Tarihçe-i Hayat - page 478

k›ssas› ile onu müdafaa edip, “Bediüzzaman’›n elbette
bir içtihad› vard›r. ‹tiraz edenler haks›zd›r” demifl:
Ve Hoca Mustafa’ya (merhum) emretmifl: “Söyledi¤i-
mizi yaz!
Bediüzzaman’a kemal-i hürmetle selâm ederim. Teli-
fat›n›z›n ikmaline h›rz-› can ile dua etmekteyim. Baz› ule-
maü’s-su’un tenkidine u¤rad›¤›na müteessir olma. Zira
“Yemiflli a¤aç tafllan›r” kaziyesi meflhurdur. Mücahedat›-
n›za devam buyurun. Cenab-› Hak ve Feyyaz-› Mutlak
âcilen murat ve matlabunuza muvaffak-› bilhayr eylesin!
Âmin. Bâkî Hakk›n birli¤ine emanet olunuz.
Eski Fetva Emini
Ali R›za
‹flte böyle müdakkik ve ilim ve fieriat ve Kur’ân cihe-
tinde bu zamanda söz sahibi en büyük âlim böyle hük-
metmifl.
è‚
Aziz, s›dd›k, müdakkik, müstakim kardefllerim,
Gayet ciddî bir ihtar ile bir hakikati beyan etmeye lü-
zum var. fiöyle ki:
1
*G s
’p
G n
Ör
«n
¨ r
dG o
ºn
?`r
©n
j n
s›rr›yla, ehl-i velâyet, gaybî olan
fleyleri, bildirilmezse bilmezler. En büyük bir velî dahi,
hasm›n›n hakikî hâlini bilmedikleri için, haks›z olarak
mübareze etmesini Aflere-i Mübeflflerenin mabeynindeki
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim adam›.
Aflere-i Mübeflflere:
Cennetle
müjdelenen on Sahabî.
Aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
Bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve ka-
l›c› olan.
beyan:
aç›klama, bildirme, izah.
Cenab-› Hak:
Allah; do¤ru, ger-
çek, Hakk›n tâ kendisi olan, fleref
ve azamet sahibi yüce Allah.
cihet:
yön.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehl-i velâyet:
velî olanlar; eren-
ler, Allah’›n dostlu¤unu kazanan-
lar, velîlik s›fat›n› tafl›yanlar.
emanet:
istikamet üzere bulun-
mak, baflkas›n›n hukuku için de
güvenilip inan›lan insana b›rak›-
lan fley.
emin:
güvenilir, emniyet sahibi.
fetva:
‹slam’da bir mesele hak-
k›nda dinî meselelere tam vâk›f
yetkili kimseler taraf›ndan verilen
fler’i hüküm.
Feyyaz-› Mutlak:
çok çok bere-
ket ve bolluk veren Allah.
gaybî:
gayba ait, göze görünme-
yenlere ait, gaypla ilgili, haz›rda
olmayan.
gayet:
son derece.
Hak:
do¤ru, gerçek, hakikat.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
has›m:
düflman, rakip.
hükmetme:
hakim olma, emri al-
t›nda tutmak.
içtihat:
din âlimlerinin fler’î esas-
lar dahilinde Kur’ân ve sünnete
uygun flekilde bir konuda fikir or-
taya koymalar›, hüküm vermeleri.
ihtar:
hat›rlatma, uyar›.
ikmal:
tamamlama, bitirme.
ilim:
bilgi, marifet.
kaziye:
hüküm.
kemal-i hürmet:
hürmetin mü-
kemmelli¤i, tam ve kusursuz mü-
kemmel hürmet.
k›ssa:
anlat›lan olay, hikâye.
Kur’ân:
Allah taraf›ndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
mifl, semavî kitaplar›n sonuncu-
su.
lüzum:
ihtiyaç, gereklik.
mabeyn:
ara.
matlab:
istek, istenilen fley.
merhum:
rahmete kavuflmufl, öl-
müfl, ölü.
meflhur:
tan›nm›fl, herkesin bildi-
¤i, flöhretli, ad› yayg›nl›k kazan-
m›fl, ünlü, naml›.
murat:
maksat, meram.
muvaffak-› bilhayr:
hay›rl› ifller-
de baflar›l› olan.
1.
Gayb› Allah'tan baflka kimse bilemez.
478 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
mübareze:
çat›flma, kavga.
mücahedat:
flavaflma, müca-
dele, u¤raflma, çaba.
müdafaa:
savunma.
müdakkik:
tetkik eden, ince-
leyen, araflt›ran, inceden in-
ceye araflt›ran, en ufak gizli
fleyleri gören.
müstakim:
temiz, namuslu,
do¤ru, ahlâkl›, istikamet sahi-
bi.
müteessir:
teessüre kap›lan,
hüzünlü, kederli, mahzun.
selâm:
bar›fl, rahatl›k, sela-
met ve esenlik dileme.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
s›r:
gizli hakikat.
fleriat:
Allah taraf›ndan pey-
gamber vas›tas›yla bildirilen,
‹lâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.
Telifat:
telifler, kaleme al›nan
eserler, yaz›lanlar.
tenkit:
elefltirme.
ulemaü’s-su:
dünya için ahi-
retlerini unutan âlimler, kötü
alimler
velî:
Allah’›n sevgisine, hima-
yesine kavuflmufl, ermifl kim-
seler, Allah dostu, evliya.
zira:
çünkü, ondan ki, flun-
dan, flu sebepten ki, onun
için.
1...,468,469,470,471,472,473,474,475,476,477 479,480,481,482,483,484,485,486,487,488,...1390
Powered by FlippingBook