vilâyete götürmüfllerdir. Hatta kendi aralarnda Nur
postaclar meydana getirmifllerdir. Bütün ruh u canla-
ryla gönüllü olan bu Nur postaclar, bu hizmetin en
kudsî bir vazife oldu¤una inanmfllardr. Gayet ehemmi-
yetli ve hakikatli oldu¤u kadar gayet güzel olan ve Risa-
le-i Nurun Lâhika Mektuplar ismini alan bu mektup-
lar, Nur Talebelerinin ruhî birçok ihtiyaçlarn tatmin et-
mifltir; hem Risale-i Nur talebelerine Kurân ve iman hiz-
metinde birer rehber hükmüne geçmifl, hem slâmiyet
düflmanlarnn bütün bütün yalan ve uydurma propagan-
dalarna aldanmamak ve intibah vermek hususunda
uyandrc bir tesir husule getirmifltir. Ve bu suretle de,
dinsizli¤in o muvakkat flaflaal saltanat devrinde çok
kimselerin ümitsizli¤e ve atalete düflürüldü¤ü o karanlk
günlerde kalplere inflirah ve sürur vermifl ve iman hiz-
meti için faaliyet aflkn yerlefltirmifltir. Ve böylece
müminleri yeisten kurtarp, slâmiyetin, Risale-i Nurla
istikbaldeki parlak zaferlerine iflaretler edip müjdeler ver-
mifltir.
Evet, o nuranî Lâhika Mektuplar ki; ruhlar, kalpleri
cezp ve fetheden, akllar teshir eden hakikatlerle dolu-
dur. Bu Lâhika Mektuplarndan bazlar ileride yeri gel-
dikçe derç edilecektir. Hazret-i Üstadn Kastamonudaki
hayatna dair malûmat, Kastamonudan yazd¤ mek-
tuplarn bir ksmndan baz parçalar almakla ve oradaki
halis ve sadk Nur Talebelerinin mektuplarndan birkaç
mektubunu bu Tarihçeye idhal etmek suretiyle takdim
ediyoruz. Afla¤da yazlan mektuplar befl yüz sahifeden
atalet:
tembellik, iflsizlik, hare-
ketsizlik, durgunluk, bofl durma,
çalflmama.
cezp:
kendine do¤ru çekme, çe-
kilme.
dair:
belli bir fley hakknda olan,
alâkal, müteallik, ait, ilgili.
derc:
sokma, arasna skfltrma.
devir:
dönem.
ehemmiyet:
kymet, de¤er,
önem.
faaliyet:
durmadan çok çalflma,
hareket, gayret.
feth:
açma.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
halis:
samimi, gerçek.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de... manalarnda, cümle baflla-
rnda kullanlan edattr.
husûl:
hasl olma, meydana gel-
me, peydâ olma.
husus:
mevzu, konu.
hükmüne:
yerine.
idhal:
dahil etme, içine alma, sok-
ma.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
inflirah:
sevinme, gö¤sün açlp
sevinç ve huzura kavuflturulmas,
ferahlama, rahatlama, iç açlmas.
intibah:
uyanma, uyanfl.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman,
ati.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
malûmat:
bilgi.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus, vakitli, süresiz, geçici.
müjde:
sevindirici haber, iyi ha-
ber, mufltu, beflaret.
mü'min:
iman eden, inanan.
440 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
nuranî:
nurlu, flkl, parlak,
münevver.
propaganda:
bir inanç, dü-
flünce, doktrin v.b. ni baflkala-
rna tantmak, benimsetmek
amacn güden ve çeflitli vas-
talarla yaplan faaliyet.
rehber:
yol gösteren, klavuz,
delil.
ruh u cân:
ruh ve can.
ruh:
insan ve hayvanlardaki
dirilik kayna¤, hayatn teme-
li ve sebebi olan gayr-i maddî
cevher, manevî varlk.
ruhî:
ruha ait, ruhla ilgili.
sadk:
sadakatli, dostlu¤u ve
ba¤ll¤ içten olan.
sahife:
sayfa.
saltanat:
sultanlk, padiflahlk,
hükümdarlk.
suret:
biçim, flekil, tarz.
sürur:
sevinç, mutluluk, nefle.
flaflaa:
gösterifl, debdebe,
tantana.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
tatmin:
doyma, insan kalbi-
nin manevî olarak doymas,
ruhun manevî besinlerle bes-
lenerek huzur ve sükûnete
ermesi, mutmain olmas.
teshir:
cezbetme, kendine
ba¤lama.
tesir:
etki.
vazife:
ahlâk veya ifl icab ya-
plmas gereken ifl, görev.
vilayet:
il.
yeis:
ümitsizlik.
zafer:
muvaffak olma, mak-
sada erme, baflarma, baflar.