’r
G »p
«r
ëo
j n
?r
«n
c $G p
ân
ªr
Mn
Q p
QÉn
Kn
G '
‹p
G r
ôo
¶r
fÉn
a
1
l
ôj/
ón
b m
Ar
Àn
T u
?o
c '
¤n
Y n
ƒo
g n
h '
?Jr
ƒn
ªr
dG »p
«r
ëo
ªn
d n
?p
d'
P s
¿p
G
ayetini maddeten gayet parlak tefsir etti¤i gibi; bu ayet
dahi, bu sayfan›n manalar›n› mu’cizâne ifade eder. Ve
arz›n, bütün sayfalar›yla, arz›n büyüklü¤ü nispetinde ve
kuvvetinde
2
n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
`dp
G = n
’
dedi¤ini anlad›.
‹flte, küre-i arz›n yirmiden ziyade büyük sayfalar›ndan
bir tek sayfan›n yirmi vechinden bir tek vechinin muhta-
sar flahadetiyle, o yolcunun sair vecihlerin sayfalar›ndaki
müflahedat› manas›nda olarak ve o müflahedatlar› ifade
için,
Birinci Makam›n Üçüncü Mertebesinde
böyle denil-
mifl:
/
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h '
¤n
Y s
?n
O i/
òs
dG p
Oƒo
Lo
ƒr
dG o
Öp
LGn
ƒr
dG *G s
’p
G n
¬'
`dp
G n
= ’
p
án
ªn
¶n
Y p
In
OÉn
¡n
°ûp
H Én
¡r
«n
?n
Y Én
e n
h Én
¡«/
a Én
e p
™«/
ªn
ép
H ¢o
Vr
Qn
’r
G p
¬p
Jn
ór
Mn
h ?/
a
p
™j/
Rr
ƒn
J n
h p
ás
«p
MÉs
à`n
Ør
dGn
h p
án
«p
Hr
ôs
àdGn
h p
Ò/
Hr
ós
àdGn
h p
Ò/
î°r
ùs
àdG p
án
?«/
?n
M p
án
WÉn
Mp
G
p
IÉn
«n
ër
dG ip
hn
P p
™«/
ªn
ép
d p
án
°TÉn
Yp
’r
Gn
h p
In
QGn
Op
’r
Gn
h p
án
¶n
aÉn
ëo
ªr
dGn
h p
Qho
òo
Ñr
dG
3
p
In
ón
gÉn
°ûo
ªr
dÉp
H p
án
?s
ªn
µ`o
ªr
dG p
án
?p
eÉs
°ûdG p
ás
eÉn
©r
dG p
ás
«p
ª«/
Ms
ôdGn
h p
ás
«p
fÉn
ªr
Ms
ôdGn
h
Sonra, o mütefekkir yolcu her sayfay› okudukça
saadet anahtar› olan iman› kuvvetlenip ve manevî te-
rakkiyat›n miftah› olan marifeti ziyadeleflip ve bütün
arz:
yer, dünya.
bilmüflahede:
görerek, bizzat fla-
hit olarak, görür flekilde, görme
derecesinde.
cilve-i rahmet:
Cenab-› Hakk›n
merhamet, flefkat ve lütfunun
görüntüsü, rahmet tecellileri.
delâlet:
delil olma, gösterme.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
elhâs›l:
has›l›, netice itibariyle, so-
nuç olarak, özetle, sözün k›sas›,
uzatmayal›m, k›sacas›.
hakikat:
as›l, esas.
haflr-› azam:
k›yamet koptuktan
sonraki en büyük haflir, toplan-
ma.
iafle:
yaflatma.
ihata:
bir fleyin etraf›n› çevirme,
sarma, kuflatma.
ihsan:
iyilik etme, güzel davran-
ma, ba¤›fllama, ikram etme, lütuf,
ba¤›fl, yard›m.
ilâh:
tanr›, mabud.
kadir:
bir ifli yapmaya gücü ye-
ten, kudret ve kuvvet sahibi ve
her fleye kudreti yeten.(Allah).
küre-i arz:
arz küresi, yer yuvar-
la¤›, dünya, yer küre.
maddeten:
madde ve cisim ola-
rak.
misal:
bir fleyin benzer hâli, ben-
zer, örnek, nümune.
mu'cizane:
mu'cizeli birflekilde.
muhafaza:
koruma, saklama, h›f-
zetme.
muhtasar:
ihtisar edilmifl, hulâsa
edilmifl, k›salt›lm›fl, k›sa, özet.
mükemmel:
kemale erdirilmifl,
kemal bulmufl, kâmil, tamamlan-
m›fl, noksans›z, tam, eksiksiz.
mürebbiyâne:
mürebbî olana ya-
k›fl›r flekilde, terbiye edecek fle-
kilde, e¤iterek.
müflahedat:
gözlemler.
müflfikane:
flefkatle, merhamet-
le, ac›yarak.
nispet:
ölçü, oran.
nümune:
örnek, misal.
Rahîmiyet:
merhamet edicilik.
Rahman-› Rahîm:
rahman ve Ra-
him olan Allah.
Rahmaniyet:
Cenab-› Hakk›n kul-
lar›n› beslemesi, korumas› ve
merhamet etmesi vasf›.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
esirgeme, ba¤›fllama, flefkat gös-
terme.
sahife-i hayatiye-i bahariye:
ba-
hara ait hayat sayfas›.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
tefsir:
aç›klama, tamamen
aç›klama, izah.
terbiye:
besleme, yetifltirme,
büyütme.
teshir:
emri alt›na alma, em-
rine itaat ettirme, boyun e¤-
dirme.
umumî:
umuma ait, umumla
ilgili
Vacibü'l-Vücut:
varl›¤› zarurî
ve zatî olan.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik
bir ve tek olma.
vecih:
yön.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1.
fiimdi bak Allah’›n rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ard›ndan nas›l diriltiyor. Bunu
yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O her fleye hakk›yla kàdirdir. (Rum Suresi: 50.)
2.
Ondan baflka hiçbir ilâh yoktur. (Kasas Suresi: 88.)
3.
Allah’tan baflka hiçbir ilâh yoktur. O öyle bir Vacibü'l-Vücud’dur ki; onun vücub-i vücudu-
na ve vahdetine, dünya bütün içindeki ve üzerindekilerle birlikte, bilmüflahede görülen ve
bütün canl›lara bakan umumî, genifl ve mükemmel teshir, tedbir, terbiye, tohumlar›n aç›l-
mas› ve da¤›t›lmas›, muhafaza, idare ve iafle, rahmaniyet ve rahîmiyet hakikatlerinin bü-
yüklük ve ihatas›n›n flahadetiyle delâlet eder.
524 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI