ve flükür teflkil etmifller. Bütün eflcar ve nebatat›n enva-
lar›, bilicma, beraber;
1
*G s
’p
G n
¬'
`dp
G n
= ’
diyorlar gibi lisan-›
hâllerinden anlad›. Çünkü bütün meyvedar a¤aç ve ne-
batlar; mizanl› ve fesahatli yapraklar›n›n dilleriyle ve süs-
lü cezaletli çiçeklerinin sözleriyle ve intizaml› ve belâgat-
li meyvelerinin kelimeleriyle beraber, müsebbihane flaha-
det getirdiklerine ve
2
n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
`dp
G n
= ’
dediklerine delâlet ve
flahadet eden üç büyük küllî hakikati gördü.
B
‹R‹NC‹S‹
:
Pek zâhir bir surette kastî bir in’am ve ikram
ve ihtiyarî bir ihsan ve imtinan manas› ve hakikati her bi-
risinde hissedildi¤i gibi, mecmuunda ise, güneflin zuhu-
rundaki ziyas› gibi görünüyor.
‹
K‹NC‹S‹
:
Tesadüfe havalesi hiçbir cihet-i imkân› olma-
yan kastî ve hakîmâne bir temyiz ve tefrik, ihtiyarî ve ra-
hîmâne bir tezyin ve tasvir manas› ve hakikati, o hadsiz
enva ve efratta gündüz gibi aflikâre görünüyor ve bir Sâ-
ni-i Hakîmin eserleri ve nak›fllar› olduklar›n› gösterir.
Ü
ÇÜNCÜSÜ
:
O hadsiz masnuat›n yüz bin çeflit ve ayr›
ayr› tarz ve flekilde olan suretleri, gayet muntazam, mi-
zanl›, ziynetli olarak, mahdut ve madud ve birbirinin mis-
li ve basit ve camit ve birbirinin ayn› veya az farkl› ve ka-
r›fl›k olan çekirdeklerden, habbeciklerden o iki yüz bin
nevilerin farikal› ve intizaml›, ayr› ayr›, muvazeneli, ha-
yattar, hikmetli, yanl›fls›z, hatas›z bir vaziyette umum
efrad›n›n suretlerinin fethi ve aç›l›fl› ise öyle bir hakikat-
tir ki, güneflten daha parlakt›r ve bahar›n çiçekleri ve
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 529
K
ASTAMONU
H
AYATI
me, lütuf, ba¤›fl, yard›m.
ihtiyarî:
kendi iste¤iyle.
ikram:
iyi bir arma¤an verme, bir
fley sunma, ba¤›fl, ihsan.
imtinan:
minnet, bafla kakma, bi-
risine yapt›¤› iyili¤i bafl›na kakma.
in'am:
nimet verme, nimetlendir-
me, ihsan etme, iyilik yapma.
intizam:
düzgün olma, düzgün
dizilme, düzgünlük, tertipli olma.
kasdî:
kastederek, isteyerek, bile
bile yap›lan.
küllî:
külle ilgili, bütüne ait, umu-
mî, bütün, hepsi.
lisan-› hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
ma'dûd:
belli, belirli, s›n›rl›.
mahdut:
miktar›, say›s› belli, az
miktarda, az say›l›, s›n›rl›, belirli.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
meclis-i tehlil ve tevhid:
tehlil
ve tevhid meclisi; her fleyin bir
olan Allah'a ait oldu¤unu bilerek
ve inanarak “lâ ilâhe illallah” di-
yenlerin toplant›s›.
mecmu:
bütün hepsi.
meyvedar:
meyveli, yemiflli, ye-
mifl veren, meyvesi olan.
misl:
benzer, efl, naz›r, t›pk›s›.
mizan:
ölçü.
muhteflem:
ihtiflaml›, haflmetli,
görkemli, debdebeli, flanl›, ulu.
muntazam:
düzgün, tertipli, dü-
zenli.
müsebbihâne:
tesbih edene ya-
k›fl›r flekilde, tesbih ederek, süb-
hanallah diyerek.
müzeyyen:
ziynetlendirilmifl,
süslenmifl, süslü, bezenmifl, do-
nanm›fl.
nebat:
topraktan biten, yetiflen
her türlü fley, bitki.
nebatat:
bitkiler.
rahimane:
rahim olarak, merha-
met ederek, merhametli olarak.
Sâni-i Hakîm:
hikmet sahibi olan,
her fleyi sanatla ve hikmetle ya-
ratan Allah.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
tarz:
biçim, flekil, suret.
tasvir:
flekillendirme, suret ver-
me.
tefrik:
birbirinden ay›rma, seçme,
ay›rdetme, ayr› tutma.
temyiz:
ay›rma, dikkatle ay›rma.
tesadüf:
bir fleyin kendili¤inden
meydana gelmesi.
teflkil:
vücut verme, meydana
getirme, yapma.
tezyin:
süsleme, ziynetlendirme.
zahir:
aç›k, belli, meydanda.
ziya:
›fl›k, ayd›nl›k, nur, parlakl›k.
ziynetli:
süslü.
zuhur:
görünme, meydana ç›k-
ma.
aflikâre:
apaç›k, belli, aflikâr,
meydanda, zahir.
belâgat:
iyi, güzel, pürüzsüz
söz söyleme.
bilicma:
icma ile, birden, itti-
fakla, fikir birli¤iyle.
camit:
cans›z.
cezalet:
güzel anlat›m.
cihet-i imkân:
mümkün ol-
ma yönü, imkân taraf›. bir fle-
yin olabirlirlik taraf›, yönü.
delâlet:
delil olma, gösterme.
efrat:
fertler, bireyler.
enva:
çeflitler, türler, neviler.
eflcar:
a¤açlar.
fesahat:
dilin do¤ru, düzgün,
aç›k ve ak›c› flekilde kullan›l-
mas›.
habbe:
tane.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
hakimane:
hikmetli bir flekil-
de.
halka-i zikir ve flükür:
zikir
ve flükür halkas›.
havale:
bir ifli veya bir fleyi
baflka birine b›rakma, üstüne
b›rakma, ›smarlama.
ihsan:
iyilik etme, güzel dav-
ranma, ba¤›fllama, ikram et-
1.
Allah’tan aflka ibadete lây›k hiçbir ilâh yoktur.(Muhammed Suresi: 19.)
2.
Ondan baflka hiçbir ilah yoktur. (Kasas Suresi: 88.)