1
o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Ahiret kardefllerime mühim bir ihtar
‹ki maddedir.
B
‹R‹NC‹S‹
:
Risale-i Nur’a intisap eden kimsenin en
ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak ve yazd›rmakt›r ve in-
tiflar›na yard›m etmektir. Onu yazan ve yazd›ran ve oku-
yan, “Risale-i Nur Talebesi” ünvan›n› al›r. Ve o ünvan al-
t›nda, her yirmi dört saatte benim lisan›mla belki yüz de-
fa, bazen daha ziyade hay›r dualar›mda ve manevî ka-
zançlar›mda hissedar olmakla beraber, benim gibi dua
eden k›ymettar binler kardefllerin ve Risale-i Nur Talebe-
lerinin dualar›na ve kazançlar›na dahi hissedar olur.
Hem dört vecihle dört nevi ibadet-i makbule hükmünde
bulunan kitabetinde, hem iman›n› kuvvetlendirmek, hem
baflkalar›n›n imanlar›n› tehlikeden kurtarmaya çal›flmak,
hem hadisin hükmüyle, “Bir saat tefekkür, bazen bir se-
ne kadar bir ibadet hükmüne geçen” tefekkür-i imanîye
elde etmek ve ettirmek, hüsn-i hatt› olmayan ve vaziye-
ti çok a¤›r bulunan Üstad›na yard›m etmekle hasenat›na
ifltirak etmek gibi çok faydalar› elde edebilir.
Ben kasemle temin ederim ki, bir küçük risaleyi ken-
dine bilerek yazan adam, bana büyük bir hediye vermifl
hükmüne geçer. Belki her bir sahifesi, bir okka fleker ka-
dar beni memnun eder.
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
k›yametten sonra kurulacak olan
âlem.
bazen:
zaman zaman, ara s›ra,
her zaman de¤il.
belki:
hatta.
dua:
Allah'a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem, k›ymet.
hadis:
Hz. Muhammed'e (a.s.m.)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onaylad›¤› baflkas›na
ait söz, ifl veya davran›fl.
hasenat:
iyi ameller, iyi ifller, ha-
y›rlar.
hissedar:
hisse sahibi, pay sahibi.
hükmünde:
de¤erinde, k›ymetin-
de.
hükmüne:
yerine.
hüsn-i hat:
güzel yaz›.
ibadet:
Allah'›n emrettiklerini ye-
rine getirme, Allah'a karfl› kulluk
vazifesini yapma.
ibadet-i makbule:
makbul olan,
kabul olunmufl olan ibadet.
ihtar:
hat›rlatma, bir konuda ha-
t›rlatma yapma.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
intisap:
mensup olma, ba¤lanma,
bir kimseye mensupluk.
intiflar:
yay›lma, da¤›lma, neflro-
lunma.
ifltirak:
ortak olma, ortakl›k et-
me.
kasem:
yemin, and, ahdetme.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli, pa-
hal›.
kitabet:
yaz› yazma, kâtiplik.
kusur:
eksiklik, noksan.
lisan:
dil, anlaflma amac›yla kulla-
n›lan sesli iflaretler sistemi.
manevî:
madde d›fl› olan, maddî
olmayan, manaya ait.
memnun:
hoflnut, raz›, minnet-
tar, sevinçli.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
nevi:
tür, çeflit.
noksan:
kusurlu, nak›s.
okka:
dört yüz dirhemden
oluflan bir a¤›rl›k ölçüsü biri-
mi, 1283 gram.
sahife:
sayfa.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
tefekkür:
derin düflünme,
maksad› kavramak için zihni-
ni eflyan›n manas›n› anlama
haline yöneltme, eflyaya ait
bilgileri kalbe getirme.
tefekkür-i imaniye:
imanî
meselelerin düflünülmesi, te-
fekkür edilmesi.
tehlike:
büyük zarar ve yok
olmaya yol açabilecek du-
rum.
temîn:
güvenlik, emniyet his-
si verme, flüphe ve korkuyu
giderme.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k ol-
mayan fleylerden, her türlü
eksik ve noksandan uzak ve
yüce tutma, münezzeh say-
ma.
unvan:
ad, isim, lâkap.
üstat:
ö¤retici.
vazife:
ahlâk veya ifl icab› ya-
p›lmas› gereken ifl, görev.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.
vecih:
yön, cihet.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
442 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI