umumun nazar›nda tenzil etmek endiflesiyle, Kur’ân-›
Hakîm’in hizmeti bize, kat’î bir surette siyaseti yasak et-
mifl.
Sizler ey ehl-i siyaset ve hükûmet! Evham edip bizler-
le u¤raflmay›n›z. Bilâkis, teshilât göstermeniz lâz›m.
Çünkü, hizmetimiz emniyet ve hürmet ve merhameti te-
sisle, hem asayifli, hem inzibat›, hem hayat-› içtimaiyeyi
anarflilikten kurtarmaya çal›fl›p, sizin hakikî vazifenizin
temel tafllar›n› tespit ediyor, takviye ve teyit ediyor.
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
fiimdi, bundan on dakika evvel, cesurca, fakat kalem-
siz iki adam, Risale-i Nur dairesine biri birisini getirdi.
Onlara dedim ki: “Bu dairenin verdi¤i büyük neticelere
mukabil, sars›lmaz bir sadakat ve k›r›lmaz bir metanet is-
ter.”
Isparta kahramanlar›n›n gösterdi¤i harikalar ve cihan-
pesendâne hidemat-› Nuriyenin esas› harika sadakatleri
ve fevkalâde metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi
kuvvet-i imaniye ve ihlâs hasletidir, ikinci sebebi cesaret-i
f›triyedir. Onlara, “Siz, cesaretle ve efelikle tan›nm›fls›n›z
ve dünyaya ait ehemmiyetsiz fleyler için fedakârl›k
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 467
K
ASTAMONU
H
AYATI
gafil:
gaflette bulunan, ihmal
eden.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
hakikî:
gerçek, sahici.
hariç:
d›fl memleket, yaflan›lan
ülkenin d›fl›ndaki ülke.
hayat-› içtimaiye:
sosyal hayat,
cemiyet hayat›, toplum hayat›.
hizmet-i imaniye:
imana ait hiz-
met, iman ve Kur'ân hakikatleri-
nin ikna edici ve ilmî delillerle an-
lafl›lmas›na hizmet etme.
hürmet:
sayg›.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
inzibat:
düzeni sa¤lama, asayifli
yoluna koyma.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
kat'î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
k›ymet:
de¤er.
Kur'ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur'ân.
kusur:
eksiklik, noksan.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek, korumak, iyilik etmek,
bîçarelere yard›mda bulunmak,
esirgemek.
metanet:
sa¤laml›k, kavilik, me-
tinlik, dayan›kl›l›k.
mukabil:
karfl›l›k olarak, karfl›l›-
¤›nda.
nazar:
düflünme, fikir, mülâhaza,
niyet.
noksan:
eksiklik, azl›k, tam olma-
y›fl.
sadakat:
ba¤l›l›k, do¤ruluk.
s›dd›k:
çok do¤ru, çok dürüst.
siyaset:
politika.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tâbi:
boyun e¤en, uyan, itaat
eden, itaatte bulunan, ba¤lanan.
takviye:
kuvvetlendirme, sa¤-
lamlaflt›rma.
tebdil:
de¤ifltirme, döndürme,
dönüfltürme, baflka bir hâle getir-
me.
telâkki:
kabul etme, alma.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
tenzil:
indirme, peyderpey, yavafl
yavafl indirme.
teshilât:
kolaylaflt›rmalar.
tesis:
kurma, meydana getirme.
tespit:
sa¤lamca yerlefltirme, sa-
bit hale getirme, yerlefltirme,
oturtma.
teyit:
do¤rulama, do¤ru ç›karma,
destekleme.
umum:
herkes, bütün insanlar,
bütün halk.
vazife:
ifl, görev.
anarfli:
kargafla, kar›fl›kl›k.
asayifl:
düzen, nizam, emni-
yet.
aziz:
muhterem, sayg›n, sev-
gili, de¤erli.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gel-
mez, bitip tükenmez, ölmez,
sonsuz.
bilâkis:
aksine, tersine, tam
tersi, tersine olarak.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset
hareketi.
ehl-i gaflet ve dalâlet:
dün-
yaya dald›¤›ndan dolay› ahi-
retin fark›nda olmayanlar ile
yoldan ç›kanlar, azg›n ve sap-
k›n kimseler.
ehl-i siyaset ve hükûmet:
ülkenin iradesiyle meflgul
olanlar, siyaset adamlar›, poli-
tikac›lar.
emniyet:
eminlik, güvenlik,
korkusuzluk.
endifle:
düflünce, vesvese,
kuflku, kuruntu, merak, kayg›,
keder, gam, flüphe, korku.
evham:
vehimler, zanlar, kufl-
kular, esass›z fleyler, kuruntu-
lar.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
fevk:
üst, üst taraf, yukar›,
üzeri.
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.