B
RNC ESAS
:
Ehl-i imann meyusiyetine karfl istikbal-
de bir nur var diye müjde verdi¤idir. Bir hiss-i kablel-vu-
ku ile Risale-i Nurun istikbalde, dehfletli bir zamanda,
çok ehl-i imann imanlarn takviye edip kurtarmasn
hissedip, o adese ile hürriyet inklâbndaki siyaset daire-
lerine bakmfl. Tabirsiz, tevilsiz tatbike çalflmfl; siyaset
ve kuvvet ve kemmiyet noktasnda zannetmifl. Do¤ru
hissetmifl, fakat tam do¤ru diyememifl.
KNC ESAS
:
Eski Said, baz siyasî insanlar ve harika
ediplerin hissettikleri gibi, çok dehfletli bir istibdad hisse-
dip, ona (istibdada) karfl cephe almfllard. O hiss-i kab-
lel-vuku, tabir ve tevile muhtaç iken, bilmeyerek resmî,
zayf ve ismî bir istibdat görüp, o siyasî ve dâhî edipler
ona karfl hücum gösteriyorlard. Hâlbuki, onlara dehflet
veren bir zaman sonra gelecek olan istibdatlarn zayf bir
gölgesini, asl zannederek öyle davranmfllar, öyle beyan
etmifller. Maksat do¤ru, fakat hedef hata... flte Eski Sa-
id de, eski zamanda, böyle acip bir istibdad hissetmifl.
Baz âsârnda, ona hücum ile beyanat var. O müthifl is-
tibdad- acibeye karfl meflruta-i meflruay bir vasta-i ne-
cat görüyordu. Ve
hürriyet-i fleriye, Kurânn ahkâm
dairesindeki meflveretle, o müthifl musibeti def eder
di-
ye düflünüp, öyle çalflmfl. ...
Hem
Münazarat
risalesinin ruhu ve esas hükmünde
olan hatimesindeki Medresetüzzehrann hakikati ise,
istikbalde çkacak olan Risale-i Nur medresesine bir ze-
min ihzar etmek idi ki, bilmedi¤i hâlde ihtiyarsz olarak
TARHÇE- HAYATI
| 447
K
ASTAMONU
H
AYATI
tasdik.
inklâp:
devrim, de¤iflim.
istibdat:
kendi baflna ve hiç bir
nizama ve kanuna ba¤l olmadan
yönetme, keyfî idare sistemi, uy-
ruklarna hiç bir hak ve özgürlük
tanmayan snrsz monarfli, des-
potluk, despotizm.
istibdat- acibe:
flaflrtc, garip is-
tibdat, daha önce örne¤i görül-
memifl bir flekildeki bask, dikta-
torya, tahakküm.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman,
ati.
kemiyet:
adet, miktar, say.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
varlmak istenen nokta, niyet,
meram.
medrese:
yüksek mektep, üni-
versite.
Medresetüzzehra:
Bediüzza-
man'n do¤uda (Van) yaplmasn
idarecilere teklif etti¤i, fen ilimle-
riyle din ilimlerinin birlikte oku-
tulmasn düflündü¤ü üniversite.
meflruta-i meflrua:
fleriata uygun
hareket eden meclis.
meflveret:
müflavere, bir konu
hakknda çeflitli ve ehil flahslar-
dan fikir alma, danflma.
me'yusiyet:
ümitsizlik.
muhtâc:
ihtiyac olan, kendisine
bir fley lâzm olan, ihtiyaç içinde
bulunan, bir eksi¤i olup onu ta-
mamlamak isteyen.
musibet:
felâket, belâ, anszn
gelen belâ, dert, sknt.
müjde:
sevindirici haber, iyi ha-
ber, mufltu, beflaret.
Münazarat:
Said Nursî'nin 1911
ylnda neflretti¤i, Do¤unun ve s-
lâm âleminin problemlerini çare-
leriyle birlikte ele ald¤, hak, hu-
kuk, adalet, hürriyet, meflrutiyet
gibi kavramlar yorumlad¤ bir
eseri.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
korkutan, dehfletli, korkunç.
nur:
aydnlk, parlt, parlaklk, zi-
ya, flk, flule.
resmî:
devletin olan, devlete ait,
devletle ilgili.
siyaset:
politika.
siyasî:
siyasetle u¤raflan, siyaset
adam.
tabir:
yorum, yorumlama.
takviye:
kuvvetlendirme, sa¤-
lamlafltrma.
tatbik:
yerine getirme, uygula-
ma.
tevil:
yorumlama, tabir etme.
vasta-i necat:
kurtulma vastas.
zan:
zannetme, sanma, kesin ola-
rak bilmeksizin kuvvetli ihtimalle
hükmetme.
zemin:
ortam.
acip:
tuhaf, hayret veren,
hayrette brakan, flafllacak
fley.
adese:
mercek.
ahkâm:
emirler, hükümler,
buyruklar.
asar:
bir yazarn yazdklar.
beyan:
anlatma, açk söyle-
me, bildirme, izah.
beyanat:
açklamalar, izahlar.
def:
mâni olma, savmak,
uzaklafltrma.
dehflet:
büyük korku hâli,
korkma, ürkme.
edib:
edebiyatç, edebiyatla
meflgul olan.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri, slâm dinini kabul
edenler.
esas:
temel.
hakikat:
asl, esas.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu
fludur ki, öyle iken, oysa ki,
hakikat flu ki.
hatime:
son söz, bir eserin
sonuç ksm.
hedef:
emel, varlmak iste-
nen nokta, ulafllmak istenen
gaye.
hiss-i kablelvuku:
Bir fleyi
vukuundan önce hissetme,
bir hadisenin gerçekleflme-
sinden önce kalbe do¤mas.
hücûm:
sert sözle birine çat-
mak, karfl çkmak.
hükmünde:
de¤erinde, yerin-
de.
hürriyet-i fler'iye:
dinî hürri-
yet.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
ihzar:
hazr etme, hazrlama.
iman:
inanma, inanç, itikat,