Tarihçe-i Hayat - page 447

B
‹R‹NC‹ ESAS
:
Ehl-i iman›n me’yusiyetine karfl› istikbal-
de bir nur var diye müjde verdi¤idir. Bir hiss-i kable’l-vu-
ku ile Risale-i Nur’un istikbalde, dehfletli bir zamanda,
çok ehl-i iman›n imanlar›n› takviye edip kurtarmas›n›
hissedip, o adese ile hürriyet ink›lâb›ndaki siyaset daire-
lerine bakm›fl. Tabirsiz, tevilsiz tatbike çal›flm›fl; siyaset
ve kuvvet ve kemmiyet noktas›nda zannetmifl. Do¤ru
hissetmifl, fakat tam do¤ru diyememifl.
‹
K‹NC‹ ESAS
:
Eski Said, baz› siyasî insanlar ve harika
ediplerin hissettikleri gibi, çok dehfletli bir istibdad› hisse-
dip, ona (istibdada) karfl› cephe alm›fllard›. O hiss-i kab-
le’l-vuku’, tabir ve tevile muhtaç iken, bilmeyerek resmî,
zay›f ve ismî bir istibdat görüp, o siyasî ve dâhî edipler
ona karfl› hücum gösteriyorlard›. Hâlbuki, onlara dehflet
veren bir zaman sonra gelecek olan istibdatlar›n zay›f bir
gölgesini, as›l zannederek öyle davranm›fllar, öyle beyan
etmifller. Maksat do¤ru, fakat hedef hata... ‹flte Eski Sa-
id de, eski zamanda, böyle acip bir istibdad› hissetmifl.
Baz› âsâr›nda, ona hücum ile beyanat› var. O müthifl is-
tibdad-› acibeye karfl› meflruta-i meflruay› bir vas›ta-i ne-
cat görüyordu. Ve “
hürriyet-i fler’iye, Kur’ân’›n ahkâm›
dairesindeki meflveretle, o müthifl musibeti def eder
” di-
ye düflünüp, öyle çal›flm›fl. ...
Hem
Münazarat
risalesinin ruhu ve esas› hükmünde
olan hatimesindeki Medresetü’zzehra’n›n hakikati ise,
istikbalde ç›kacak olan Risale-i Nur medresesine bir ze-
min ihzar etmek idi ki, bilmedi¤i hâlde ihtiyars›z olarak
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 447
K
ASTAMONU
H
AYATI
tasdik.
ink›lâp:
devrim, de¤iflim.
istibdat:
kendi bafl›na ve hiç bir
nizama ve kanuna ba¤l› olmadan
yönetme, keyfî idare sistemi, uy-
ruklar›na hiç bir hak ve özgürlük
tan›mayan s›n›rs›z monarfli, des-
potluk, despotizm.
istibdat-› acibe:
flafl›rt›c›, garip is-
tibdat, daha önce örne¤i görül-
memifl bir flekildeki bask›, dikta-
torya, tahakküm.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman,
ati.
kemiyet:
adet, miktar, say›.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
var›lmak istenen nokta, niyet,
meram.
medrese:
yüksek mektep, üni-
versite.
Medresetüzzehra:
Bediüzza-
man'›n do¤uda (Van) yap›lmas›n›
idarecilere teklif etti¤i, fen ilimle-
riyle din ilimlerinin birlikte oku-
tulmas›n› düflündü¤ü üniversite.
meflruta-i meflrua:
fleriata uygun
hareket eden meclis.
meflveret:
müflavere, bir konu
hakk›nda çeflitli ve ehil flah›slar-
dan fikir alma, dan›flma.
me'yusiyet:
ümitsizlik.
muhtâc:
ihtiyac› olan, kendisine
bir fley lâz›m olan, ihtiyaç içinde
bulunan, bir eksi¤i olup onu ta-
mamlamak isteyen.
musibet:
felâket, belâ, ans›z›n
gelen belâ, dert, s›k›nt›.
müjde:
sevindirici haber, iyi ha-
ber, mufltu, beflaret.
Münazarat:
Said Nursî'nin 1911
y›l›nda neflretti¤i, Do¤unun ve ‹s-
lâm âleminin problemlerini çare-
leriyle birlikte ele ald›¤›, hak, hu-
kuk, adalet, hürriyet, meflrutiyet
gibi kavramlar› yorumlad›¤› bir
eseri.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
korkutan, dehfletli, korkunç.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-
ya, ›fl›k, flule.
resmî:
devletin olan, devlete ait,
devletle ilgili.
siyaset:
politika.
siyasî:
siyasetle u¤raflan, siyaset
adam›.
tabir:
yorum, yorumlama.
takviye:
kuvvetlendirme, sa¤-
lamlaflt›rma.
tatbik:
yerine getirme, uygula-
ma.
tevil:
yorumlama, tabir etme.
vas›ta-i necat:
kurtulma vas›tas›.
zan:
zannetme, sanma, kesin ola-
rak bilmeksizin kuvvetli ihtimalle
hükmetme.
zemin:
ortam.
acip:
tuhaf, hayret veren,
hayrette b›rakan, flafl›lacak
fley.
adese:
mercek.
ahkâm:
emirler, hükümler,
buyruklar.
asar:
bir yazar›n yazd›klar›.
beyan:
anlatma, aç›k söyle-
me, bildirme, izah.
beyanat:
aç›klamalar, izahlar.
def:
mâni olma, savmak,
uzaklaflt›rma.
dehflet:
büyük korku hâli,
korkma, ürkme.
edib:
edebiyatç›, edebiyatla
meflgul olan.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri, ‹slâm dinini kabul
edenler.
esas:
temel.
hakikat:
as›l, esas.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu
fludur ki, öyle iken, oysa ki,
hakikat flu ki.
hatime:
son söz, bir eserin
sonuç k›sm›.
hedef:
emel, var›lmak iste-
nen nokta, ulafl›lmak istenen
gaye.
hiss-i kablelvuku:
Bir fleyi
vukuundan önce hissetme,
bir hadisenin gerçekleflme-
sinden önce kalbe do¤mas›.
hücûm:
sert sözle birine çat-
mak, karfl› ç›kmak.
hükmünde:
de¤erinde, yerin-
de.
hürriyet-i fler'iye:
dinî hürri-
yet.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
ihzar:
haz›r etme, haz›rlama.
iman:
inanma, inanç, itikat,
1...,437,438,439,440,441,442,443,444,445,446 448,449,450,451,452,453,454,455,456,457,...1390
Powered by FlippingBook