inflaallah, emval-i dünyeviyenin ifltiraki gibi ink›sam ve
tecezzi etmeden her birisinin, defter-i ameline ayn› geç-
mesi, bir adam›n getirdi¤i bir lâmba, binler âyinelerin
her birisine ayn› lâmba ink›sam etmeden girmesi gibidir.
Demek, Risale-i Nur’un sad›k flakirtlerinden birisi,
Leyle-i Kadrin hakikatini ve Ramazan’›n yüksek merte-
besini kazansa, umum hakikî sad›k flakirtler sahip ve his-
sedar olmak vüs’at-i rahmet-i ‹lâhiyeden çok kuvvetli
ümitvar›z.
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
B
‹R‹NC‹
M
ESELE
:
Kardefllerimizden birisinin namaz tes-
bihat›nda tekasül göstermesine binaen dedim: “
Namaz-
dan sonraki tesbihatlar, tarikat-i Muhammediyedir
(a.s.m.) ve velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) evrad›d›r. O
noktadan ehemmiyeti büyüktür
.”
Sonra, bu kelimenin hakikati böyle inkiflaf etti: Nas›l
ki, risalete ink›lâp eden velâyet-i Ahmediye bütün velâ-
yetlerin fevkindedir; öyle de, o velâyetin tarikati ve o ve-
lâyet-i kübran›n evrad-› mahsusas› olan namaz›n akabin-
deki tesbihat, o derece sair tarikatlerin ve evratlar›n fev-
kindedir. Bu s›r dahi flöyle inkiflaf etti:
Nas›l zikir dairesinde bir mecliste veyahut hatm-i Nak-
fliyede bir mescitte birbiriyle alâkadar hey’et-i mecmuada
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 453
K
ASTAMONU
H
AYATI
Allah izin verirse manalar›nda
kullan›lan bir dua.
ifltirak:
ortak olma, ortakl›k et-
me.
kusur:
eksiklik, noksan.
Leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi,
Kur’ân-› Kerîm'in dünya semas›na
nazil oldu¤u gece, Ramazan'›n 27.
gecesi.
mertebe:
derece, rütbe.
noksan:
kusurlu, nak›s.
risalet:
elçilik, nebîlik, resullük,
peygamber olarak gönderilme,
peygamberlik.
sad›k:
sadakatli, dostlu¤u ve ba¤-
l›l›¤› içten olan.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
s›r:
bir fleyin veya iflin dikkat, tec-
rübe, yetenek ve tecrübe ile an-
lafl›labilen en zor ve en ince yan›,
insan›n akl›n›n eriflemedi¤i ‹lâhî
hikmet.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tarikat:
yol, meslek, tarik; Allah'a
ulaflmak için, fleyhin gözetiminde
müridin takip edece¤i terbiye
usul ve yolu, seyir ü sülûk s›ras›n-
da tutulan yol.
tarikat-i Muhammediye:
Hz. Mu-
hammed’in (a.s.m.) tarikati olan
sünnet yolu.
tecezzi:
parçalara ayr›lma, bölün-
me, ufalanma, cüzlere ayr›lma.
tekâsül:
üflenme, tenbellik, ilgi-
sizlik, kay›ts›zl›k.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-› Hak-
k›n bütün noksan s›fatlardan
uzak ve bütün kemal s›fatlara sa-
hip oldu¤unu ifade eden sözler.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
ümitvar:
ümitli, umutlu, uman,
ümidi olan.
velâyet:
yak›nl›k, dostluk, Allah
dostlu¤u.
velâyet-i Ahmediye:
Peygambe-
rimize ait velîlik, Peygamberimi-
zin vefat›ndan sonra nübüvvet
tarz›ndaki hizmetinin sureten, fi-
ilen ve fleklen sona ermesiyle ve-
lâyet tarz›nda bu makamda de-
vam eden manevî hizmet tarz›.
velâyet-i kübra:
en büyük velâ-
yet, Allah'a yak›nl›¤›n inkiflaf›na
bakan ve peygamber vârisli¤in-
den gelen, k›sa ve yüksek olan
tarikat berzah›na u¤ramadan za-
hirden hakikate geçen velîlik
mesle¤i.
vüs'at-i rahmet-i ‹lâhiye:
‹lâhî
rahmetin büyüklü¤ü, geniflli¤i.
akabinde:
arkas› s›ra, peflin-
den, pefli s›ra, ard›ndan, ard›
s›ra.
âyine:
ayna, mirat.
binaen:
den dolay›, -den ötü-
rü, -için, -dayanarak, yap›la-
rak, bu sebepten.
defter-i amel:
amel defteri,
insanlar›n iflledi¤i ve yapt›¤›
fleylerin kaydedildi¤i defter.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er,
önem.
emval-i dünyeviye:
dünya
mallar›.
evrâd-› mahsusa:
özel virtler,
zikirler, sözler.
evrat:
virtler, okunmas› âdet
olan dinî dualar.
fevk:
üst, üst taraf, yukar›,
üzeri.
hakikat:
gerçek, hayalî olma-
yan, görülen, mevcut olan, bir
fleyin asl› ve esas›.
hakikî:
gerçek, sahici.
hissedar:
hisse sahibi, pay sa-
hibi.
ink›lâp:
bir hâlden di¤er hâle
geçme, hâl de¤ifltirme, de¤i-
flim, dönüflüm.
ink›sam:
bölünme, k›s›mlara
ayr›lma, parçalanma.
inkiflaf:
keflfolunma, manevî
bir s›rr›n veya halin görünme-
si.
inflaallah:
Allah isterse, Allah
dilerse, Allah'›n emri olursa,
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.