Tarihçe-i Hayat - page 456

bir ihtiyaca binaen helâkete sebebiyet vermeyen bir za-
rara göre tercih edilmez, ruhsat yoktur. Hâlbuki bu as›r,
o damar-› insanîyi o derece fl›r›nga etmifl ki, küçük bir ih-
tiyaç ve adî bir zarar-› dünyevî yüzünden elmas gibi
umur-i diniyeyi terk eder.
Evet, insaniyetin yaflamak damar› ve h›fz-› hayat ciha-
z›, bu as›rda israfat ile ve iktisats›zl›k ve kanaatsizlik ve
h›rs yüzünden bereketin kalkmas›yla ve fakr u zaruret,
maiflet ziyadeleflmesiyle o derece o damar yaralanm›fl ve
zedelenmifl ve mütemadiyen ehl-i dalâlet nazar-› dikkati
flu fani hayata celp ede ede o derece nazar-› dikkati ken-
dine celp etmifl ki, edna bir hacat-› hayatiyeyi, büyük bir
mesele-i diniyeye tercih ettiriyor. Bu acip asr›n bu acip
hastal›¤›na ve dehfletli maraz›na karfl› Kur’ân-› Mu’cizül-
beyan’›n tiryak-misal ilâçlar›n›n nafliri olan Risale-i Nur
dayanabilir ve onun metin, sars›lmaz, sebatkâr, halis, sa-
d›k, fedakâr flakirtleri mukavemet edebilir. Öyle ise, her
fleyden evvel onun dairesine girmeli, sadakatle, tam me-
tanetle ve ciddî ihlâs ve tam itimat ile ona yap›flmak lâ-
z›m ki, o acip hastal›¤›n tesirinden kurtulsun.
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Haf›z Ali’nin kendi üstad› hakk›nda benim haddimden
pek çok ziyade isnat etti¤i meziyet ve masumiyeti, onun
acip:
tuhaf, hayret veren, hayret-
te b›rakan, flafl›lacak fley.
adî:
baya¤›, afla¤›, de¤ersiz.
bereket:
bolluk, bereket, gürlük.
binaen:
den dolay›, -den ötürü, -
için, -dayanarak, yap›larak, bu se-
bepten.
celp:
çekme, çekifl, kendine çek-
mek.
damar-› insanî:
insan damar›.
dehflet:
büyük korku, ürkme.
edna:
az, pek az.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli.
fakr u zaruret:
yoksulluk ve ça-
resizlik.
fani:
ölümlü, muvakkat, geçici.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
fitne:
ahlâkta ve cemiyet niza-
m›nda azg›nl›k ve bozgunculuk.
hacat-› hayatiye:
yaflamak için
laz›m olan ihtiyaçlar.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
halis:
gerçek, samimi, içten.
hayat-› dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
helâket:
y›k›lma, y›k›l›fl, mahvol-
ma, mahvolufl.
h›fz-› hayat:
hayat›n korunmas›.
h›rs:
aç gözlülük, tamahkârl›k.
ihlâs:
halis, içten, samimî, riyas›z,
karfl›l›ks›z sevgi ve ba¤l›l›k, gönül-
den gelen dostluk.
ihtiyaç:
gereklilik, lüzumluluk hâ-
li, muhtaç olufl, zaruret.
iktisât:
tutum, biriktirme, art›r-
ma, tasarruf.
insaniyet:
insanl›k, insano¤lu.
israfat:
israflar, lüzumsuz yere
harcamalar.
itimat:
güvenme, emniyet etme.
kanaat:
k›smete raz› olma, elin-
dekiyle yetinme, göz toklu¤u,
elindekini yeterli görüp fazlas›n›
istememe.
Kur'ân-› Mu'cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur'ân-› Ke-
rîm.
maiflet:
geçim.
maraz:
hastal›k, illet, dert, belâ.
mesele-i diniye:
dine ait mesele.
metanet:
sa¤laml›k, kavilik, me-
tinlik, dayan›kl›l›k.
metin:
sa¤lam ve dayan›kl›, kavi,
berk.
muhafaza:
koruma, saklama, h›f-
zetme.
mukavemet:
karfl› koyma, da-
yanma, direnme, sald›r› ve bask›-
y› yok etmek için çal›flma, direnifl.
muvakkaten:
geçici olarak, az bir
zaman için.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devaml› olarak.
naflir:
da¤›tan, yayan, neflreden,
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
456 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
saçan, açan.
nazar-› dikkat:
dikkatli bak-
ma, dikkatli bak›fl.
nefs-i emmare:
insan› kötü-
lü¤e sürükleyen nefis, insana
kötü ve günah olan ifllerin ya-
p›lmas›n› emreden nefis.
pervane:
geceleri ›fl›¤›n etra-
f›nda dönen küçük kelebek.
ruhsat:
izin, müsaade, icazet.
ruhsat-› fler'iye:
fleriat›n ruh-
sat›, ‹slâmiyetin izin vermesi.
sadakat:
ba¤l›l›k, do¤ruluk.
sad›k:
sadakatli, dostlu¤u ve
ba¤l›l›¤› içten olan.
sebatkâr:
sebat eden, sözün-
de ve karar›nda duran, vaz-
geçmeyen, sebatl›.
sebebiyet:
sebep olma, icap
ettirme, gerektirme.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tercih:
bir fleyi di¤erlerinden
üstün tutma, öne alma, seç-
me, daha çok be¤enme.
tiryakmisal:
ilâç gibi, ilâca
benzeyen.
umur-i diniye:
dinî emirler,
dine âit ifller.
umur-› uhreviye:
ahirete ait
ifller.
vazife:
görev.
zarar-› dünyevî:
dünyaya ait
maddî zarar.
zaruret:
mecburiyet, zorunda
olmak, zorunluluk.
ziyade:
Artma, ço¤alma.
1...,446,447,448,449,450,451,452,453,454,455 457,458,459,460,461,462,463,464,465,466,...1390
Powered by FlippingBook