Tarihçe-i Hayat - page 431

muhkem kal’alar›n› zir ü zeber etmiflim. Onlar›n en bü-
yük dinsiz feylesoflar›n› hayvandan afla¤› düflürmüflüm.
Dinsizleriniz dahi içinde bulunan bütün Avrupa toplansa,
Allah’›n tevfikiyle beni o mesle¤imin bir meselesinden
geri çeviremezler, inflaallah ma¤lûp edemezler
. Madem
böyledir; ben sizin dünyan›za kar›flm›yorum, siz de benim
ahiretime kar›flmay›n›z. Kar›flsan›z da beyhudedir.
Takdir-i Hüda, kuvve-i bazu ile dönmez,
Bir flem’a ki, Mevlâ yaka, üflemekle sönmez.
Benim hakk›mda, müstesna bir surette, ehl-i dünya
pek ziyade tevehhüm edip, âdeta korkuyorlar. Bende bu-
lunmayan ve bulunsa dahi siyasî bir kusur teflkil etmeyen
ve ittihama medar olmayan fleyhlik, büyüklük, hanedan,
afliret sahibi, nüfuzlu, etba› çok, hemflehrileriyle görüfl-
mek, dünya ahvaliyle alâkadar olmak, hatta siyasete gir-
mek, hatta muhalif olmak gibi bende bulunmayan emir-
leri tahayyül ederek evhama düflmüfller. Hatta hapiste ve
hariçteki, yani kendilerince kabil-i af olmayanlar›n dahi
aflar›n› müzakere ettikleri s›rada beni âdeta her fleyden
menettiler. Fena ve fânî bir adam›n, güzel ve bâkî flöyle
bir sözü var:
Zulmün topu var, güllesi var, kal’as› varsa,
Hakk›n da bükülmez kolu, dönmez yüzü vard›r.
Ben de derim:
Ehl-i dünyan›n hükmü var, flevketi var, kuvveti varsa;
Kur’ân’›n feyziyle, hadiminde de,
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 431
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
kabil-i afv:
ba¤›fllanabilir, ba¤›flla-
n›r, aff› mümkün, affedilebilir.
kal’a:
büyük hisar.
kusur:
suç, kabahat.
kuvve-i bazu:
bazu kuvveti, bilek
kuvveti, kol kuvveti.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay›, böyle ise, hele.
ma¤lûp etme:
yenme, üstün gel-
me.
medar:
dayanak noktas›, sebep,
vesile.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, b›rakmama, bir fleyi
diri¤ etme, bir fleyin yap›lmas›n›
engelleme, esirgeme, vermeme,
önleme.
mesele:
ehemmiyetli, önemli ifl.
meslek:
kiflinin kendi yap›s›na
uygun bulup yürüdü¤ü manevî
yol.
Mevlâ:
Allah.
muhalif:
muhalefet eden, ayk›r›-
l›k gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl› gelen.
muhkem:
sa¤lam, sa¤lamlaflt›r›l-
m›fl, kuvvetli.
müstesna:
istisna olan, baflkas›na
benzemeyen, benzeri olmayan,
seçkin, mümtaz, fevkalâde.
müzakere
:
bir ifl hakk›nda konufl-
ma, karfl›l›kl› fikir söyleme, dan›fl-
ma, görüflme.
nüfuzlu:
sözünü geçiren, sözü et-
kili olan.
siyaset:
politika.
siyasî:
politik.
suret:
biçim, tarz, flekil.
flem’a:
mumlu fitil, muma bat›r›l-
m›fl fitil.
fleyh:
tarikat kurucusu, bir tari-
katta en üst mertebeye ulaflm›fl
kimse.
tabiat:
Allah’›n kâinata koydu¤u,
kâinat›n düzenini devam ettiren
kanun.
tahayyül:
hayale getirme, haya-
linde canland›rma, zihinde can-
land›rma, tasavvur etme.
takdir-i Hudâ:
Allah’›n takdiri.
teflkil:
vücut verme, meydana
getirme, yapma.
tevehhüm:
vehimlenme, kurun-
tuya kap›lma.
tevfik:
Allah’›n yard›m›, baflar›l›
k›lmas›.
zirüzeber:
altüst, karmakar›fl›k,
darmada¤›n.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, cefa, ifl-
kence.
âdeta:
sanki, düpedüz, baya-
¤›, bas baya¤›.
ahiret:
öbür dünya, öteki
dünya, k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
ahval:
hâller, durumlar, olufl-
lar.
alâkadar
:
ilgili, iliflkili, müna-
sebetli, ba¤l›.
afliret:
göçebe hâlinde yafla-
yan, ço¤unlukla bir soydan
gelen insanlar, kabile, oymak.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gel-
mez, bitip tükenmez, ölmez,
sonsuz.
beyhude:
bofluna, faydas›z.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›,
dünya adam›, ahireti düflün-
meyen.
emir:
ifl, fley, husus, vak›a, hâ-
dise, olgu.
etba:
tabi olanlar, uyanlar.
evham:
vehimler, zanlar, kufl-
kular, esass›z fleyler, kuruntu-
lar.
fânî:
ölümlü.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan,
filozof.
gülle:
top mermisi.
hânedân:
kökten asil ve bü-
yük aile, köklü aile, ocak.
hariç:
bir fleyin d›fl›, d›flar›s›,
d›flta kalan.
hemflehri:
ayn› flehirli, ayn›
memleketli.
inflaallah:
Allah isterse, Allah
dilerse, Allah’›n emri olursa,
Allah izin verirse manalar›nda
kullan›lan bir dua.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
töhmetli olma, töhmet alt›n-
da olma.
1...,421,422,423,424,425,426,427,428,429,430 432,433,434,435,436,437,438,439,440,441,...1390
Powered by FlippingBook