Risale-i Nur’a ve flakirtlerine karfl› kendi meflreplerini ve
mesleklerinin revac›n› ve etbalar›n›n hüsn-i teveccühleri-
ni muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki, dehfletli mu-
kabele etmek ihtimali var. Böyle hâdiselerin vukuunda
bizlere, itidal-i dem ve sars›lmamak ve adavete girme-
mek ve o muar›z taifenin de rüesalar›n› çürütmemek ge-
rektir.
Fafl etmek hat›r›ma gelmeyen bir s›rr›, fafl etmeye
mecbur oldum. fiöyle ki:
Risale-i Nur’un flahs-› manevîsi ve o flahs-› manevîyi
temsil eden has flakirtlerinin flahs-› manevîsi “Ferid” ma-
kam›na mazhar olduklar› için, de¤il hususî bir memleke-
tin kutbu, belki ekseriyetle Hicaz’da bulunan kutb-i aza-
m›n tasarrufundan hariç oldu¤u gibi onun hükmü alt›na
girmeye mecbur de¤il. Her zamanda bulunan iki imam
gibi, onu tan›maya mecbur olmuyor. Ben, eskiden, Risa-
le-i Nur’un flahs-› manevîsini, o imamlardan birisini zan-
nediyordum. fiimdi anl›yorum ki, Gavs-› Azam’da kutbi-
yet ve gavsiyetle beraber “ferdiyet” dahi bulundu¤undan,
ahir zamanda ki, flakirtlerinin ba¤land›¤› Risale-i Nur, o
ferdiyet makam›n›n mazhar›d›r. Bu gizlenmeye lây›k
olan bu s›rr-› azîme binaen Mekke-i Mükerreme’de dahi,
farz-› muhal olarak, Risale-i Nur aleyhinde bir itiraz,
kutb-i azamdan dahi gelse, Risale-i Nur fiakirtleri sars›l-
may›p, o mübarek kutb-i azam›n itiraz›n› iltifat ve selâm
suretinde telâkki edip, teveccühünü de kazanmak için,
medar-› itiraz noktalar› o büyük üstadlar›na karfl› izah et-
mek, ellerini öpmektir.
adavet:
düflmanl›k, husumet.
ahir:
son.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
belki:
hatta.
binaen:
-den dolay›, bu sebep-
ten.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ekseriyetle:
daha ziyadesiyle,
çoklukla, ço¤unlukla.
etba:
birinin sözüne, ifline, mesle-
¤ine uyanlar.
farz-› muhal:
imkâns›z› farz et-
me, olmayacak bir fleyi olacak-
m›fl gibi düflünme.
fafl:
meydana ç›kma, a盤a vur-
ma, dile verme.
ferdiyet:
kiflilik, bireylik, özellik.
Gavs-› Azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
nam›.
hâdise:
olay.
hariç:
d›flar›.
has:
ileri gelen, seçkin olan.
hususî:
özel.
hüküm:
tart›fl›lmaz dinî kaide.
hüsn-i teveccüh:
iyi karfl›lanmak
ve alâka görmek.
ihtimal:
olabilirlik.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü çe-
virip bakma.
imam:
mezheple ilgili konularda
kendisine uyulan ve önder olan
kimse.
itidal-i dem:
so¤ukkanl›l›k.
itiraz:
kabul etmedi¤ini belirtip
karfl› ç›kma.
izah:
aç›klama, ayr›nt›lar› ile an-
latma.
kutbiyet:
evliyalar aras›nda za-
man›n en büyük mürflidi olmak.
kutb-i azam:
en büyük kutup, di-
ni bir meslek veya grubun bafl›.
kutup:
evliyalar içerisinde zama-
n›n en büyük mürflidi olan.
lây›k:
yak›flan, yarafl›r, yak›fl›r.
makam:
yer, mevki.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
mecbur:
icbar edilmifl, zorla bir
ifle giriflmifl, bir ifli yapmak zorun-
da kalm›fl.
medar-› itiraz:
itiraz sebebi, ka-
bul etmeme sebebi.
Mekke-i Mükerreme:
keremli,
aziz, mukaddes Mekke flehri.
memleket:
devlet.
480 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
meslek:
gidifl, tutulan yol, sis-
tem.
meflrep:
gidifl, hareket tarz›,
tav›r, tutum, meslek.
muar›z:
muhalefet eden, kar-
fl› ç›kan, muhalif.
muhafaza:
koruma.
mukabele:
karfl›l›k verme,
karfl›lama.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
niyet:
bir ifli yapmay› önce-
den düflünme.
revaç:
ra¤bet, k›ymet, de¤er.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
rüesa:
reisler, baflkanlar.
selâm:
bar›fl, rahatl›k, sela-
met ve esenlik dileme.
s›rr-› azîm:
büyük s›r.
s›rr›:
s›r ile alâkal›, gizlilikle il-
gili.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flahs-› manevî:
manevî flah›s,
belli bir kifli olmay›p bir ce-
maatteb meydana gelen ma-
nevî flah›s.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
taife:
tak›m, güruh.
tasarruf:
Allah’›n izni daire-
sinde eflya ve varl›klar üzerin-
de manevî tesirler gösterme.
telâkki:
kabul etme, bir gö-
rüflle bakma.
temsil:
bir fleyin sembolü ol-
ma.
teveccüh:
yönelme, sevgi, il-
gi.
üstat:
ö¤retici; muallim, ö¤-
retmen, usta, sanatkâr.
vuku:
olma, meydana gelme.