Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinap etmek; ve
amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazan-
makt›r. Her zaman, def-i fler celb-i nef’a racih olmakla
beraber, bu tahribat ve sefahat ve cazibedar hevesat za-
man›nda, bu takva olan def-i mefasid ve terk-i kebair, üs-
sü’l-esas olup, büyük bir rüçhaniyet kesb etmifl. Bu za-
manda, tahribat ve menfi cereyan dehfletlendi¤i için,
takva bu tahribata karfl› en büyük esast›r. Farzlar› yapan,
kebireleri ifllemeyen kurtulur.
Böyle kebair-i azîme içinde, amel-i salihin ihlâsla mu-
vaffakiyeti pek azd›r. Hem, az bir amel-i salih, bu a¤›r fle-
rait içinde çok hükmündedir. Hem, takva içinde bir nevi
amel-i salih var.
Çünkü, bir haram›n terki vaciptir. Bir va-
cibi ifllemek, çok sünnetlere mukabil sevab› var. Böyle
zamanlarda, binler günah›n tehacümünde, bir tek içti-
nap, az bir amelle yüzer günah›n terkiyle, yüzer vacip ifl-
lenmifl olur. Bu ehemmiyetli nokta, niyetle, takva nam›y-
la, günahtan kaç›nmak kast›yla, menfi ibadetten gelen
ehemmiyetli a’mal-i salihad›r.
Risale-i Nur fiakirtlerinin, bu zamanda en mühim va-
zifeleri, tahribata ve günahlara karfl› takvay› esas tutup
davranmak gerektir.
Madem her dakikada, flimdiki tarz-›
hayat-› içtimaiyede yüzer günah insana karfl› geliyor; el-
bette takva ile ve niyet-i içtinap ile yüzer amel-i salih ifl-
lemifl hükmündedir.
Malûmdur ki, bir adam›n bir günde
harap etti¤i bir saray›, yirmi adam, yirmi günde yapa-
maz. Ve bir adam›n tahribat›na karfl› yirmi adam çal›fl-
mak lâz›m gelirken, flimdi, binler tahribatç›ya mukabil,
a’mal-i saliha:
salih ameller, Al-
lah’›n r›zas›na uygun yap›lm›fl iyi
ve hay›rl› ifller.
amel:
fiil, ifl.
amel-i salih:
Allah r›zas›na uygun
hay›rl› ifl, dine uygun hareket,
davran›fl.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
celb-i nef:
faydal› olanlar› kendi
etraf›na çekmek, menfaati elde
etmek.
cereyan:
ak›m, fikir, sanat veya
siyaset hareketi.
def-i mefasit:
bozgunculuk ya-
pacak fiil ve sözlerden kaç›nmak.
def-i fler:
kötülükleri def etmek,
kötülü¤e mâni olmak.
dehflet:
büyük tehlike karfl›s›nda
korkma ve flafl›r›p kalma.
ehemmiyetli:
önemli.
emir:
ifl buyurma, buyruk, buy-
rultu (a¤›zdan veya yaz› ile.
esas:
temel.
farz:
bir netice elde etmek için
gerçek olarak kabul edilen bir
tahminde bulunma.
haram:
‹slâmiyetçe yasaklanan
ifller.
harap:
y›k›lma, yok edilme.
hareket:
k›m›ldama.
hayrat:
hay›rlar.
hevesat:
hevesler.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde.
ibadet:
Allah’›n emrettiklerini ye-
rine getirme, Allah’a karfl› kulluk
vazifesini yapma.
içtinap:
çekinme, sak›nma, uzak
durma.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Al-
lah r›zas› için yapma.
ifllemek:
ifl yapmak, çal›flmak.
kas›t:
bir ifli bile bile, isteyerek
yapma.
kebair-i azîme:
büyük günahlar.
kebire:
büyük günah.
kesb:
kazanma.
lâz›m:
gerek, gerekli, lüzumlu.
madem:
...den dolay›, böyle ise.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
menfi:
olumsuz, müspet olma-
yan.
menhiyat:
fler’an haram edilen-
ler, yasak edilmifl.
mukabil:
karfl›l›k.
muvaffakıyet:
Allah’›n yar›d›m›y-
la baflar›l› olma.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
nam:
ad.
nevi:
çeflit, tür.
niyet:
bir ifli yapmay› önceden
düflünme.
niyet-i içtinap:
.
racih:
daha da üstün, önce, di¤e-
rinden üstün.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
rüçhaniyet:
.
sefahat:
yasak fleylere, zevk
ve e¤lenceye afl›r› derecede
düflkünlük.
sünnet:
Hz. Muhammed’in
(a.s.m.) Kur’ân d›fl›nda, Müslü-
manlara örnek olan mübarek
söz, fiil ve emirleri, kabulleri
veya takrirleri.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flerait:
flartlar.
tahribat:
tahripler, y›k›p boz-
malar.
takva:
Allah’tan korkma, Al-
lah korkusuyla dinin yasak
etti¤i fleylerden kaç›nma, Al-
lah’›n emirlerini tutup azab›n-
dan korunma, Allah’›n yasak-
lar›ndan kaç›nmada azamî ti-
tizlik gösterme.
tarz-› hayat-› içtimaiye:
sos-
yal, toplum hâlinde yaflam
tarz›.
tehacüm:
hücum etme, sal-
d›rma.
terk:
bakmama, ihmal etme.
terk-i kebair:
günahlar› terk
etmek.
üssü’l-esas:
hakikî sa¤lam te-
mel.
vacip:
zorunlu.
vazife:
görev.
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
470 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI