zaman ihtiyaç tekerrür etti¤i gibi, o da mütalâas›n› tek-
rar eder.
Said Nursî
‚è
1
o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
fiefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi
oldu¤undan, elbette rahmetin derecesinden aflmamak ve
Rahmetenlilâlemîn Zat›n mertebe-i flefkatinden taflma-
mak gerektir. E¤er aflsa ve taflsa, o flefkat, elbette mer-
hamet ve flefkat de¤ildir, belki dalâlete ve ilhada sirayet
eden bir maraz-› ruhî ve bir sakam-› kalbîdir.
Meselâ, kâ-
fir ve münaf›klar›n Cehennemde yanmalar›n› ve azap ve
cihad gibi hâdiseleri kendi flefkatine s›¤›flt›rmamak ve
tevile sapmak, Kur’ân’›n ve edyan-› semaviyenin bir
k›sm-› azîmini inkâr ve tekzip oldu¤u gibi, bir zulm-i azîm
ve gayet derecede bir merhametsizliktir. Çünkü, masum
hayvanlar› parçalayan canavarlara himayetkârâne flefkat
etmek, o bîçare hayvanlara fledit bir gadr ve vahflî bir vic-
dans›zl›kt›r. Ve binler Müslümanlar›n hayat-› ebediyeleri-
ni mahveden ve yüzer ehl-i iman›n sû-i ak›bete ve müthifl
günahlara sevk eden adamlara flefkatkârâne taraftar ol-
mak ve merhametkârâne cezadan kurtulmalar›na dua et-
mek, elbette o dua, o mazlum ehl-i imana dehfletli bir
merhametsizliktir ve flenî bir gadirdir. Risale-i Nur’da
kat’iyetle ispat edilmifl ki,
küfür ve dalâlet, kâinata büyük
bir tahkir ve mevcudata bir zulm-i azîmdir ve rahmetin
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 445
K
ASTAMONU
H
AYATI
¤ine inanmama, Ona yak›flmaya-
cak s›fatlar yükleme.
mahv:
yok, etme, ortadan kald›r-
ma, harap etme, periflan etme.
maraz-› ruhî:
ruha ait olan, kifli-
nin ruhunu s›k›nt›ya sokan hasta-
l›k.
mazlum:
zulüm görmüfl, zulme
u¤ram›fl.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek, korumak, iyilik etmek,
esirgemek.
merhamet-i Rabbaniye:
Allah’›n
ac›y›p flefkat göstermesi, koru-
mas›, esirgemesi.
merhametkârane:
ac›yarak,
merhamet göstererek.
mertebe-i flefkat:
flefkat derece-
si.
mevcudat:
mevcutlar, varl›klar.
münaf›k:
kalbinde küfrü gizledi¤i
hâlde Müslüman görünen, kâfirli-
¤ini gizleyerek Müslüman gibi
davranan.
mütalâa:
okuma, dikkatli okuma.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
korkutan, dehfletli, korkunç.
rahmet:
Allah'›n kullar›n› esirge-
mesi, onlara ac›y›p ba¤›fllamas›,
onlara maddî ve manevî nimetler
vermesi, onlar›n günahlar›n› sil-
mesi.
rahmeten li'l-âlemîn:
bütün
âlemlere rahmet olan, Hz. Mu-
hammed (a.s.m.).
sakam-› kalbî:
kalbe ait hastal›k,
kalbî illet.
sevk:
yönlendirme.
sirayet:
birinden di¤erine geçme,
bulaflma.
su-i ak›bet:
ak›betin, sonun kötü
oluflu.
fledit:
fliddetli, sert, kat›.
flefkat:
ac›yarak ve esirgeyerek
sevme, içten ve karfl›l›ks›z mer-
hamet.
flefkat-i insaniye:
insana ait flef-
kat hissi.
flefkatkârâne:
flefkatli olarak,
flefkat gösterene yak›fl›r flekilde,
merhametli bir flekilde, ac›y›p
esirgeyerek.
flenî:
fena, kötü, çirkin, ay›p.
tahkir:
hakaret etme, fleref ve
haysiyetini incitme.
taraftar:
tarafl›, birinin veya bir
grubun taraf›n› tutan, bir taraf›
destekleyen.
tekerrür:
tekrarlanma.
tekzîp:
yalanlama, yalan oldu¤u-
nu söyleme.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
tevil:
yorumlama, yorum.
vicdan:
his, duygu.
zulm-i azîm:
büyük zulüm.
azap:
ceza.
bîçare:
çaresiz, zavall›, flaflk›n.
ceza:
karfl›l›k, azap.
cihad:
Allah yolunda malla ve
canla düflmana karfl› savafl-
ma.
cilve:
Esma-i ‹lâhînin tecellisi;
eflya ve insanda, ‹lâhî kudret
eserlerinin belirip görünmesi.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten
ayr›lma, azmk, do¤ru yoldan
sapma, sapk›nl›k.
edyan-› semaviye:
semavî
dinler, Allah taraf›ndan gön-
derilmifl olan hak dinler.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri, ‹slâm dinini kabul
edenler.
gadir:
zulüm, kötülük, haks›z-
l›k.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hâdise:
vak›a, olay, ilk defa
olan, meydana ç›kan hâl.
hayat-› ebediye:
ebedî ve
sonsuz olan ahiret hayat›.
himayetkârâne:
korumaya
çal›flarak, himaye ederek.
ilhad:
gerçek inançtan flaflma,
sap›tma, hak yoldan ç›kma.
inkâr:
reddetme, kabul ve
tasdik etmeme, inanmama.
kâfir:
Allah'› ve ‹slâmiyeti in-
kâr eden, kabul etmeyen.
kat'iyet:
kat’îlik, kesinlik.
k›sm-› azim:
büyük k›sm›.
küfür:
Allah'›n varl›¤›na, birli-
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.