hakikatbin olan akl›na ve marifetaflina olan fikrine aç›ld›.
Yüz bin ayr› ayr› seslerle ve çeflit çeflit dillerle onu içeri-
ye ça¤›rd›lar, “Buyurun” dediler. O da girdi ve gördü ki:
Bütün hayvanat ve kufllar›n bütün nevileri ve taifeleri
ve milletleri, bilittifak, lisan-› kàl ve lisan-› hâlleriyle
1
n
ƒo
g s
’p
G n
¬`'
dp
G = n
’
deyip, zemin yüzünü bir zikirhane ve muaz-
zam bir meclis-i tehlil suretine çevirmifller; her biri bizzat
birer kaside-i Rabbanî, birer kelime-i Sübhanî ve mani-
dar birer harf-i Rahmanî hükmünde Sânilerini tavsif edip
hamdüsena ediyorlar vaziyetinde gördü. Güya o hayvan-
lar›n ve kufllar›n duygular› ve kuvalar› ve cihazlar› ve aza-
lar› ve aletleri, manzum ve mevzun kelimelerdir ve mun-
tazam ve mükemmel sözlerdir. Onlar, bunlarla Hallâk ve
Rezzaklar›na flükür ve vahdaniyetine flahadet getirdikle-
rine kat’î delâlet eden üç muazzam ve muhit hakikatleri
müflahede etti.
B
‹R‹NC‹S‹
:
Hiçbir cihetle serseri tesadüfe ve kör kuvve-
te ve fluursuz tabiata havalesi mümkün olmayan, hiçten
hakîmâne icat ve sanatperverâne ibda ve ihtiyarkârâne
ve alîmâne halk ve infla ve yirmi cihetle ilim ve hikmet
ve iradenin cilvesini gösteren ruhland›rmak ve ihya et-
mek hakikatidir ki, zîruhlar adedince flahitleri bulunan
bir bürhan-› bâhir olarak, Zat-› Hayy-› Kayyumun vü-
cub-i vücuduna ve s›fât-› seb’as›na ve vahdetine flahadet
eder.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 531
K
ASTAMONU
H
AYATI
ihtiyarkârâne:
iradeli bir flekilde.
ihya:
canland›rma, diriltme, ha-
yat verme, yeniden hayata dön-
dürme.
ilâh:
tanr›, mabud.
infla:
vücuda getirme, yaratma.
irade:
dileme, isteme, bir fleyi
yapma veya yapmama konusun-
da karar verebilme ve bu karar›
yerine getirme gücü.
kaside-i Rabbanî:
Rabbanî kasi-
de.
kat'î:
kesin, flüphesiz.
kelime-i Sübhânî:
tesbih edilen
Allah'a ait kelime.
kuva:
hisler.
lisan-› hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
lisan-› kàl:
söz ile anlat›lan mana,
konuflma dili.
manidar:
anlaml›, manal›, mana
tafl›yan.
manzum:
tanzim edilmifl, dizil-
mifl, düzenlenmifl, s›ralanm›fl.
marifetaflina:
bilerek, üstün bilgi-
ye sahip olarak, ustal›kla.
meclis-i tehlil:
tehlil meclisi.
mevzun:
vezinli, tart›l›, ölçülü,
tart›lm›fl.
muazzam:
çok büyük, çok iri,
koskocaman.
muhit:
ihata eden, etraf›n› çevi-
ren, kuflatan, saran.
muntazam:
nizaml›, intizaml›, s›-
ralanm›fl, s›ral›, düzgün, tertipli.
müflahede:
bir fleyi gözle görme,
seyrederek anlama, seyretme.
nevi:
tür, çeflit.
Rezzak:
bütün yarat›lm›fllar›n r›z-
k›n› veren ve ihtiyaçlar›n› karfl›la-
yan Allah.
sanatperverâne:
sanata de¤er
vererek, sanat› severcesine, sa-
natkârcas›na.
Sâni:
her fleyi sanatl› olarak yara-
tan Allah.
seyahat-i fikriye:
fikir seyahati.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
flevk:
keyif, nefle, sevinç ›fl›k, ziya.
fluursuz:
bilinçsiz.
taife:
bölük, tak›m, güruh, f›rka.
tavsif:
vas›fland›rma, mahiyetini
ve s›fatlar›n› ortaya koyma, etraf-
l›ca tarif etme, niteleme.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tesadüf:
bir fleyin kendili¤inden
meydana gelmesi.
tuyur:
kufllar.
vahdaniyet:
Allah'›n birli¤i ve
varl›¤›, Allah'›n bir oluflu.
Zat-› Hayy-› Kayyum:
varl›¤›, diri-
li¤i her an için olup gökleri ve
yerleri her an için tutan.
zemin:
yer.
zikirhane:
zikir yeri.
zîruht:
ruhlu, canl›, hayattar.
âlem:
varl›k s›n›flar›.
alîmâne:
her fleyi en iyi bilen
Allah'a yarafl›r flekilde.
bilittifak:
ittifakla, beraberce,
uyuflarak, elbirli¤iyle, oybirli-
¤iyle, tamam›yla.
bürhan-› bâhir:
büyük ve ge-
nifl delil.
cihet:
yön, tarz.
cilve:
güzel ve hofl bir biçim-
de görünme.
delâlet:
delil olma, gösterme.
güldeste-i marifet ve iman:
Allah'› tan›ma, bilme ve Ona
inanma buketi.
hakikatbin:
hakikati gören,
hakikati anlayan, hakikate
inanan.
hakîmâne:
hikmetli bir flekil-
de.
halk:
yaratma, yarat›fl.
Hallâk:
yaratan, çokça yara-
tan, sürekli olarak yaratan,
her fleyi halk eden, Allah.
hamdüsena:
flükür ve övgü.
harf-i Rahmanî:
Allah'tan ge-
len ve ona ait olan söz.
havale:
bir ifli veya bir fleyi
baflka birine b›rakma, üstüne
b›rakma, ›smarlama.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›-
l›fltaki ‹lâhî gaye.
hükmünde:
de¤erinde, k›y-
metinde.
ibda:
örneksiz olarak, eflsiz
flekilde yaratma.
1.
Ondan baflka hiçbir ilah yoktur. (Kassas Suresi: 88.)