1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Risale-i Nur dünya ifllerine alet olamaz, dünya ifllerine
siper edilmez.
Çünkü, ehemmiyetli bir ibadet-i tefekküri-
ye oldu¤u cihetle, dünyevî maksatlar kasten ondan iste-
nilmez; istenilse, ihlâs k›r›l›r; o ehemmiyetli ibadet flekli
de¤iflir. Baz› çocuklar gibi, dö¤üfltükleri vakit Kur’ân’› si-
per eder. Bafl›na gelen darbe Kur’ân’a geldi¤i gibi, Risa-
le-i Nur, böyle muannit has›mlara karfl› siper istimal edil-
memeli.
Evet, Risale-i Nur’a iliflenler tokatlar yerler; yüzer vu-
kuat flahittir. Fakat, Risale-i Nur, tokatlarda istimal edil-
mez ve niyet ve kast ile tokatlar gelmez. Çünkü, s›rr-› ih-
lâs ve s›rr-› ubudiyete münafidir. Bizler, bizlere zulm
edenleri, bizi himaye eden ve Risale-i Nur’da istihdam
eden Rabbimize havale ediyoruz.
Evet, dünyaya ait harika neticeler baz› evrad-› mühim-
me gibi, Risale-i Nur’da çokça terettüp ediyor. Fakat on-
lar istenilmez, belki verilir; illet olamaz, bir fayda olabilir.
E¤er istemekle olsa, illet olur, ihlâs› k›rar; o ibadeti k›s-
men iptal eder...
......
Evet, Risale-i Nur’un o kadar dehfletli muannitlere
karfl› galibâne mukavemeti, s›rr-› ihlâstan hiçbir fleye alet
edilmemesinden ve do¤rudan do¤ruya saadet-i ebediyeye
bakmas›ndan ve hizmet-i imaniyeden baflka bir maksat
takip etmemesinden ve baz› ehl-i tarikatin ehemmiyet
ait:
bir kimse veya bir fleyle ilgili
olan.
alet:
araçlar.
Aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
belki:
hatta.
cihet:
yön.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehemmiyetli:
önemli.
evrad-› mühimme:
.
galibâne:
galip gelmifl gibi, galip
s›fat›yla.
harika:
ola¤anüstü.
has›m:
düflman, rakip.
havale:
bir ifli veya bir fleyi baflka
birine b›rakma, üstüne b›rakma,
›smarlama.
himaye:
koruma, muhafaza et-
me.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’an hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafl›lmas›na
hizmet etme.
ibadet:
Allah’›n emrettiklerini ye-
rine getirme, Allah’a karfl› kulluk
vazifesini yapma.
ibadet-i tefekküriye:
.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Al-
lah r›zas› için yapma.
illet:
hastal›k.
iptal:
bofl, hükümsüz b›rakma.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
hizmete alma, hizmet ettirme, bir
iflte çal›flt›rma, çal›flt›rma.
istimal:
kullanma.
kas›t:
bir ifli bile bile, isteyerek
yapma.
kasten:
bile bile, isteyerek, kas›t-
l› olarak.
k›smen:
k›smî olarak, bir k›s›m.
Kur’ân:
Allah taraf›ndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
mifl, semavî kitaplar›n sonuncu-
su.
maksat:
kastedilen fley; gaye.
muannit:
inatç›, ayak direyen.
mukavemet:
karfl› koyma, da-
yanma, direnme.
münafi:
z›t, muhalif, uymaz,
ayk›r›.
netice:
bir iflin, bir fiilin so-
nunda elde edilen fley, seme-
re, sonuç.
niyet:
bir ifli yapmay› önce-
den düflünme.
Rab:
besleyen, yetifltiren,
verdi¤i nimetlerle mahlûkat›
›slah ve terbiye eden Allah.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
saadet-i ebediye:
sonu ol-
mayan, sonsuz mutluluk.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
s›rr-› ihlâs:
ihlas s›rr›, samimi-
yet ve do¤rulu¤un s›rr›.
s›rr-› ubudiyet:
kullu¤un s›rr›.
flahit:
flahitlik yapan, gördü¤ü
veya bildi¤i fleyi mahkeme
önünde yemin ederek söyle-
yip davan›n sonuçlanmas›na
yard›m eden kimse, flahit, ta-
n›k.
terettüp:
sonuç olarak ç›k-
ma.
vakit:
zaman.
vukuat:
vuku bulan fleyler,
hadiseler, olaylar.
zulm:
ifli yerli yerince yapma-
ma, hak eden kimseye hakk›-
n› vermeme, adalete ayk›r›
davranma, adaletsizlik.
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
488 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI