Ayetü'l-Kübra
K
‹NATTAN
H
ÂLIKINI
S
ORAN
B
‹R
S
EYYAHIN
M
ÜfiAHEDATIDIR
.
Tevhid hakk›nda iki Makamdan ibaret Yedinci fiua olan
Ayetü'l-Kübra Risalesinin
‹kinci Makam›n›n bir k›sm›d›r.
W
r
øp
e r
¿p
Gn
h s
øp
¡«/
a r
øn
en
h o
¢Vr
Qn
’r
Gn
h o
™r
Ñs
°ùdG o
äGn
ƒ'
ªs
°ùdG o
¬n
d o
íu
Ñ°n
ùo
J
r
ºo
¡n
ë«`/
Ñ°r
ùn
J n
¿ƒo
¡n
?r
Øn
J n
’ r
øp
µ` '
dn
h /
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T
1
Gk
Qƒo
Øn
Z Ék
ª«/
?n
M n
¿Én
c o
¬s
fp
G
Bu ayet-i muazzama gibi pek çok âyât-› Kur'âni-
ye, bu kâinat Hâl›k›n› bildirmek cihetinde, her
vakit ve herkesin en çok hayretle bak›p zevkle
mütalâa etti¤i en parlak bir sahife-i tevhid olan
semavat› en baflta zikretmelerinden, en baflta ona
bafllamak muvaf›kt›r.
Evet, bu dünya memleketine ve misafirhanesine gelen
her bir misafir, gözünü aç›p bakt›kça görür ki:
Gayet keremkârâne bir ziyafetgâh ve gayet sanatkârâ-
ne bir teflhirgâh ve gayet haflmetkârâne bir ordugâh
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 515
K
ASTAMONU
H
AYATI
likle, cömertçe, iyilik yaparak.
misafir:
konuk.
muhakkak:
hakîkat› ve gerçe¤i
belli olmufl, do¤rulu¤u kesinlik
kazanm›fl, flüphesiz, mutlak.
muvaf›k:
yerinde, uygun, uyar,
münasip.
müflahedat:
gözlemler.
mütalâa:
okuma, dikkatli okuma.
ordugâh:
ordu yeri, ordunun ba-
r›n›p konaklad›¤› yer.
Rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen, ko-
ruyan, ac›yan Allah.
Rahman:
ister mü'min, ister kâfir.
sahife-i tevhit:
birlik sayfas›.
sanatkârâne:
sanatkarca, bir sa-
natkâra yak›flacak yolda.
semavat:
semalar, gökler.
seyyah:
yolcu.
tesbih:
Allah'› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tutma,
Sübhanallah deme, Cenab-› Hakk›
(c.c.) flan›na lây›k ifadelerle anma,
Allah'a söz, ifl, davran›fl ve kalple
içten ibadet etme.
teflhirgâh:
sergi yeri, herkese
gösterme yeri.
tevhit:
Allah'›n bir oldu¤una
inanma, Allah'›n varl›¤›n›, birli¤ini,
dengi ve orta¤› bulunmad›¤›n› ka-
bul etme.
zikr:
anma, an›lma, ad›n› anma,
hat›ra getirme, iyilikle anma.
ziyafetgâh:
ziyafet yeri.
âyât-› Kur'âniye:
Kur'ân'›n
ayetleri.
ayet-i muazzama:
büyük
ayet.
ayetü’l-kübra:
en büyük de-
lil, en büyük ayet.
cihet:
sebep, vesile, mucip,
bahane.
gayet:
çok, fazla, son derece.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her
fleyi yoktan var eden, yarat›-
c›.
hamd:
teflekkür, flükran.
haflmetkârane:
haflmetlice,
haflmetli bir flekilde.
hayret:
flaflk›nl›k.
ibaret:
meydana gelen, olu-
flan, müteflekkil.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleyle-
rin tamam›, bütün âlemler,
varl›klar.
keremkârâne:
keremkârcas›-
na, kerem sahibine yak›flacak
surette, el aç›kl›¤› ile, cömert-
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah'›n ad›yla.
Yedi gökle yer ve onlar›n içindekiler Onu tesbih eder. Hiçbir fley yoktur ki hamd ile Onu
tesbih etmesin; muhakkak ki O Halîmdir (ceza vermekte acele etmez); Gafurdur (günahla-
r› çokça ba¤›fllar). (‹sra Suresi: 44.)