masum lisanyla hakkmda medih olarak de¤il, bir nevî
dua olarak tasavvur ediyoruz.
Hem, Hafz Alinin, Sav gibi yerler, karyeler ve Ispar-
ta, bir Medrese-i Nuriye hükmüne geçmesi ve
Risale-i
Nur
un sadk flakirtleri harikulâde olarak günden güne
yükselmeleri ve tenevvür etmeleri bizleri, belki Anado-
luyu, belki âlem-i slâm mesrur ve müferrah eden bir
hakikatli haber telâkki ediyoruz.
Ahirdeki, Muhbir-i Sadkn haber verdi¤i gibi, mane-
vî fütuhat yapmak ve zulümat da¤tmak zaman ve zemi-
ni hemen hemen gelmektedir diyen fkrasna bütün
ruh u canmzla rahmet-i lâhiyeden dua ile niyaz ediyo-
ruz, temenni ediyoruz. Fakat,
biz Risale-i Nur fiakirtleri
ise, vazifemiz hizmettir, vazife-i lâhiyeye karflmamak ve
hizmetimizi onun vazifesine bina etmekle, bir nevi tecrü-
be yapmamakla beraber, kemiyete de¤il, keyfiyete bak-
mak, hem çoktan beri sukut-i ahlâka ve hayat- dünyevi-
yeyi her cihetle hayat- uhreviyeye tercih ettirmeye sevk
eden dehfletli esbap altnda Risale-i Nurun flimdiye ka-
dar fütuhat ve zndkann ve dalâletin savletlerini krma-
s ve yüz binler bîçarelerin imanlarn kurtarmas ve biri
yüze baz ve bine mukabil yüzer ve binler hakikî mümin
talebeleri yetifltirmesi Muhbir-i Sadkn ihbarn aynen
tasdik etmifl vukuat ile ispat etmifl ve ediyor ve inflaallah
öyle hiçbir kuvvet Anadolunun sinesinden onu çkara-
maz. Tâ ahir zamanda, hayatn genifl dairesinde asl sa-
hipleri yani Mehdî ve flakirtleri Cenab- Hakkn izniyle
TARHÇE- HAYATI
| 457
K
ASTAMONU
H
AYATI
kusur:
eksiklik, noksan.
lisan:
dil, anlaflma amacyla kulla-
nlan sesli iflaretler sistemi.
manevî:
madde dfl olan, maddî
olmayan, manaya ait.
masum:
suçsuz, kabahatsiz, gü-
nahsz.
masumiyet:
masumluk, kaba-
hatsizlik, suçsuzluk.
medih:
övme, birinin iyi fleylerini
söyleme, sena, sitayifl.
Medrese-i Nuriye:
nur medrese-
si.
mesrur:
sevinçli, memnun, flen,
sürurlu.
meziyet:
bir kifliyi baflkalarndan
ayran veya yücelten vasf, üstün-
lük vasf, de¤erlilik, yüksek ka-
rekter, fazilet.
Muhbir-i Sadk:
do¤ru haberci.
mukabil:
karfl, karfllk, muâdil.
müferrah:
feraha kavuflmufl, gö-
nül huzuruna kavuflmufl, rahata
ermifl.
nevi:
tür, çeflit.
niyaz:
rica, dua.
noksan:
kusurlu, naks.
rahmet-i lâhîye:
Allah'n sonsuz
rahmeti, lâhî rahmet.
ruh u cân:
ruh ve can.
sadk:
sadakatli, dostlu¤u ve ba¤-
ll¤ içten olan.
savlet:
fliddetli hücum.
sevk:
yönlendirme.
sükût-i ahlâk:
ahlâkn azalmas,
ahlâk düflüklü¤ü.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tasavvur:
düflünme.
telâkki:
kabul etme, alma.
temenni:
olmasn veya olmama-
sn isteme.
tenevvür:
nurlanma, parlama,
parldama, flldama, aydnlk.
tenzih:
Allah' flanna lâyk olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
tercih:
bir fleyi di¤erlerinden üs-
tün tutma, öne alma, seçme, da-
ha çok be¤enme.
üstat:
ö¤retici.
vazife:
ahlâk veya ifl icab yapl-
mas gereken ifl, görev.
vazife-i lâhiye:
do¤rudan do¤ru-
ya Allah'a ait olan ifl ve vazife.
zemin:
ortam, yer.
zndka:
dinsizlik, inançszlk.
ziyade:
çok, fazla, artk.
zulümat:
karanlklar, dinsizlik,
küfür.
ahir:
en son, en sondaki.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, s-
lâm dünyas.
belki:
hatta.
bîçare:
çaresiz, zavall, flaflkn.
cihet:
yan, yön, taraf.
dalâlet:
iman ve slâmiyetten
ayrlmak, azmak, do¤ru yol-
dan ayrlma, azma, batla yö-
nelme.
dehflet:
büyük korku hâli,
korkma, ürkme.
esbap:
nedenler, sebepler,
vastalar.
fkra:
ksm, fasl, bölüm.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
had:
snr.
hafz:
Kur'ân- Kerîm'i tama-
men ezberleyen ve okuyan
kimse.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hakikî:
gerçek, sahici.
harikulâde:
fevkalâde, efli ve
benzeri olmayan, görülmedik
derecede, ola¤anüstü.
hayat- dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
hayat- uhreviye:
uhrevî ha-
yat, ahirete ait olan hayat.
hükmüne:
de¤erine, yerine.
isnâd:
bir fleyi bir kimseye ait
gösterme, sözü söyleyene
nispet etme, bir söz ve habe-
rin birisine ait oldu¤unu be-
lirtme.
karye:
köy.
kemiyet:
az veya çok olufl.
keyfiyet:
bir fleyin nasl oldu-
¤u, hâl, durum, vaziyet, hu-
sus, vasf, nitelik, kalite, iç
yüz.